Mustafa Çelik

Mustafa Çelik

Müşriklerin hevâlarına uymak yasaklanmıştır

Müşriklerin hevâlarına uymak yasaklanmıştır

Yeryüzünde Allahû Teâla’ya şirk koşan müşriklerin en büyük hedefleri, insanların hevâ ve heveslerine tabi olmalarını sağlamaktır. Müşrik insanlar, kendi hevâ ve heveslerini kanun haline getirip hukuk diye insanlara dayatırlar. Onların bu dayatmalarını kabullenip boyun eğmek, onları Rabler edinmektir. Şunu bilelim ki; Allahû Teâla’ya teslimiyetin alâmeti, hevâ ve heveslere muhalefettir. Kişi gerek kendisinin ve gerekse başkasının hevâ ve heveslerini reddetmedikçe Allahû Teâla’ya teslim olmuş sayılmaz. Allahû Teâlâ, müşriklerin arzularına, hevâ ve heveslerine uymamayı ve Allah’ın hükümlerinden bir kısmının bile uygulanmasından tâviz vermemeyi Hz. Muhammed (sav) şahsında bütün mü’minlere emretmektedir:
“(Sana şu tâlimatı verdik:) Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma. Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et. Eğer (hükümden) yüz çevirirlerse bil ki (bununla) Allah ancak, günahlarının bir kısmını onların başına belâ etmek ister. İnsanların birçoğu da zaten yoldan çıkmışlardır.” (5/Mâide, 49)
Dikkat edilirse; vahiyle hükmetmek emredilirken, müşriklerin hevâlarına uymak, kesinkes yasaklanmıştır. Müşriklerin hevâlarına uyma yasağı, kesinti ve taviz kabul etmez. Hevâya uymamak noktasında uyarı herkes için olup hayatın bütün alanlarını kaplar. Devlet yönetimi ve insanlar arasındaki diğer meselelerde de vahye tâbi olunması, hassaten belirtilmiştir. Nitekim: “Ey Davud!.. Biz seni yeryüzüne halife yaptık!. O halde insanlar arasında hak ve adâletle hükmet (Sakın) hevâ ve hevesine tâbi olma ki, bu seni Allah yolundan saptırır. Hesap gününü unuttukları için, Allah yolundan sapanlara (hevâ ve heveslerine tâbi olanlar) çetin bir azab vardır.” (Saad sûresi: 26) âyetinde, bu husus sarihtir. Müşriklerin ve kâfirlerin temel vasıfları ise, hevâlarına ve zanlarına tâbi olmalarıdır. Zanna uymak, insanların hevâ ve heveslerinden icad ettikleri şer’i şerife ters kanunlara, kurallara ve kaidelere uymak, peygamberlerin çağrılarına muhalefette bulunmaktır. Müslüman olmakla beraber, müşriklerin hevâlarına tabi olmak mümkün değildir. Çünkü Allah’ın dini, başka din ve ideolojilerle uzlaşmayı ve tavizi kesinlikle kabul etmez.
Biz Müslümanlar, İbrahim (a.s)’in milletine tabi olmayı, Rasûllerin davetine uymayı, Alemlerin Rabbi’ni tevhid etmeyi, şirkten ve müşriklerden uzak durmayı emretmek için gönderilen bir Peygamberin ümmetiyiz. Şirkten ve müşriklerden teberri etmek, uzaklaşmak, Müslüman olarak imanımızın bir gereğidir. Bir insanın mü’min olabilmesi için şirk’ten, müşriklerden ve müşriklerin hevâlarına tabi olmaktan kaçınması şarttır. Müşriklerin hevâlarına tabi olmak, Allah’a şirk koşmak kadar tehlikelidir.
Müşriklerin hevâları, Allah’ın vahyine dayanmayan hayat programlarıdır. Gerek aralarında, gerekse tüm insanlar arasında Allah’ın inzal ettiği hükümlerle hükmetmek mecburiyetinde olan Müslümanlar, Allah’ın kitabını bırakıp başkalarının kendi hevâ ve heveslerinden icad ettikleri sistemlere, ilkelere, kriterlere, ideolojilere uyamazlar. Müslümanları ahkâm-ı şeriyye’den başkası bağlamaz. Ahkâm-ı şeriyye’den başkasına uyanlar, münkir ve müşriklerin hevâlarına uyanlardır. Allahû Teâla uyarıyor:
“Sonra (ey Rasulüm!) Seni dinden bir şeriat ile görevli kıldık. Onun için o şeriata uy da ilmi olmayanların arzu ve heveslerine tabi olma. Çünkü onlar sana Allah’tan gelecek hiçbir şeyi engelleyemezler. Muhakkak ki zalimler birbirlerinin dostlarıdırlar. Fakat Allah, sadece kendisine itaat edenin dostudur” (Casiye: 45/18-19)
Yani seni de hayat hususunda bir yol, bir usul, bir çığır, bir sistem, bir yöntem, bir hayat tarzı, bir hukuk üzerinde kıldık. O halde sen de ona tabi ol. Şeriat, Allah’ın gönderdiği nizamın adıdır. Şeriat, Allah’ın emri üzere takip edilen yol, üzerinde yürünülen yöntem ve hayat programı, uyulması gereken anayasa demektir. Şunu bilelim ki; Allahû Teâla, şari’dir. Yani şeriat koyup hukuk belirleyendir. “Teşrî” hukuk/anayasa, hayat nizamı; “şârî” de yasa koyucusu demektir. Şârî, yâni hayat yasalarını koyan Allah’tır ve Allah’ın koyduğu bu yasaların adı da şeriattır. Allah’ın koyduğu şeriatı kayıdsız şartsız kabul edip teslim olmak, mümin olmanın vazgeçilmez şartıdır. Allah’ın şeriatına rızası ve teslimiyeti olmayanın, imanı da olmaz.
Allahû Teâla’nın gönderdiği şeriat, hayat kaynağıdır. Bu dünyada ona bağlananlar hayat ve saadet bulur. Ona uymayanlar hevâ ve hevesler denizinde boğulur. Rabbimiz, Peygamber Efendimiz (sav)’e şeriata uy, onların hevâ ve heveslerine uyma diye emrediyor. Dolayısıyla bu dünyada Allahû Teâla’nın gönderdiği ve Peygamberi Hz. Muhammed (sav)’in tatbik ettiği şeriat’a uymayanlar, ilmi olmayanların hevâ ve heveslerine uyanlardır.
Hüküm ve hakimiyette Allahû Teâla’ya ortaklar bulanlar, Allahû Teâla’nın yasakladığı haramları serbest kılma ve helalleri yasaklama gücünü, kuvvetini kendilerinde bulanlar, Allahû Teâla’nın Peygamberi Hz. Muhammed (sav)’i üzerinde görevli kıldığı şeriat’ı terk edenler, münkirlerin ve müşriklerin hevâ ve heveslerine uyanlardır. Çünkü terk-i şeriat, ilimden nasibi olmayanların hevâlarına uymayı beraberinde getirir. Allah’ın şeriatına uymayan, Allah’ın şeriatını uygulamayan ve ona bağlı kalmayanlar, ya kendilerinin veya münkir ve müşriklerin hevâlarına uymaktadırlar.
Şirk dinini yaşayanların kendilerini Allah’ın dininde zannetmeleri büyük bir gaflettir. Asrımızda İslâm coğrafyasının büyük bir kesiminde Allahû Teâla’nın gönderdiği şeriat metruk hale gelmiştir. Yani yürürlükten kaldırılmıştır. Allah’ın şeriatı, dini yerine uygulanan şeyin adı ne olursa olsun her halükârda hevâ ve hevestir. Allah’ın hükmünü ve hakimiyetini dışlayan kaidelere, kriterlere yapışanlar, putperesttir.
Müşriklerin hevâlarına uyanlar, Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyenlerdir. Başka bir ifadeyle Allah’ın inzal ettiği hükümlerle hüküm etmeyenler, müşriklerin hevâlarına uyanlardır. O halde nerede bulunursak bulunalım, hayatımızı Allah’ın hükmüne ve hâkimiyetine teslim edelim. Mü’min insanın tavrı, müşriklerin hevâlarına muhalefetin, Allah’ın hükmüne ve hâkimiyetine de teslimiyetin ifadesi olmalıdır. Tavırlarıyla, icraatlarıyla müşriklerin hevâlarına ittiba edenlerin Allah’ın hüküm ve hakimiyetine teslimiyetleri kalmamış demektir. Bu, böyle biline!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Çelik Arşivi