Siz kaç olmasını istersiniz?..
Anket işi, bereketli bir iş, anlaşılan.
Bir anket yapıyor ve onu usulüne uygun bir şekilde yorumlayarak, talep edene teslim ediyorsun. Sonra duyulan ihtiyaca göre, aynı anketi tekrar biçimlendirip, yorumluyor ve tekrar hizmete sunuyorsun.
Alan memnun, satan memnun oldukça problem yokmuş gibi gözüküyor.
Türkiye Malezyalaşıyor mu, şeklinde formüle edilen bir soru, aylar öncesinin en önemli gündem maddelerinden birisi idi.
O günlerde, Kanal D ve 32. Gün için yapılmış bir anket, ‘Malezyalaşmıyoruz’ şeklinde yorumlanmaya müsait bir anketti ve birilerinin yüreğine su serpmişti. Daha doğrusu o niyete uygun olarak kullanılmıştı.
Anket, başörtüsü kullanan kadınların oranının azalmaya başladığını, müjdeliyordu(!).
Şimdi de, Milliyet gazetesi, o anketten kısa bir süre önce yapıldığı anlaşılan yeni bir anketi yayınlamaya başladı.
Gündelik Yaşamda Din, Laiklik ve Türban...
Bu ankete göre ise, bırakın Malezyalaşmayı, nerdeyse Suudi Arabistan oluyoruz(!).
Birbirine yakın günlerde ve yapan firmaların da birbirine yakın olduğu bilinen, birbirine -taban tabana demesek de,- oldukça zıt neticeler içeren iki anket!..
Anketlerin neden yapıldığı ayrı bir husus ama yayınlanması ile ilgili zamanlamaların neleri hesap ettiği, ne tür vazifeler görmesinin hedeflendiği, tam bir uzmanlık konusu.
Anketlerin vazifesi...
Belli ki, anketleri yaptıranlar, ellerinin altında tutuyor ve gerekli olduğuna inandıkları zamanlarda, gerekli olduğuna inandıkları amaçlar için kullanıyorlar.
Zamanlama ve yorumlarla ilgili farklılıkların ideolojik bir temeli olup olmadığı, ciddi bir konu.
Eğer bu işte bir ideoloji varsa, bu anketleri sipariş edenlerin, istedikleri gibi yorumlatan ve sonra da istedikleri gibi yayınlayanların, ferdi menfaatleri ile ilgili bir ideoloji olabilir sadece.
Tıpkı 28 Şubat döneminde, derin ideolojik sebeplerle hareket ediyormuş gibi gözükenlerin, aslında develeri hamutlarıyla beraber götürmekten başka bir şey düşünmemeleri gibi bir şey.
Yoksa ‘uçurumun eşiğinden döndürdüklerini’ ileri sürdükleri ülkeyi, hakikaten uçurumun eşiğine getirip bırakmazlardı.
Anket neticelerinin ne söylediği, birilerinin bunları nasıl yorumlayıp, hangi amaç için hangi değişikliklerle kullandığı şeklindeki, çok derin mevzuları, şimdilik bir yana bırakalım.
Türban değil, Başörtüsü...
Anketlerin ortaya koyduğu en önemli şeylerden birisi şu ki: Milletimizin kadınları, Cenab-ı Hakk’ın kendilerine emrettiği şekilde başlarını örtmek için kullandıkları şeye, ‘başörtüsü’ diyorlar.
Birileri ne kadar türban diyerek, başörtüsü kullananlara yönelik baskıları gözlerden gizlemeye çalışsa da; insanımız, kimin ne yaptığının pekala farkında.
Başörtüsü hususunda fırtınalar estirenler, anketler sipariş verip, bunu belli çevrelerle ilgili münasebetleri için kullanan ve bu sayede bir şeyler götürenler; işlerine devam edebilirler.
Milletimiz, başörtüsüne ısrarla türban denildiğinin, böylelikle inanan insanlara yönelik baskıların maskelenmeye çalışıldığının farkında.
Tam olarak farkında olunmayan şey, bütün bunların esas olarak niçin yapıldığı, nihai olarak nelerin hedeflendiği gibi hususlardır.
Bunların da açık ve net olarak anlaşılacağı günler yakındır ve o zaman, bütün bu marifetleri işleyenler, Milletimizin suratlarına boca edeceği tükrükler sebebiyle, sokağa çıkmaya bile cesaret edemeyeceklerdir.
Yaklaşık olarak aynı zaman ve mekanda, birbirleri ile bağlantılı anket şirketlerinin, birbirine zıt neticeler istihsal edebilmesi gibi ilim-dışı faaliyetler de, herhalde o zaman son bulacaktır...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.