Sesin internete düşeceğine
Encümen-i Daniş'e danışmak istediğim bir iki husus var. Ne zamandır kafamı kurcalıyor... Fakat tereddütlüyüm, ne olur ne olmaz diye çekiniyorum.
Yurdumuzun bu güzide heyetinin dışarından gelecek bir meseleyi, ciddiye alıp cevaplayacaklarına ihtimal vermediğim için.
Yine de sormadan edemeyeceğim. Soranın bir yüzü...
***
Varsayalım bir emekli paşa ile ahbap olmuşuz.
Çok sık olmasa da yani arada sırada, nezih mekânlarda buluşup çay kahve içiyoruz.
Çay kahve bahane tabii, benim için maksat sohbet etmek, engin tecrübelerinden faydalanmak.
Biraz havadan sudan konuşuyor, sonra da asıl konulara, ne olacak bu memleketin hali meselesine geçiyoruz.
Paşamız sohbet erbabı.
***
Yanlış anlaşılmasın, söze varsayalım diye başladığımızı hatırlatayım.
Bir masanın sağ ve solundaki sandalyelere yaslanıp, denize karşı dalgın dalgın bakarken... Bol köpüklü kahvelerimizi yudumlarken... Canderel kutusuyla oynarken... Sıkıntılı hâlinden, paşamızı son zamanlarda rahatsız eden bir husus olduğunu tahmin etmek hiç zor değildi.
Konuşkan, tatlı dilli, tonton ihtiyar gitmiş; yerine suskun, düşünceli ve biraz da kederli bir adam gelmişti.
"Hayrola Paşam?"
***
Epey uzun sayılabilecek suskunluktan ve garsonların uzaklaşmasını bekledikten sonra, başına gelen bir hadiseden söz açmak için gözlerini denizden çevirdi, sandalyesinde bana doğru döndü ve alçak sesle anlattı.
Geçenlerde camdan içeriye şangır şungur bir taş atmışlar.
Taşa sarılı bir kâğıt, kâğıtta iki satırlık bir yazı.
Tam da Yüzbaşı Tommiks'teki sahnelerden biri gibi.
"Ses kaydın internet sitelerine düşeceğine, belediyenin açtığı doğalgaz çukuruna düş daha iyi."
Altında imza yerine "Bir Dost" ibaresi.
***
Paşam, var mı böyle bir şey? Bir yerde yaptığınız konuşma, internete mi düşmüş?
Hayır yok. Kesinlikle yok.
E o halde endişeniz boşuna.
Öyle ama bu neyin nesi şimdi? Dolaylı bir tehdit mi, uyarı mı? Kim gönderir, nasıl atar o taşı?
***
Paşa haklı. Neyin nesi şimdi bu?
Birilerine, mesela Encümen-i Daniş'e danışmasını, ne anlama geldiğini sormasını tavsiye ettim haddim olmayarak.
Kolaysa sen sor dedi. O encümene dâhil değilmiş. (Demek her emekli paşa oraya alınmıyor.)
Peki, Dostlar Meclisi?
Hayır, oranın da mensubu değil.
***
Efendim, paşamızın kolaysa sen sor sözünü emir telâkki ettim ve o vazifeyi üstlenmiş bulundum. Saygıyla arzediyorum.
Neyin nesi şimdi bu sorusunu kim nasıl cevaplayabilir, bilmem.
Kafamı kurcalayan bir diğer husus ise şudur:
Baharın gülleri açmışken, yine gönlümüzün mahzun olması normal midir bu mevsimde?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.