Evren Paşa sizinle gurur duyuyor netekim..

Evren Paşa sizinle gurur duyuyor netekim..

Zaten biliyorduk.. Habertürk'e konuşan Kenan Evren Paşa, “Nasıl türbana yeşil ışık yakarım.. Başörtüsünü ben yasakladım yahu” deyiverdi, sağolsun..

Peki neye dayanarak başörtüsünü yasak etmişti?

Böyle bir yetkisi var mıydı?

“Başörtüsünü yasaklayan bir kanun da yoktu” itirafında bulunan Evren, Bu ülkenin çocuklarını “Yılanın başı küçükken ezilir” benzetmesiyle aşağılıyordu..

“Yasaklamasak da saklasak sayıları hızla artacak, onbinlere, yüzbinlere varabilecekti.”

Paşa'nın ağzından çıkan söz, kanundur.

YöK Başkanı'na talimat vermiş.. YöK de okullara tamim göndermiş.

Evren Paşa'nın anlattığına göre, kimi üniversiteler uygulamış, kimi üniversiteler göz yummuş..

Sonrası malum..

Başbakan Turgut özal'ın YöK Kanunu'na eklediği “başörtüsü serbestiyeti” getiren maddenin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne gitti Evren Paşa..

Onu da biliyorsunuz..

üniversiteleri kışlaya çeviren Evren Paşa'ya, İhsan Doğramacı döneminde cüppe de giydirilmişti..

Evren Paşa, okullarda başörtülü kızların sayısının neden arttığını da öğrenirvermiş..

Meğer İran,Türkiye'de pek çok özel yurt açılması için para yağdırırmış..

Parasız olarak yurtta kalan öğrencilere başörtüsü takma şartı getirilirmiş.. Vay anasını?

Acaba başta Emre Kongar olmak üzere üniversitelerde sakallı olarak ders veren öğretim üyeleri nereden yemleniyordu?

Yoksa 'çember sakallı' hocalara İran, 'top sakallılara' Fransa mı kıyak geçiyordu?

Bir Allah'ın kulu çıkıp da “Yahu Paşam, o dönemde bütün ülke, bütün kurumlar elinizin altındaydı.. Niye, kim, kime ne para verdiyse tespit edip de gereğini yapmadınız? Birkaç adam bulup, itiraf ettirirdiniz netekim”diye sormuyor.

Hiç kimse sormuyor, “Onaltı yaşındaki bir çocuğu, yaşını büyütüp astınız, hapishaneleri gençlerle doldurdunuz, yüzyetmiş bir kişi işkencelerde can verirken ses çıkarmadınız” diye..

Mor ve ötesi'nin “Darbe” başlıklı şarkısında geçen “asmayalım da besleyelim mi” sözleriyle esin veren Evren Paşa'nın başımıza sardığı bir yasağı tartışıyoruz.

“Atmayalım da okutalım mı?” Di mi?

Gönlünüz rahat olsun..

Evren Paşa sizinle gurur duyuyor..


Facebook'ta 'don kardeşliği'..

üniversitelerde başörtüsünün esaretten azat edilmesini tel'in için fiiliyata geçmişler.. Hani meraklıyız, hırslıyız, inatçıyız kabilinden hürriyetlere “hodri meydan”. “Başka nasıl seadet-i ebediye içinde yaşarız, ağlasın zırıldasın öbürleri, bize ne biz şen şakrak..” Ezcümle, “onlar başörtüsüyle derslere girerse, biz de donla gireriz” deyu facebook'ta “don kardeşliği” ilan edivermişler..

Kimi “kara don”, kimi “kırmızı don”, kimisi de “çiçekli, pamuklu don” olsun dermiş.. “çiçekli don bize uymaz” mızıldanmaları cabası. “Malum önümüz kış, üşütmeye az kaldı, kıçımızı nasıl ısıtacaaaz” korku belasına, “Onun da çaresi var a gözüm.. Erkçi dönergeççi dönerbıçaklı abilerimiz ne güne duruyor.. Sölerizz imal ediverirler tez elden elektirikli don, dimi efendim” hacivatçılığı..

