Direniş, Filistin’in hakkıdır
Hatırlanacağı üzere, İsrail işgal devletinin Gazze’ye yönelik geniş çaplı saldırısının başlangıç günlerinde Siyonist işgalcilerin hesabına çalışan medya organlarının ağırlıklı olarak gündeme getirdikleri husus Filistin tarafının yerinde durmadığı ve savaşın kıvılcımını çaktığı iddiasıydı. Gerçek böyle olmadığı halde. Biz gerçeğin böyle olmadığını daha önce muhtelif yazılarımızda ve konuşmalarımızda ayrıntılı olarak dile getirdiğimizden burada tekrar etmeye gerek görmüyoruz. Kaldı ki gerçek böyle olsaydı bile bu yine Filistin tarafının haksız ve suçlu, işgalci Siyonist devletin ise “mazur” gösterilmesine gerekçe oluşturmayacaktı. Çünkü vatanı işgal edilen, insanları göçe zorlanan, hakları gasp edilen Filistin toplumu için işgale karşı direniş meşru bir haktır.
Birileri yıllardan beri “barış” masalı okusa da Siyonist işgalin devamıyla birlikte bu masalı okumanın bir anlamı olmayacaktır. Siyonist işgal sadece zulmün ve haksızlığın idamesi değil, aynı zamanda barışın zıddıdır. Bu ikisinin bir arada var olabileceğini düşünenleri en başta işgal devletinin kuruluşundan bu yana yazılan tarih, yaşanan tecrübeler ve bugün karşı karşıya olduğumuz gerçekler yalanlamaktadır.
Zulmün ve haksızlığın devamı, barış ve adaletin ise zıddı olan Siyonist işgale karşı direnmek, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi vermek Filistinlinin hakkıdır. Tahran’daki Filistin’e Destek Konferansı’nda bir araya gelenlerin en başta vurguladıkları hususların başında da işte bu hakkın teslimi geliyordu.
Konferansa Yunanistan’dan katılan bayan milletvekili Sofia Sakarofa’nın konuşmasındaki vurgu da Filistinlilerin direniş haklarının teslimi üzerineydi ve insanlığın Siyonist işgale karşı Filistin direnişini desteklemesi gerektiği mesajı içeriyordu. Sakarofa, Batı’nın Siyonist işgalle birlikte barışın mümkün olabileceği iddialarının artık hadiselere akılcı ve gerçekçi bir şekilde yaklaşan hiç kimseyi inandıramayacağına dikkat çekti.
Filistin direniş tarihine ismini yazdıran bayan eylemcilerden Leyla Halid’in konuşmasında da ağırlıklı vurgu direniş üzerineydi. Leyla Halid işgale karşı direnişin öncelikli ve alternatifi olmayan bir seçenek olduğunu, diğerlerinin ise daha sonra geldiğini hatırlattı. Yani siyaset, kültürel etkinlikler, sanat, medya ve daha birçok alana giren çalışmalar özgürlük mücadelesinin bir parçasını oluşturabilir. Ama bunların hiçbiri hatta tümü birden direnişin alternatifi olamaz ve vatanını işgalden kurtarma mücadelesi veren Filistinlinin direniş hakkını ortadan kaldıramaz. Onun bu vurgusu Gazze’nin imarıyla ilgili hesapları ve planları Filistinliyi direnişten vazgeçmeye zorlamak için kullanmaya çalışanlara da yerinde bir cevaptı.
Gazze’nin imarı planını, Filistin halkının özgürlük mücadelesine öncülük edenleri direniş haklarından vazgeçmeye zorlamak için kullanmak isteyenlere Hamas Siyasi Birim Başkan Yardımcısı Dr. Musa Ebu Merzuk da açılış oturumunda yaptığı konuşmada cevap verdi. Ebu Merzuk, Şarmu’ş-Şeyh’te toplanarak Gazze’nin imarı planını Siyonist işgalin meşrulaştırılması için baskı aracı olarak kullanmaya çalışanların çabalarını “parayla savaş” olarak nitelendirdi ve bu savaş karşısında da Filistin’in özgürlüğü için sürdürülen direnişten vazgeçilmeyeceğini vurguladı. Ebu Merzuk, mahiyeti ne olursa olsun Filistin direnişini ilkelerinden taviz vermeye zorlayacak herhangi bir formülün kabul edilmeyeceğini, dolayısıyla savaşı ekonomik cephede yürütmeye çalışanların da amaçlarına ulaşamayacaklarını dile getirdi.
Filistin halkının meşru direniş hakkı üzerinde duranlardan biri de Şehit Abdülaziz Rantisi’nin eşi Ummu Muhammed Rantisi’ydi. Tesettür konusundaki hassasiyeti sebebiyle peçeli ve abayeli kürsüye çıkan Ummu Muhammed, irticali bir şekilde son derece etkileyici konuşma yaptı. İşgal devletinin 27 Aralık 2008’de başlattığı saldırının bir ilk olmadığını, belki son da olmayacağını dile getiren Bayan Rantisi, onu ancak kararlı mücadelenin ve silahlı direnişin durdurabildiğine dikkat çekti. Ummu Muhammed, konuşmasında özellikle Filistinli kadının direnişteki yeri üzerinde durdu ve Filistin’de kadının yerine göre şehit annesi, yerine göre şehit eşi ve yerine göre de bizzat şehit olduğunu, bazen mücahidin cephedeki ihtiyaçlarının temini için çalışırken bazen de bilfiil cephede yer aldığını, kısaca direnişin yüküne her alanda ortak olduğunu dile getirdi.
Filistinli için direniş nasıl bir hak ise bu direnişin sürdürülmesi için silah temini de aynı derecede haktır. Karşınızdaki düşman, topraklarınızı gasp eden işgalci üzerinize basketbol topu atıyor olsaydı silaha gerek olmadığını söyleyebilirdiniz. Tahran’da Filistin’in direniş hakkına dikkat çeken konuşmacılar bununla bağlantılı olarak silah edinme hakkının meşruiyetine ve bu hakkın engellenemeyeceğine de vurgu yaptılar ki biz bu konu üzerinde daha önce değişik vesilelerle durmuştuk.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.