Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Farklı muamele yok!..

Farklı muamele yok!..

Herhangi bir hususta bir probleminiz yoksa ve şanssızlık kurbanı değilseniz, polisle, savcılıkla ve mahkemelerle işiniz olmaz.

Polisle, savcılıkla ve mahkemelerle işiniz çıkarsa da, cinsiniz, cibiliyetiniz, makamınız, mevkiiniz, yaşınız... ne olursa olsun, süreci bir şekilde yaşar ve sonunda ya aklanır ya da mahkum olursunuz.

Bu böyledir. Böyle olması gerekir.

Filanın oğlu, feşmekanın babası olmanız ya da başka birtakım şeylerin, bu durumda hiçbir önemi olmaz, olmaması gerekir.

Kimsenin, hele hele bir zamanlar ülkemizin önemli mevkiilerini işgal etmiş isimlerin, -kendilerine çeşitli sebeplerle kızıyor olsak bile- polisle, savcıyla, mahkeme ile bir ilişkisi olsun istemeyiz: İstenmeyen ama başa gelince çekilen, çekilmesi gereken bir haldir bu.

Ergenekon fırtınası başladı başlayalı şaşırtıcı gözaltılarla karşılaşıyoruz. Son dalga, -kimilerine göre tsunami!- biraz daha sert geldi ve iki emekli orgeneralle beraber bazı muvazzaf subaylar, YÖK eski başkanı ve başka önemli isimler, gözaltına alındı.

İstanbul eski belediye başkanlarından Bedrettin Dalan yurtdışında bulunduğu için gözaltına alınamazken, Yargıtay Cumhuriyet eski Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun da evi arandı.

Bütün bu olup bitenlerin şık olmadığını söyleyebiliriz. Ama hukuk dediğimiz şeyin şıklıkla alakası olmaması gerek.

Daha önceki gözaltı ve tutuklama dalgalarında olduğu gibi, son dalga gözaltılarda da epey gürültü koparıldı.

Yargı kademelerinden, Ergenekon avukatlığına soyunan Baykal başta olmak üzere, CHP'li birçok isimden ve tabii medyanın önemli bir cephesinden yüksek sesle itirazlar geldi.

İtirazların, gözaltılar sırasında sergilenen bazı davranışlarla ilgili olan bölümlerine katılmamak mümkün değil. Ama bunların çoğunun biraz da yorum farklılığı ile alakalı olduğunu hatırlatmak gerek. Sözgelimi, gözaltına alınan kişinin kafasını korumak için yapılan hareketler herhalde bu cümledendir.

Gözaltıların mana ve ehemmiyeti üzerine, belki hiç ifade edilmemesi gereken türden sözler kullanıldı yapılan açıklamalarda. Normal şartlar altında, hukuk devleti sözkonusu ise eğer, bu böyle olmamalıydı. Ama oldu.

Polisin, ilgili savcılığın ve hele mahkemelerin, önemli isimlere yönelik ve memleket çapında büyük gürültü koparacak gözaltı kararlarını verirken, çok dikkatli hareket ettiklerini, ince eleyip sık dokumuş olduklarını, rahatlıkla söyleyebiliriz.

Sıradan vatandaşlar sözkonusu olduğunda bile takip edilmesi gereken usüllerin, sıradan olmayan isimler sözkonusu olduğu zaman uygulanmamış olduğunu, düşünmek bile abes.

Emekli orgenerallerin ve muvazzaf subayların gözaltı sürecinin daha da karmaşık olduğu ve Genelkurmay'ın bilgisi haricinde bu tür uygulamaların yapılmayacağı da açık.

Dolayısıyla, öncekilerde ve son gözaltılarda koparılan gürültünün aslında biraz da zevahiri kurtarmak için yapıldığını söyleyebiliriz.

Sert perdeden açıklamalar yapılırken de, birçok kişi, -bazıları sessizce olmak üzere- 'daha önceleri nerelerdeydiniz?' sorusunu sordu. Çünkü yakın geçmişte itiraz edilmesi gereken epey olay yaşanmıştı.

Şimdi söz yargıda.

Yargı denildiğinde sadece 'yüksek yargı'yı anlayan ve yüksek yargı dışındaki yargıyı adeta yok sayanlar olduğu malum.

Ama unutulmaması gereken şu ki, bu memlekette kanunlar var ve bu kanunların herkese eşit surette uygulanması gerek.

Ortaya çıkan şudur: 'İmtiyazsız-sınıfsız kaynaşmış bir kitle' olduğumuzu hatırlamakta güçlük çekenler, en azından bundan sonra bu durumu unutmamalıdırlar.

Hukuku alabildiğine zorlayan bazı uygulamalar sırasında, bu duruma maruz kalanlara sık sık 'hukuka saygı' prensibini hatırlatanların, hukukun işleyişi kendilerine döndüğü zaman şikayete başlamaları, oldukça tuhaf kaçıyor çünkü.

Malum: 'Hukuk hepimize lazım!'...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi