‘Hazır ol cenge, ister isen sulh u salah!’
2009 Bütçesi'nden Milli Savunma Bakanlığı'na ayrılan pay 14.53 milyar TL. Yani eski hesap 14 buçuk katrilyon...
Bu bütçenin ne kadarı silah teminine harcanacak ve bu arada bütçe dışı kaynaklardan bu işe ne kadar tahsis edilecek, bilmiyoruz.
Bilmemiz gerekmiyorsa, bilmesek de olur. Ama Türkiye'nin silah aldığı ülkeler arasında İsrail'in önemli bir yer tutması, doğrusu can sıkıcı bir durum.
Taraf Gazetesi'nden Lale Sarıibrahimoğlu'nun 31.12.2008'de yazdığına göre, geçen yıl itibariyle Türkiye-İsrail arasındaki ticaret hacmi yaklaşık 2.6 milyar dolar. Bu rakamın 1.8 milyar dolarını, Türkiye'nin silah alımı için İsrail'e ödediği para oluşturuyor.
Kurulduğu günden beri dur durak bilmeden sınırlarını genişletmeye, 'büyük İsrail'i kurmaya çalışan ve Filistin'deki kardeşlerimize kan kusturan bir terör devletinin, silah tedarik ettiğimiz ülkeler arasında neredeyse en önemli ülkelerden birisi olması, ne kadar hazin!
İsrail'den 1.8 milyar dolarlık silah alıyor oluşumuzun can sıkıcı olması, yalnızca İsrail'in Filistin'deki kardeşlerimizi katlediyor olmasından değil...
Türkiye gibi, tarihin derinliklerinden kopup gelmiş ve başka çoğu ülkenin hayal bile edemeyeceği devlet tecrübesine sahip bir ülkenin, daha dün denebilecek bir zamanda kurulmuş İsrail'den silah almak zorunda kalması da, biraz olsun bu hususlara kafa yoran herkesin canını sıkması gereken bir husus...
Oysa, son derece muhataralı bir coğrafyadayız. Şanlı geçmişimiz dolayısıyla, dost ve müttefik bildiğimiz birçok ülkenin dahi, bazı hususlarda eskiye dönebileceğimiz korkusu taşıdıkları; bu yüzden zaman zaman bize karşı mesafeli davranmak ihtiyacı hissettikleri, bilinen bir gerçek..
Bilhassa yakın dönemdekiler ağırlıklı olmak üzere, tarihi tecrübelerimiz de, savunma ihtiyacımızı kendi imkanlarımızla temin etmemiz gerektiği hususunda, ciddi şekilde uyarıyor bizi..
Daha öncekiler unutulmuş olsa bile, Kıbrıs Barış Harekatı sırasında maruz kaldığımız silah ambargosu, unutulabilir mi?..
Yine yakın zamanda, terörle mücadelede kullanılan bazı silahlarla ilgili olarak; satın alındığı ülkelerin bu silahların kullanımına sınırlama getirme gayretleri de, herhalde hepimizin hafızalarındadır.
Atalarımızın 'Hazır ol cenge, ister isen sulh u salah!' şeklindeki meşhur sözünü, sürekli olarak hatırlama durumundayız yani.
Tarih kitaplarımız, ecdadın daima zamanının en gelişmiş silahlarına sahip olduğuna dair bilgilerle doludur.
Osmanlı'ya payitaht olmuş her şehrin, değişik ülkelerden gelen silah uzmanlarının mekanı olduğu da bilinen bir husustur ve bu da, araştırma-geliştirme (AR-GE) sahasında ne kadar hassas olunduğunun bir göstergesidir.
Vaktiyle dünyanın en gelişmiş silahlarını yapan bir ecdadın torunlarının, değil İsrail'den, dünyanın en gelişmiş ülkelerinden bile silah almaya muhtaç hale gelmiş oluşu, akıl ve mantıkla kavranamayacak kadar tuhaf bir olaydır.
Ama böyle.
Tabii ki ülkemizde savunma sanayii konusunda atılan adımlar var.
Ama ordumuzun ihtiyaç duyduğu silah ve malzemenin büyük bir çoğunluğunu dışardan almak zorunda kaldığımız da bir gerçek.
Satın aldığımız silahların en azından bir bölümünü ülkemizde üretmek hususunda atmaya çalıştığımız adımların bir şekilde engellendiği, en azından engellenmeye çalışıldığı da açık.
Milli Savunma sanayimizi, başka hiçbir kimseye muhtaç olmayacak bir düzeye çıkarmak ve bu arada öncelikle de İsrail gibi ülkelerden silah almaya bir an evvel son verebilecek adımlar atmak gerek.
Ne demişti atalarımız?
'Hazır ol cenge, ister isen sulh u salah!'..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.