İnkârdan itirafa giden uzun yol
İnsan annesini, babasını, kardeşlerini seçemez. Doğduğu toprakların neresi olacağı da kimseye sorulmaz. Dünyanın herhangi bir yerinde, bir anneyle babadan geldiği gibi, kendisinden sonraki nesillerin de şekli şemali, yapısı, özellikleri kişinin tercihlerine bağlı değildir.
Tezgâhtan karpuz seçer gibi bebek seçemez kimse.
Kim ister akılsız, geri zekâlı, şapşal çocukları olmasını?
O da nasip işi.
* * *
Kafasının ne kadar çalışacağına, insanlar kendileri karar verebilselerdi, dünya çok daha farklı olabilirdi.
Madem ki akıl ve zekâ da ancak "verildiği kadar" olmak zorunda... O halde, karşılaştığımız akılsızca, aptalca hareketleri yapanlara kızmak, sinirlenmek, mantıklı değildir.
Güzel çirkin... Akıllı akılsız... Geri veya ileri zekâlı...
Hepsi büyük bir bütünün, minik bir parçası demektir.
* * *
Ancak "iyi ve kötü", "doğru ve yanlış" arasındaki mesafeyi, bu çerçevenin dışında tutmak gerekir.
Sokakta yürürken arkadaşının ayağına çelme takmak...
Otoparkın giriş yoluna araba bırakmak...
Başkalarının özeline göz dikmek...
Halkı huzursuz edecek davranışlarda bulunmak...
Kötülüklere göz yummak, çirkinlikleri yokmuş gibi göstermek için gayret etmek...
Yasa dışı eylemler için örgütlenmek...
Nizamı bozmak amacıyla yalan ve yanlış ne kadar hareket varsa hepsine sırayla başvurmak...
Soygun, gasp, hırsızlık, cinayete karışmak...
Darbecilik oynamak...
En basitinden en ağırına kadar, toplumu ve vicdanı rahatsız eden, edebe, ahlâka, erdeme zarar veren bütün davranışlar, yalnızca kötülükle bağlantılıdır.
Az akılla veya noksan zekâyla izah edilemez.
Boyuyla posuyla, saçının olup olmamasıyla, derisinin rengiyle, burnunun uzunluğuyla da alakalı değildir. Saydığımız her türlü kötülük, kişinin tercihiyle şekillenir.
* * *
Mahkemede suçlananlar, ilk zamanlar iddiaları reddetmekle işe başlıyor, söylenen ne varsa inkâr ediyorlar. "Bunların hepsi yalan" diyerek, yalan söylüyorlar.
Görmedim, duymadım, söylemedim, bilmiyorum, tanımıyorum, hatırlamıyorum...
Cümleler böyle başlıyor, böyle bitiyor.
O imza sahte, o ses benim değil, orada montaj yapılmış, burada patinaj yapılmış...
* * *
Reddetme ve yalandan sonra, eğer deliller kuvvetliyse, kaytaracak yer görünmüyorsa, saptırma ve dalga geçme aşaması geliyor.
Burada ne kadar başarılı olunacağı, seyrü seferin ciddiyetine bağlı.
Suçlananlar "Vicdanım rahat" açıklaması yaptığında, yargıya varacak olanlar "Ya öyle mi, tamam o zaman" diyerek kabullenmezse, ciddiyet devam ediyor demektir.
* * *
Sonraki aşamada suçlananların birbirine üstü kapalı mesajlar göndermeleri ve derken sataşmaları görülecektir.
Aradan sıyrılmak isteyenlerin paçasından tutup çekecektir diğerleri.
"Ben yanacaksam, sen de yanarsın" eğilimi, bariz şekilde nükseder. En son çözülme başlar.
İnkârdan itirafa varan yol çok uzundur. Sabır ve irade ister. Arada asılsız iftiralar bile yer alır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.