Kumaşın cinsine gelince, Amerikan bezinden İngiliz dokumasına kadar uzanmış ihtilaflar. Bir grup “don kardeşi” de “illa Sümerbank bezi” deyu tutturmuş. Ancaak Sümerbank'ın artık don bezi imal etmediği yüzlerine okunmuş oracıkta.. Sükut-u hayal.. Ah'lanıp vah'lanmalar.. “Şile bezi de işimizi görür” mecburen afra tafraları.. “Ya yeşil şeriat donu giyerek aramıza sızıverenler olursa halimiz nice olur” diyerek itirazlar vuku bulmuş.. Bir zamanlar yasakçıbaşı alemdarlıktan derdest cerrahpaşasına istida yazmışlar, “Paşam donla okula girsek caiz mi?”.. “Ben bilem donla gelirim” diyesiymiş, “Yeter ki siz candan isteyin”. Evvelen Osmanlı erkan-ı harbiye binası, ahiren üniversite nizamiye kapısında deli deli tepeli kulakları küpeli, uzun favorili uzun saçlı, kıllı sakallı talebeleri de “kılık kıyafet nizamnamesine uygun görülmemiştir” deyu geri çeviren, sonra bütün er talebeleri nümayişçi kılmayı başaran, ondan sonra da gözü korkup nizamnameyi geri çekerek palamarları çözen cerrahpaşası.. “Maksat siz değil yavrucaklarım, başörtülüler” cemâziye'l-evvel'ini bildiğimiz.

Lakin baştan söyleyeyim, madem edeceksiniz bir kahramanlık, göze alacaksınız herbişeyi.. ölee facebook'lu donlu, ufarak teferek raconlar falan kesmez, görmek istiyoz sizi nizamiye kapısında.. Hele de bir imtihan vakti düşerseniz, daha çok sevineceğiz.. Hanyayı Konyayı.. Canlarımm benimm.. çookk şirinsiniz yanii.


Rumeli'de Osmanlı mirasına sahip çıkmak

Rumeli, 500 yıldan fazla Osmanlı egemenliği altında yaşadı.. Buradan göçen insanlara “Evlad-ı Fatihan” dedik. Rumeli toprakları üzerinde şimdi birkaç devlet var.. Hazinedaroğlu İnşaat Grubu, Rumeli'deki tarihi ve kültürel mirasımızı resmeden harika bir çalışma gerçekleştirmiş.. Değerli fotoğrafçılarımız İbrahim Dıvarcı, Ahmet Kuş ve Fevzi Şimşek'in yanısıra Prof. Haşim Karpuz, Yard. Doç. Mustafa özer'den oluşan ekip, Makedonya ve Arnavutluk'ta ayakta kalmayı başaran Osmanlı mirasını resimlemişler.. Hazinedaroğlu Grubu çalışmayı “Rumeli'de Osmanlı Mirası” adıyla albüm haline getirmiş. Avlonya, Berat, Elbasan, İşkodra, Tepedelen, Tiran, Debre, Resne, Ohri, Kalkandelen, Manastır, Ohri, Pirlepe, Struga, üsküp, Köprülü başta olmak üzere Rumeli şehirlerindeki yapılara ait fotoğraflar, tanıtıcı bilgiler yer alıyor albümde.. Birinci Cilt olduğuna göre, devamı gelecek.. Umarım başka şirketlerimiz de Ortadoğu'daki, Kuzey Afrika'daki Osmanlı mirasını genç kuşaklara tanıtıcı çalışmalara destek olurlar.. Hazinedaroğlu Grubu'na, Başkan Yardımcısı İlhan S. Ergelen'e bu kültür hizmetinden ötürü teşekkürlerimi bildiriyor, tebrik ediyorum..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi