Ulusalcılığın iflası
İktidara geldiği günden beri, bıkıp usanmadan AKP yi ABD iş birlikçisi olarak suçladılar. Erdoğan’ın Türkiye’yi sattığını söylediler. Milyonlarca seçmenin tercihlerini yok sayarak, iktidarı ABD’nin tayin ettiğini iddia ettiler.
Şimdi tam tersini söylüyorlar.
İktidar Türkiye’nin yörüngesini değiştiriyormuş. Kimi batıdan kopup, İslam dünyasına yöneldiğimizi, kimi Rusya merkezli, Avrasya eksenine kaydığımızı ifade ediyor.
Aynı anda hem Amerikancı, hem İslamcı, hem Avrasyacı olmak ancak –ulusalcılık-gibi kaypak bir ideoloji için mümkün. Bu çelişkiler, hem Ulusalcıların tutarsızlıklarını gösteriyor, hem de AKP’nin oturduğu zemini tahkim ediyor.
Başbakan Davas’ta yaptığı çıkışla aslında en büyük darbeyi ulusalcı medyaya vurmuştu. Yıllardır ABD iş birlikçiliğini ağızlarında sakız edenler, Başbakan’ın İsrail Cumhurbaşkanı’nın akıl almaz eleştirileri karşısında sükût etmesini çok istediler. Başbakan sussa, Perez’in sözlerini yutsaydı, boynuna yafta takıp şehir, şehir gezdireceklerdi.
Olmadı, Başbakan’ın çıkışı bütün planları alt üst etti.
Çünkü bu çıkış sadece İsrail’e değildi. Kurulduğu günden beri onun arkasında durarak onu dokunulmaz Kılan Amerika’yaydı da.
Bundan sonra ne diyeceklerini, AKP’ye nasıl saldıracaklarını göreceğiz. Ama milli duyguları tahrik etmek için yapılacak hiçbir atraksiyonun taraftar bulmayacağı şimdiden bellidir.
Son gelişmeler ulusalcılık denilen ideolojiden geriye din ve milliyet düşmanlığından başka bir şey kalmadığını gösteriyor. Ne söyledilerse tam tersi çıktı. Bugün artık vatan-millet edebiyatının bile bir rant kavgası olduğu anlaşılıyor. Kala, kala geriye iflah olmaz din düşmanlığı kaldı. Esasında biraz kurcalandığında ulusalcılığın tüm diğer iddialarının din ve milliyet düşmanlığını tahkim etme amacı ile kullanıldığı görülecektir. ABD karşıtlığını, Milli hassasiyetleri örtülü bir din düşmanlığına kalb etmek. Hedef buydu. Kenardan, yandan dolaştılar, ağızlarındaki baklayı içeri düşünceye kadar çıkarmadılar.
Sırf dini hassasiyetlere karşı duyulan korku yüzünden bu ihanet organizasyonuna destek olanlar zamanla bunun –dinle- sınırlı bir yapılanma olmadığını anladılar. Ulusalcılar, ulusu yok edip başka bir ulus inşa etmek için yola çıkmışlardı. Yıkacakları Ulustan ibaret değildi, bizi millet yapan, bir arada tutan bütün değerlerdi. Bu kaos yapılanmasının gerçek yüzünü görenler yavaş, yavaş desteklerini çekmeye başladılar. Geri çekildikçe de ulusalcı ihanetin karışmadığı çirkinlik, bulaşmadığı pislik kalmadığını gördüler.
İşte kader bazen böyle iki kelime ile (one minute, one minute) derin bir projenin bütün ıcığını, cıcığını açığa çıkarıyor. Derin bir uykuda olanlara gerçeğin tokadını vuruyor. Ulusalcılığın bütün argümanları iflas etti, bakalım bundan sonra hangi yalana sığınacaklar.