Gazze: Bir Direniş ve Diriliş Mektebi
Yirmi beş gündür baş gündemimiz hatta tek gündemimiz Gazze oldu; öyle de olmalıydı, olmaya da devam etmeli. Zira Gazze’yi konuşmadan, Gazze’yi düşünmeden, Gazze’ye ağlamadan “ümmet” olduğumuzu iddia edemeyiz... Can kardeşim, güzide fikir ve dava adamı Ramazan Kayan’ın nefis özetiyle; “Derdimiz Gazze, dersimiz Gazze, duâmız Gazze, dâvâmız Gazze” oldu. Bundan sonra da yine böyle olmalı; Gazze, gündemimizin merkezine oturmalıdır. Geçici ateşkese aldanıp Gazze’yi, Filistin’i ve genel anlamda ümmetin direniş ve diriliş mücadelesini gündemimizden çıkarmamalıyız.
İsrail, kuruluşundan beri Filistinlilere karşı katliamlarını sürdürüyor ve Müslüman dünya silkinip aklını başına toplamadığı, derlenip toparlanmadığı ve birlik olup etkin çareler üretmediği sürece de Siyonist terör şebekesinin işgallerini, cinayetlerini ve katliamlarını sona erdirmesi beklenemez.
Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerîm’de (Enfal sûresi, 73.âyet) şöyle buyuruyor: “Kâfirler birbirlerinin velîleri: yandaşları/ koruyucularıdırlar. Eğer siz de öyle yapmazsanız (aranızda bu sıkı dayanışmayı gerçekleştirmezseniz), yeryüzünde fitne ve büyük bir fesat/kargaşa çıkar.”
Siyonist hareket, başından beri İngilizlerin velayeti ve himayesi altında kuruldu, onlar tarafından silahlandırıldı, devletleştirildi ve o gün-bugündür de İngiltere, ABD ve diğer Batılı devletler tarafından kayıtsız-şartsız desteklenmekte ve korunmaktadır. Müslüman dünya ise, esasta “tek millet” olan küfür blokunun yaptığı yardımlaşma ve dayanışmayı yeterince ortaya koyamamakta, bu yüzden de İsrail-ABD-İngiltere Şeytan Üçlüsünün yeryüzünde oluşturduğu fitne ve fesat önlenememektedir. Belâ, musibet, imtihan anlamlarına gelen fitnenin en yamanına, en zorlusuna da ne yazık ki İslâm dünyası maruz kalmaktadır. Yaklaşık yüz yıldır, özellikle de son çeyrek’te yeryüzünde akan kan, neredeyse sadece Müslümanların kanıdır. Müslüman toplumlar bir türlü başlarını kaostan, karmaşa, savaş, ıstırap ve felaketten kurtaramamaktadır. Kan ve gözyaşı ümmetin neredeyse kaderi olmuştur. Müslümanlar, “kendi özlerini değiştirmedikçe de Allah onlar hakkındaki hükmünü değiştirecek değildir” (Ra‘d, 11). Müslümanlar gerçek anlamıyla ümmet ve kardeş olma bilincine ermedikçe ve “adeta kurşunla kaynatılmış duvarlar gibi” (Saff, 4) birbirine kenetlenmedikçe de bu kötü gidişin tersine çevrilmesi mümkün olmaz, olamaz. Zira, toplumların izzet ve zilletiyle ilgili değişmez sünnetullah bu.
Ancak, Gazze direnişi sayesindedir ki ümmet-i İslâm, dayanışmanın, derlenip-toparlanmanın ve topyekün dirilişin ciddi sinyallerini verdi, elhamdülillah. Ümmet, Gazzeli kardeşleri için yeniden ayağa kalkmış, yakın tarihte hiç görülmedik biçimde en yaygın ve en geniş anlamda tepkisini ortaya koymuş, alkışlanacak bir hayır yarışına girmiştir. Bu yüzden, bizler Ümmet-i Muhammed olarak Gazzeli kahramanlara minnet borçluyuz ve bütün gücümüzle onlara layık olmaya çalışmalıyız.
Geçen hafta boyunca yaptığımız tüm etkinliklerin bir tek konusu vardı: Gazze ve Ümmet bilinci!
Çarşamba günü Ensar Vakfı ve Süreyya-Der’de gönül dostlarıyla paylaştık his ve heyecanımızı; Hz. Yusuf’un “üç gömleği”nden yola çıkarak, üzerimize düşen görev ve sorumlulukları hatırladık.
Perşembe günü, Burç FM’in usta radyocusu Saniye Öztürk’le Bezm-i Cihan’da Gazze için fiili duâ ve Namaz Gönüllüleri adına kunût çağrımızı konuştuk. Aynı gece beş tv (Hilâl, Net, Dost, Ülke, TV5) ve altı radyo ilk kez Gazze için ortak yayın yaptı; aynı çağrımızı orada da tekrarladık. O gün imam-hatipli gençler ve Mutlu Aile Derneği’nin öğrenci velileri ile gündemimiz yine Gazze oldu.
Cuma günü, Tekirdağ-Çerkezköy’deki Osmanlı Camii’nde kıldığımız Cuma namazını müteakip 5 bini aşkın kalabalıkla birlikte kalplerimiz yine Gazze için titredi. Mitingi Tokatlılar, Erzurumlular, Malatyalılar, Sivaslılar, Samsunlular, Vizeliler, Kafkasyalılar ve diğer dernekler adına başarıyla organize eden Sayın Türkay Karakaş Beye şükranlarımı sunuyorum. Heyecanlı sunumu sebebiyle Yusuf Öcalan’ı ve herkesi gözyaşlarına boğan duası sebebiyle de Ahmet Bulut’u yürekten tebrik ediyorum. Anadolu ve Rumeli’nin tam bir karışımı olan Çerkezköy halkı, Gazze sayesinde ilk kez bir araya geldiklerini ifade ettiler ve ümmet bilincini kuşanarak İsrail’e lanet ve beddua yağdırdılar. Aynı akşam, Üsküdar/Bulgurlu Umran Kültürevi’ndeki sohbetimizin odağında da Gazze vardı.
Cumartesi günü Isparta ve Burdur’daki Filistin merkezli etkinliklere katıldık. Burdur AGD ve Öğ-Der’in Gazze için düzenlediği kermes ve konferansta Ramazan Tamer hoca ile birlikte idik. Bir eski Burdur evinde icra-i faaliyet eden Osmanlı Sofrası’nın “Gazze için bir acı kahve için” (ücreti İHH ile Gazze’ye) kampanyası, Gazzelilerin acısına ortak olmak adına anlamlı idi doğrusu. Isparta Eğitim-Bir Sen’in düzenlediği “Kanayan Yara Filistin” konulu konferansımız ise, Ispartalı Gazze dostlarıyla gözyaşlarımızı birlikte paylaştığımız duyarlılık düzeyi yüksek bir program oldu.
Evet, derdimiz-dersimiz-duâmız-dâvâmız Gazze olmaya devam etmeli. Namaz Gönüllüleri adına geçen hafta yaptığımız kunut çağrısını tekrarlıyoruz. Hatırlayalım ki; Rasûlüllah (s.), Bi‘r-i Maune’de şehid düşen 70 sahabe için tam bir ay boyunca sabah namazında kunut okuyup katil kafirlere lânet etti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.