Bu Müslüman elini cebime uzatır mı?
Müstakim üzere yaşamak
İçinde yaşadığımız toplumda güven ve itimat sıfırlanmıştır. Kimsenin kimseye ne itimadı ne de güveni kalmamıştır.
Dolmuşa binip aynı yöne giden iki Müslüman, birbirlerine güvenemiyor. "Acaba elini cebime uzatır mı?" endişesiyle her ikisi de gözlerini ceplerinden ayıramıyorlar. Komşu komşuya güvenmiyor. O hâle geldik ki, aynı yastığı paylaşan eşler bile biribirine güvenemez duruma gelen bir toplum olduk. Cehennem azabı bu olsa gerektir.
Muhterem Müslümanlar!
Neden bu duruma düştük. Elbette bunun çeşitli sebepleri var. O sebeplerden biri de toplum olarak doğrudan ayrıldık. Kur'ân-ı Kerim'in emirlerini dikkate almaz olduktan sonra "dosdoğru ol"maktan çıktık. Yamulduk. Yalanı, dolanı, hileyi, aldatmayı, haramları irtikap edip zimmete geçirmeyi kâr sandık. Karşımızdakini aldatmayı/kandırmayı gözü açıklık kabul ettik. Yalan ruhumuza işledi. Böylece herşeyimiz bozuldu. Çünkü bunlar küfür vasıflarıdır, insanları bozarlar. Bunları pervasızca ancak kâfirler irtikap ederler.Müslüman vasfı değildir bunlar. Peygamberimiz Efendimizin şu emrine dikkatinizi çekiyorum. Efendimiz buyurdular ki:
"Doğruluktan ayrılmayın. Çünkü doğruluk insanı iyiliğe, iyilik de cennete götürür. İnsan doğru olmaya ve doğruluğu aramaya devam ederse, sonunda Allah katında "doğru" diye kaydedilir.
Yalandan sakınınız. Çünkü yalan, insanı günaha, günah da cehenneme sürükler. Kul yalan söylemeye ve yalan peşinde koşmaya devam ederse; sonunda Allah katında "yalancı" diye kaydedilir." (Müslim, İman, 62.)
Peygamberimiz "Doğruluktan ayrılmayın..." buyuruyor. Ümmeti doğruluğu bıraktı. Bundan daha büyük felâket düşünebiliyor musunuz? Her belânın başı bu sapıklıktan kaynaklanıyor.
Efendimiz (Yalan söylemeyin..." buyuruyor; O'nun ümmeti yalanı kurtuluş simidi zannediyor. Buna "sapık"lık denir. Bu sapıklığın cezası da büyüktür. Sıkıntılarımız bundandır.
Peygamberimiz "Aldatan bizden değildir" buyuruyor. (Buhari, Edeb, 69, Müslim, Birr, 102-103) Bugün O'nun ümmetinin en bâriz vasfı aldatıcılık oluyor. Böyle bir toplumda güven ve itimat kalır mı? Elbette kalmamıştır. Bundan dolayı toplumumuz bu sapıklığın cezasını cehennem azabına denk bir acıyla ödüyor.
Doğruluktan ayrıldık bereketi kaybettik. Evlerimizdeki dirlik düzenlik yok oldu. Çocuklarımız için yapmadığımız fedakârlık olmamasına rağmen onların mürüvvetlerini göremez olduk. Birinci derecedeki akrabalarımızla bile bağlantılarımız koptu. Kazandıklarımızın hayrını bulamaz olduk. Azap üstüne azab, belâ üstüne belâ, sıkıntı üstüne sıkıntılar... ne olacak bu gidişin sonu?
Muhterem Müslümanlar!
Bütün yaşadığımız olumsuzluklardan kurtulabilmemiz için Yüce Rabbimizin:
*"Emrolunduğun gibi dosdoğru ol..." (Hud s.a.: 112).
*"Allah'a inandım de... Sonra dosdoğru ol..." (Şura S.A: 15) emirlerine harfiyyen uymak mecburiyetindeyiz.
*Sözün doğrusunu söylemeliyiz.
*Yalanın her çeşidinden kaçınmalıyız.
*Özümüzü doğrultmalıyız.
*İşimizi Müslümanca yapmalıyız.
*Hiçbir zaman hiçbir kimseyi hiçbir şekilde aldatmamalıyız.
*Hilâkârlıktan kurtulmalıyız.
* Müslümanlığımız doğru olmamızı gerektirir. Doğruluktan ayrılan kavimlerin âhir ve akıbetleri hep hüsran olmuştur.Bugünkü olumsuzluklarımız da bir hüsrandır. Bundan kurtulmanın çaresi/ilacı Allah ve Rasûlünün emirlerine uymaktır. Ahzab Suresi'nin 70'inci ayetinde de bu gerçek beyan edilir. Buyurulur ki:
"Ey iman edenler! Allah'ın emirlerine muhalefet etmekten sakının. Sözün doğrusunu söylerseniz Allah sizin işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.