Ahmet Varol

Ahmet Varol

Mısır Sefirinin Yalanları

Mısır Sefirinin Yalanları

Filistin duyarlılığını kutluyoruz: Mazlum – Der’in ve diğer tüm sivil toplum kuruluşlarının Filistin konusunda gösterdiği duyarlılığı kutluyoruz. Ankara’da başta Mazlum – Der olmak üzere muhtelif sivil toplum kuruluşlarının öncülüğünde önümüzdeki Pazar günü bir miting düzenleniyor. İnşallah geniş katılımla büyük yankı uyandıran miting olur. Ankara’da Mazlum-Der, İHD ve TİHV ileri gelenleri 14 Ocak Çarşamba günü Mısır büyükelçiliğine, bu ülkenin Gazze’deki vahşet karşısında tutumunu değiştirmesi, insanî yardımın önünü açması için talepte bulunmak üzere ziyaret gerçekleştirmişler. Bu ziyaretlerinin samimi ve Filistin halkına desteğin önündeki engellerin kaldırılması amacına yönelik olduğundan şüphe etmiyoruz. Fakat ziyaret sonrası dağıttıkları açıklama, Mısır büyükelçisinin görüşmede birçok konuda çarpıtma yaptığını, yalan uydurduğunu ve kafa karıştırdığını ortaya koyuyor. Dağıtılan açıklama büyükelçinin bu yalanlarına herhangi bir cevap verilip verilmediği hakkında bilgi içermediğinden biz burada dile getirme ihtiyacı duyuyoruz.
Ruhuna Fatiha: Büyükelçi, Gazzeli tüm şehitlerin ruhuna Fatiha okutarak söze başlamış. Bir tarafta Mısır işgalci saldırganla işbirliği yaparken, Gazze halkına ambargo zulmüne destek verirken öbür tarafta büyükelçisinin şehitlerin ruhuna Fatiha okutması hiç de samimi görünüm arz etmiyor. Önce katillerin önünü aç, sonra da şehitlerin ruhuna Fatiha.
Rafah kapısı açıldı yalanı: Gazze’ye ambargo uygulaması Mısır’ın sayesinde başarılı olmuştur. Mısır destek vermeseydi ablukanın amacına ulaşması mümkün değildi. Büyükelçi saldırının başlamasından sonra hemen Rafah sınır kapısının açıldığını iddia ediyor. Bu da yalan! Başlangıçta günde sadece bir iki saat açılıyor ve tıbbi malzemelerin dışında hiçbir şeyin girmesine izin verilmiyordu. Gıda maddeleri bile sokulmuyordu. Yaralıların çıkarılmasına izin verildiği iddia ediliyordu, ama insanî yardım kuruluşlarının uzun çabaları sonunda çok az sayıda yaralının çıkarılmasına imkân tanındı. Oysa yaralı sayısı 5000’e ulaştı. Yaralılardan bazıları ağır olduğu için kendilerine yerinde müdahale edilmesi gerekiyordu. Gerek Türkiye’den gerekse başka ülkelerden giden birçok doktor yerinde müdahale amacıyla girebilmek için günlerce uğraştı. Ama Mısır engelledi. Bugün hâlâ girmek isteyen ama engellenen onlarca doktor var. Türkiye’den giden doktorların bir süre Mısır tarafındaki hastanelerde hizmet vermeleri bile engellendi. Orada gerçeği yaşayanlara mı inanacağız yoksa sefirin yalanlarıma mı?
2005 Anlaşmasını HAMAS askıya almadı: 2005 sınır anlaşmasını HAMAS’ın askıya aldığı iddiası da büyük bir yalandır. Bu anlaşma zaten bir yıllıktı. Süresi dolunca bir yıl daha uzatıldı ve 2007’de bir geçerliliği kalmadı. HAMAS kimseyi uzaklaştırmadı, anlaşmanın geçerliliği kalmadığı ve İsrail işgal devleti abluka uyguladığı için AB yetkilileri çekildiler. Kısacası kapının gardiyanlığı Mısır’a bırakıldı, o da üstlendiği görevi sürdürdü. Filistin hükümetinin isteği ise kapının normal bir gümrük kapısı haline getirilmesi için yeni bir anlaşma imzalanmasıydı. Ama Mısır böyle bir anlaşmaya yanaşmayıp ABD ve İsrail’in kendisine yüklediği gardiyanlık görevini sürdürdü.
HAMAS’ı değil Filistin halkının seçtiği hükümeti tanımak zorundasınız: Sefir, HAMAS hükümetinin “meşruiyet” sorunu yaşadığı, kendisinin tanınması için zorladığı, tanımaları durumunda ise Filistin’in bölüneceği, İsrail’in de zaten bunu istediği iddiasında bulunmuş. Bütün bunları söylerken nasıl yüzü kızarmadı bu adamın? HAMAS hükümeti Filistin halkının seçtiği hükümettir. Bu halkın seçtiği hükümetin mi meşru kabul edilmesi gerekir yoksa ABD’li General Keith Dayton’un talimatıyla kurulan Feyyad hükümetinin mi? Filistin halkının seçtiği hükümeti tanıyınca Filistin bölünüyor da ABD generalinin tayin ettiği hükümeti kabul edince nasıl bölünmüyor? İsrail’in istediği Filistin halkının seçtiği meşru hükümetin tanınması mıdır yoksa General Dayton’un kurdurduğu hükümetin tanınması mı? Mısır yönetimi de Dayton’un kurdurduğu hükümeti tanıyarak ABD ve İsrail’in talimatlarını yerine getirmiş olmuyor mu? Her ne kadar şehitlerin ruhuna Fatiha okutsanız da Allah’tan korkmadığınız belli. Kuldan da mı hiç utanmıyorsunuz?
Pasaportlara vurulan mühür Filistin mührüdür: Rafah kapısını kullandırmaları durumunda HAMAS’ın vurduğu mührü kabul etmiş olacaklarını, bunun da Filistin’in parçalanmasını onaylamak anlamına geleceğini iddia ediyor. Şu kafaya bakın! Her şeyden önce pasaportlara vurulan mühür HAMAS mührü değil, Filistin mührüdür. Türkiye’de AKP iktidarda olduğu için pasaportlara vurulan mühür AKP mührü müdür? Gazze’deki hükümet Filistin halkının seçtiği yasal hükümettir ve sizin bu hükümeti tanımamanız ABD ve İsrail’in talimatlarına boyun eğmeniz sebebiyledir. Üstelik böyle saçma bir iddia, bir buçuk milyon insanın işgalci Siyonistlerin hesabına ablukaya alınmasının, açlığa ve ilaçsızlığa mahkûm edilmesinin gerekçesi olabilir mi?
Şimdi de HAMAS’ı ikna numarası: Hüsni’nin sefiri bu yalanları savururken, kendisi de saldırgan Siyonist devlet hesabına diplomatik atağa çıkmış. Kendinin öne sürdüğü “ateşkes planı”na HAMAS’ı ikna edebilmek için Suud kralını ziyaret etmiş. Katar Emiri’nin, Arap Birliği’nin Gazze konusunda olağanüstü zirve yapması talebini reddeden Mısır ve Suudi Arabistan kafa kafaya verip Filistin direnişini iknaya çalışacaklarmış. Türkiye’deki başörtülülere uygulanan “ikna” faaliyetlerine benziyor. Yani yasağı uygulayan zorba anlayışı yola getirmek yerine haksızlığa uğrayanı zorbalığa boyun eğmeye ikna çabası. Oysa Filistin direnişi kendi yurdunu, hukukunu ve namusunu savunuyor. İşgalci Siyonist ise saldırgandır. Onun saldırıları sona erdirmesi, Gazze’ye uyguladığı ablukayı kaldırması için zorlanması gerekir. Fakat böyle bir girişimle, başlangıçta Siyonist saldırganın mazur gösterilmesi için Filistin direnişinin suyu bulandırdığı iddiasına sığınıldığı gibi bugün de ikna edilmesi gereken taraf Filistin’miş numarasına başvuruluyor. Amaçlanan ise üç haftadır sürdürdüğü saldırısında onca yıkım, katliam ve tahribatına rağmen direniş karşısında bataklığa saplanan ve gittikçe kan kaybeden Siyonist saldırganın Lübnan’dakine benzer bir sonucu kabullenmek zorunda kalmasından önce Filistin direnişini teslim olmaya zorlamaktır. Yani Firavun’un diplomatik atağı da Siyonist saldırganın hesabınadır.
Mısır’a yüklenmek zorundayız: Mısır bu savaşta işgalci saldırganın yanındadır ve Filistin halkına zulmetmektedir. Bu gerçeği görmek ve Mısır’a yüklenmek zorundayız. Bu amaçla düzenlenen etkinliklerde, mitinglerde Rafah kapısının normal gümrük kapısı haline getirilmesi için zorlama yapmak gerekir. Cezayirli bir askeri uzman Filistin’de direnişin zafer kazandığını, bundan sonra bir kayıp olması durumunda sorumlusunun Mısır olacağını vurguladı. Yerinde bir tespitti. Mazlum-Der’den de Ankara mitinginde Mısır’ın yüzsüzlüğünü gündeme getirmesini ve sefirin yalanlarını yüzüne çarpmasını bekliyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi