Ahmet Varol

Ahmet Varol

Siyonist vahşet yargılanmalı

Siyonist vahşet yargılanmalı

Siyonist işgal devletinin Filistin topraklarında bu derece saldırgan ve cüretkâr davranabilmesi, sadece onun vahşilikte sınır tanımamasıyla değil, aynı zamanda dünyanın onun önünü oldum olasıya açmasıyla ilgilidir. Bunu başarabilmek için de kendini her cephede güçlü ve üzerine gidilemez olarak göstermeye çalışmıştır. Kendini balon gibi şişirerek her alanda ve cephede tahakküm sağlamak için muhtelif imkânlardan ve araçlardan yararlandı. Ama üzerine gidildiğinde ve saldırganlığına karşı göğüs gerildiğinde, hiç de şişirildiği gibi olmadığı anlaşılıyor. Ne var ki; bugün hâlâ birçokları onu yine olduğundan büyük göstermeye ve şişirmeye devam etmek için bütün imkânlardan yararlanıyorlar. Onların bu oyunlarını bozmak için çalışmaları ısrarla sürdürmek ve uluslararası Siyonizmin farklı alanlardaki tahakkümünü sarsmak için her cephede üzerine gitmek gerekir.
Dünyanın yenilmez ordusu olarak lanse edilen Siyonist işgal ordusu, 2005’te Gazze’den çıkarılmasından sonra 2006’da Lübnan’da ağır yenilgi aldı. Gazze’ye yönelik son saldırısında askerî gücünün önemli bir kısmını devreye sokmasına, yedek askerlerini çağırmasına, hava gücünün yarıdan çoğunu aktif olarak kullanmasına rağmen, Lübnan’dakinden çok daha zor şartlarda mücadele eden küçük çaplı bir direniş gücü karşısında yenilgiyi kabul etmek zorunda kaldı.
Siyonizmin hesabına çalışan tüm medya organlarının ve yazarların dünya kamuoyunu yanıltmak için yalan seferberliğine çıkmasına rağmen, insanlık, onların yalanlarına kanmayıp, doğruları öğrenmeye çalıştı. Böylece uluslararası Siyonizmin medyaya yaptığı yatırım da çok yarar sağlamadı. İnsanlarımızın kararlı duruşları ve tepkileri de Filistin direnişini mahkûm etmeye kalkışan bazı medya mensuplarını geri adım atmaya zorladı.
Bu da sadece medyada söz sahibi olmakla kalmayıp, aynı zamanda işgal devletinin değirmenine su taşıyan medya mensuplarına karşı tavır koymak, tepki göstermek suretiyle bu alanda etkili olmanın gerekliliğini gösteriyor.
Gittikçe etkisini artıran boykot, Siyonist lobilerle işbirliği içindeki firmaların gözlerini korkutmaya başladı. Boykot listesine alınan bazı firmaların Siyonist işgal devletiyle herhangi bir bağlarının olmadığına dair ilanlar yayınlama ihtiyacı duymaları, bazılarının iddia ettiği gibi boykotun öyle boş ve anlamsız olmadığını gösteriyor. Bu yolla kademeli bir şekilde, Siyonist işgalcilerin ekonomik alandaki saltanatlarını sallamak için adımlar atılmaya başlanmış olacaktır. Ama boykotu disiplinli ve uygulanabilirlik çerçevesi içinde yürütmek, çok fazla dağıtmamak, zihinleri bulandıracak şekilde uzun listeler çıkaranların çağrılarına itibar etmemek gerekir.
Siyonist vahşete karşı mücadele edilmesi gereken alanlardan biri de yargıdır. Yargının hem uluslararası boyutunu, hem de yerel kanunların çizdiği çerçevenin içine giren tarafını değerlendirmek gerekir.
Bazıları belki uluslararası yargı organlarının taraflılığını, yerel yargının da elinin ulaşabileceği alanın sınırlılığını göz önünde bulundurarak, bundan bir şey çıkmayacağını düşünebilir. Ama biz cezalandırma açısından bir sonuç elde edilemese bile mahkûm etme, suçluluğunu ispat ve kamuoyunu bilgilendirme açısından faydalı sonuçlar elde edileceğine ve ısrarla üzerinde durulması gerektiğine inanıyoruz.
İsrail işgal devletinin icra ettiği savaş suçlarıyla ilgili olarak Mazlum-Der önemli bir yargı mücadelesi başlattı.
Bir yandan toplumsal alandaki etkinliklerini de sürdüren Mazlum-Der’in yargı mücadelesi, işgal devletinin Gazze’ye yönelik saldırısının devam ettiği günlerde başladı. Derneğin İstanbul Şube Başkanı Ayhan Küçük, İHH ekibiyle birlikte Gazze’ye gitti. Orada saldırıların sonuçlarını bizzat yerinde inceleyerek bilgi topladı. İşgal devletinin, beyaz fosfor başta olmak üzere muhtelif kimyasal silahlar kullandığını gösteren belgeleri Türkiye’ye getirerek kimya laboratuvarlarında inceletti. Bu incelemelere binaen, Siyonist işgal devleti yetkililerinin savaş suçu işlemekten yargılanmaları için belgeleri ve dava dilekçelerini yetkili savcılığa iletti. Şimdi savcılığın İsrailli yetkililer hakkında dava açabilmesi için Adalet Bakanlığı’nın talepte bulunması gerekiyor. Adalet Bakanlığı’nın, işgal devletinin Gazze’de gerçekleştirdiği onca yıkıma, katliama, yüzlerce çocuğu hunharca katletmesine vermesi gereken en uygun karşılık, böyle bir dava fırsatını değerlendirmesi olacaktır. Eğer bunu yapmazsa, sözler yine fiiliyata dökülmemiş, havada kalmış olacaktır. Biz de inşallah bu konudaki gelişmelerin takipçisi olacağız.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi