İsrail’in savaş suçları
Siyonist işgal ve onunla savaş bitmemiştir. İşgal yönetiminin saldırgan ve katliamcı tutumuna karşı eğer güçlü bir mücadele verilmezse, ortamı müsait gördüğünde çok daha şiddetli bir katliam gerçekleştirmekten çekinmeyecektir. O sebeple Gazze’de sergilenen vahşetin peşini bırakmamak, Siyonist saldırganlığın üzerine gitmek gerekiyor. Bunun için de işgal devletini özellikle Gazze’ye yönelik saldırısı esnasında icra ettiği savaş suçlarından dolayı dünya çapında yargılamak için bütün imkânları değerlendirmeli, bu alanda çalışma yapanlara destek vermeli, resmi organların onların önlerini açmaları için kapıları zorlamalıyız. Eğer biz işgalci saldırganları iktisap ettikleri savaş suçlarından dolayı yargılamakta ısrarlı davranmazsak, o, mağdurları mahkûm etmeye, kendini ise savunma konumunda göstermeye çalışacaktır. Nitekim birtakım medya organlarıyla bağlantılarını bu amaçla ustaca değerlendiriyor. Meşhur Yahudi fıkrasında vurgulanan, bir yandan dövme bir yandan da “İmdat! Bu adam beni dövüyor” diye bağırma numarası gibi. Çünkü onun bütün malzemesi, dayanağı yalandır. Savaşta herhangi bir ölçü ve kural tanımadığı, rasgele saldırı, yıkım ve katliam gerçekleştirdiği gibi kendini savunma amaçlı propaganda faaliyetlerinde de yalandan sınırsız bir şekilde yararlanmaktan çekinmeyecektir. Bu arada, antisemitizm sömürüsünü de kurnazca sürdürmeye ve Siyonist işgal devletinin saldırganlığını hedef alan tüm tenkit ve tepkileri “antisemitizm” dairesi içine sokmaya çalışacaktır. Siyonist işgalcinin hesabına çalışan medya mensupları da onun bu oyununu yürütmesine ellerinden geldiğince yardım ediyorlar. Ama gerek Siyonist saldırganların ve gerekse işbirlikçilerin bu tür numaralarına kanmayıp, Gazze’ye yönelik saldırıda icra edilen savaş suçlarının üzerine ısrarla gitmek gerekir.
İşgalci Siyonistlerin ayıplarının ve vahşi yüzlerinin açığa çıkarılmasından rahatsız olan işbirlikçiler sürekli “Türkiye–İsrail ilişkilerinin önemine” dikkat çekme ve bu ilişkilerin zarar görmemesi gerektiği iddialarını tekrarlama ihtiyacı duyuyorlar. Oysa Türkiye’nin bu ilişkiye ihtiyacı yoktur. Buna özellikle ihtiyaç duyan Siyonist işgal yönetimidir. Doğacak olumsuz sonuçlardan öncelikle ve ağırlıklı bir şekilde zarar görecek taraf da o olacaktır. Buna rağmen Türkiye hükümeti İsrail’le ilişkileri kesemiyorsa, onun tüm zulümlerine, işlediği savaş suçlarına, gerçekleştirdiği katliamlara ve cinayetlere sessiz kalması da gerekmez.
Mazlum–Der’e Siyonist yönetim yetkilileri hakkında açtığı savaş suçları davasından ve bu konuda yürüttüğü faaliyetlerden dolayı teşekkür ediyoruz. Fakat bu işin sadece Mazlum–Der’in omuzlarında kalmaması gerekir. Belki yargı takibinin Mazlum–Der tarafından yapılması ve tek elden yürütülmesi daha isabetli olur. Ama onun çalışmalarına destek verilmesi, resmi kanalların açılması için seslerin yükseltilmesi gerekir.
Kimyasal bombalar kullanılması işgal devletinin işlediği savaş suçlarının başında gelmekte ve ağırlıklı ciheti oluşturmaktadır. Bu konuyla ilgili belge ve bilgilerin değerlendirilmesi gerekir. Fakat işgal devletinin savaş suçlarının sadece yasak silahların ve bombaların kullanılmasından ibaret olmadığını göz önünde bulundurarak diğer suçların üzerine gidilmesi için de bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi işgalci Siyonist devleti uluslararası yargı alanında köşeye sıkıştırmada yarar sağlayacaktır.
İşgal devletinin işlediği diğer savaş suçlarının başında okulların ve sığınakların vurulması geliyor. Saldırının başlatıldığı gün okul çıkışları özellikle ve kasten hedef alınmış, bu yüzden birçok çocuk öldürülmüştü. Yine BM’nin sığınak olarak ilan ettiği bazı UNRWA okulları kasten hedef alındı. Bunlardan birinde 43 kişi hayatını kaybederken, bir o kadarı da yaralandı. Saldırganlar buralardan kendilerine ateş edildiği iddiasında bulundular. Oysa buralar UNRWA kontrolünde olduğundan hem böyle bir imkân yoktu, hem de Filistin direnişi sığınakların hedef alınmasına imkân verecek bir saldırı düzenleme yoluna hiçbir zaman başvurmamıştır.
Mabetlerin ve dinî mekânların vurulması savaş suçları kategorisine girse de işgal devletinin Gazze’ye yönelik 22 günlük saldırısı süresince camiler özellikle hedefteydi. Bu yüzden 152 cami vuruldu. 45 tanesi tamamen yerle bir edildi, 55 tanesi ağır, 52 tanesi de hafif hasar gördü.
İşgal devletinin savaş suçlarıyla ilgili bilgi ve tespitleri aktarmaya müteakip yazımızda da devam edeceğiz inşallah. Ayrıca Özel FM’de Cuma akşamı (20 Şubat) 19.30’da yayınlanacak Dünya Döndükçe isimli programımızda bu konu üzerinde ayrıntılı bir şekilde durmaya çalışacağız. Bu programımızın ses dosyalarını web sitemizden (www.vahdet.com.tr) çekerek radyolarda veya internet sitelerinde yayınlamak mümkündür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.