Kosova'nın bağımsızlığı
AB tarafından yapılan açıklamalar ve öneriler Kosova’nın bağımsızlık sürecinde son merhaleye gelindiğini gösteriyor. Bunda AB’nin meseleye el koymasının ve bölge halkının bağımsızlık talebine destek vermesinin önemli rolü olduğu inkâr edilemez. Tabii ki bu desteğin arkasında birtakım stratejik planların ve çıkar hesaplarının birinci derecede rol oynadığını tahmin etmemiz zor değildir. Fakat ortaya çıkan durum, bağımsızlık planında son noktaya gelindiğini ve bütün her şeyin neticeye bağlandığını göstermiyor.
Rusya Federasyonu’nun Kosova’yla ilgili politikasının tek sebebi Sırbistan’a destek vermesi ve Sovyetler Birliği dönemine dayanan menfaat ilişkisi değildir. Rusya aynı zamanda Avrupa Birliği’nin Doğu Avrupa ve Balkanlar tarafına çok fazla açılmasını istemiyor. Avrupa Birliği’nin Kosova’ya verdiği desteğin, onun Balkanlar’a açılma planları yararına sonuçlar doğuracağını biliyor. AB, bağımsızlık mücadelesine destek vermesi karşılığında sadece bölgeyle ilişkilerini sıkılaştırmakla kalmayıp güvenlik tertibatıyla ilgili olarak uluslar arası güç yerine AB askerî gücü yerleştirmek suretiyle Kosova’ya askerî yönden de kazık çakmak istiyor. Onun böyle askerî yönden kazık çakma çabaları ise Rusya’yı rahatsız ediyor.
AB, başlangıçta ekonomik yönden kendisine yük olacaklarını ve hiçbir menfaat sağlamayacaklarını bildiği halde Bulgaristan ve Romanya’yı bünyesine alarak Rusya’ya ciddi salvolar attı. Bu iki ülke ekonomik yönden Türkiye’den çok geride olmalarına rağmen, Türkiye’nin üyeliği hâlâ tartışma merhalesinde iken onlar tam üyeliğe kabul edildiler. Bu da AB üyeliği konusunda ekonomik yeterlilik şartlarının sadece işin kılıfı olduğunu ortaya koydu.
AB’nin Doğu Avrupa ve Balkanlar’a doğru açılması Rusya’nın menfaat alanının sürekli daralması sonucunu doğuruyor. İşte bundan dolayı Moskova’nın Kosova’yla ilgili planları Sırbistan’ın hesaplarıyla örtüşmekte ve onun yanında yer almayı tercih etmektedir. Ama anlaşıldığı kadarıyla onun tutumu ve Sırbistan’ın politikasına çok açık destek vermesi Kosova’da gidişatı değiştirmeyecek ve bölgenin bağımsızlığının önüne geçilemeyecek. Belki bağımsızlık sonrasında da Kosova’nın AB üyeliği sürecinin başlatılması çabaları gündeme gelecektir. Halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülkenin AB üyeliğinde Kosova’nın Türkiye’nin önüne geçmesi de hiç ihtimal dışı değildir.
Biz Kosova’nın bağımsızlığını her zaman müdafaa ettik ve bugün de ediyoruz. Ben şahsen orayı ziyaret ettim ve orada insanların sırf etnik ve dinî kimliklerinden dolayı nasıl haksızlıklara, zulümlere maruz kaldıklarını gördüm ya da bu uygulamalardan etkilenen insanların bizzat kendilerinden dinledim. Kosova üzerinde Sırp hâkimiyetinin devam etmesi ise bu zulümlerin, haksızlıkların sürmesi anlamına gelecekti.
Ama şu da bir gerçek ki Batı, Kosova’da Eritre’de oynadığı oyunun bir benzerini oynamayı başarmıştır. Eritre’de Müslümanların bağımsızlık mücadelelerinin etkili bir noktaya geldiğini görünce, Hıristiyanların ayrı bir bağımsızlık hareketi başlatmalarını sağladı, sonra onların meydanı kapmaları için maddi ve askerî yönden destek verdi. Bağımsızlık sonrasında bu hareketin yönetimi ele geçirmesi için bütün altyapıyı hazırladı.
Kosova’da aynı oyunun oynanması için bağımsızlık mücadelesi verecek bir Hıristiyan kitle yoktu. Ama orada da siyasi dengeleri kendi hesabına çevirmek için bağımsızlık mücadelesinin velisi ve gözcüsü olmayı başardı. Buna ek olarak özellikle Arnavutluk’ta yoğun bir misyonerlik faaliyeti başlattı. Arnavutluk’tan görüştüğümüz herkesin, ülkedeki halkın yoksulluğunu istismar temelli misyonerlik faaliyetlerinin sinsi oyunlarından şikâyet ettiklerini gördük.
Sonra İbrahim Rugova gibi birtakım yapay liderlerin ağızlarıyla Arnavutların aslında Hıristiyan oldukları, Müslümanların bölgede hâkimiyeti ele geçirmelerinden sonra zorla Müslüman yapıldıkları iddialarını yaydı. Şimdi de halkın sempatisini ve desteğini kazanmak için bağımsızlık projesine bütünüyle el koymuş olduğunu, kendini bu işin sahibi olarak lanse etmeye çalıştığını, sadece siyasi açıdan değil askerî açıdan da meseleye el koyma gayreti içinde olduğunu görüyoruz.
Eritre’de oynanan oyunun başarılı olmasında İslâm dünyasının ihmalinin büyük payı olduğu gibi Kosova’da da öyle olmuştur. Oysa Kosova’daki, Bosna Hersek’teki, Arnavutluk’taki ve Balkanlar’ın diğer bölgelerindeki Müslümanlar İslâm’ın Avrupa’nın içindeki kolları ve ümmetin sahip çıkması gereken emanetlerdir. Kosova’nın bağımsızlığının velisi de AB değil bu ümmet olmalıydı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.