İttihadçı Cemal
İttihadçı Cemal… Nâm-ı diğer Cemal Paşa… Umumî Harp sırasında Mersinli Cemal Paşa ile karıştırılmaması için, “Büyük Cemal Paşa” da denilirdi. İttihad ve Terakkî Cemiyeti’nin üç büyük şefinden biri ve “millî facia” doğuran müsebbiplerin önde gelenlerinden…
İttihadçı Cemal, devrin İngiliz istihbarat raporlarına göre, aslı ve nesebi tam bilinmeyen, İstanbul doğumlu biridir. Varlığını tarih önünde mânâlı kılan tek hadise, yasadışı İttihad ve Terakkî Cemiyeti’ne üye olması ve bu cemiyetin lideri –asker olmayan- Talat’ın emrine girmesidir. İttihadçı Cemal bu ândan itibaren terfî basamaklarında çabucak yükselir, Makedonya’daki Üçüncü Ordu’nun kumandanlığına gelir ve Osmanlı Sultanı’nı yıkan masonik İhtilale önemli katkılarda bulunur.
Teşkilatçı olarak muhakkak ki parlak bir simâ olmakla birlikte, asker olarak başarısız biridir. Hattâ, Osmanlı kumandanları arasında, hiçbir askerî başarısı olmadan en tepeye yükselebilen örneklerdendir. Kumandan olarak girdiği hiçbir yoktur ki, kazanabilmiş olsun. İttihad ve Terakkî Cemiyeti, Osmanlı’nın encâmına el koyduktan sonra, Enver çok sayıda kıdemli subayın görevlerine son vermiş, hattâ bazılarını sırf Arab kökenli olduğu için iğrenç işkencelerden geçirmiş (Liman von Sanders’in hatırâtında zikredilir), ama Cemal gibi sadık İttihadçı ve fiilî mason karakterleri hızla kritik mevkilere getirmiştir.
Balkan Harbi’nde küçük devletçikler karşısında yaşanan bozgunun müsebbiplerinden birinin Cemal olduğu pek bilinmez. Bulgarlar karşısında yaşanan Pınarhisar Faciâsı’nın bizzat sorumlusudur. Ama İttihadçı olarak “başarıları” saymakla bitmez: 31 Mart Vak’asından sonra İstanbul’un Anadolu Yakasında halka etmediği zulüm bırakmamıştır. 1913’te İttihadçıların yaptığı darbenin ardından İstanbul Askerî Valisi olduğunda, aynı şekilde, halk üstünde tecrübe etmedik “zafer” komamıştır.
Sultan Reşad’ı alenen tehdit ve tahkir eden hempanın içindedir. Osmanlı hanedanının onun için kıymet-i harbiyesi yoktur. İnançsız biridir. Fransız hayranı ve Napolyon özentisidir. Birinci Dünya Savaşı’na, Alman yanlısı olarak girmemizin, Enver’le beraber baş sorumlusudur. Talat dahil hiçbir hükümet ileri geleni, her türlü teçhizattan yoksun orduyu bu savaşa bu şekilde sokmaya razı değildi. Enver, bir ân önce savaşa girmek için yanıp tutuşan, herkesten habersiz Almanlar’la pazarlık yapan tek kişiydi. Cemal’i yanına çekti ve 2000 altun karşılığında, adetâ bir oldubitti şeklinde, Osmanlı savaşa sokulmuş oldu.
Plâna göre; Enver Kars’tan Ruslara bir toslayacak, Moskova’dan çıkacak ve Kremlin Meydanı’nda “Turan”ı ilan edecek, Cemal de boş durmayacak, Sinâ’dan İngilizlere bir bindirecek, Fas’tan çıkacak ve kaybedilen bütün Kuzey Afrika’yı tek başına alacaktı. Enver, pek basit, neredeyse sıfır seviyesindeki strateji bilgisiyle Sarıkamış Faciası’na yol açtı. Cemal’in Sinâ’da yol açtığı facia pek konuşulmaz: Askeri büyük bir feragate mecbur bırakarak koca çölü geçirmesine rağmen, Süveyş Kanalı’nı nasıl aşıracağının en küçük bir plânına malik değildi. Gülünç bir halde İngiliz tabyalarına bakakalmıştı ki, açılan karşı ateşle arkasına bakmadan Şam’a kadar kaçtı ve bu kaçış sırasında ordunun beşte biri çölde kayboldu.
Cemal’in asıl faciaları ise Şam’da, kumandanlıktan vazgeçip kendini vali ilan ettiğinde başladı. Suriye ve Lübnan halkına ettiği zulümler hakkında yazılmış pek çok kitap vardır ve devrin pek çok aydını, bütün bir Arabistan topraklarının kaybedilişine bu zulümlerin yol açtığı kanaatindedir. Hicaz’dan, Kutsal Topraklar’dan asker çekme kararı ve bu surette bölgeyi düşmana terkedişi hâlen çok tartışılır. Bazı kaynaklar, bu fikri kendisine Mustafa Kemal’in telkin ettiğini yazarlar. Yine Mustafa Kemal’in kendisine İstanbul’da darbe yapmayı teklif ettiği, ama Cemal’in bunu Enver’e şikâyetle aralarının açılmasına sebebiyet verdiği konuşulur.
Halbuki Cemal, Ermeni Taşnak Komitesi şeflerinden Dr. Zavrief aracılığıyla Ruslara öyle bir teklif yapar ki, “vatan hainliği”nin resmidir. Tam da Çanakkale’de müttefiklerin yenilgiyi kabul edip, asker çektiği günlerde…Teklif, 1915 Aralığında Rus Hükümetine resmî bir rapor şeklinde ulaşmıştır. Buna göre; İstanbul’da müttefiklerin desteğiyle bir darbe yapılacak ve darbe sonrasında Osmanlı savaştan çekilecektir. Darbenin başına Cemal geçecek, Osmanlı hanedanına son verip kendi cumhuriyetini ilan edecek, Anadolu’dan başka, Suriye, Kilikya, Mezopotamya, Kürdistan ve Ermenistan bölgeleri kendisine bırakılacak, Mısır ve Arabistan müttefiklere terk edilecek, Ruslara da Boğazlar’da tam bir serbesti sağlanacaktır.
“Vatan hainliği” demek olan bu teklif, Türkiye’de pek bilinmese de, yabancılar tarafından yazılan tarihlerde zikredilir ve böbürlenerek “biz işte bunu reddettik” denilir. Teklifte, Cemal’in Kutsal Topraklar’ı daha 1915’de gözden çıkardığının da –henüz Arap İsyanı sözkonusu değildir- belgesi vardır.
Cemal’in, savaştan sonra kaçtığı Tiflis’te Ermeniler tarafından öldürüldüğü söylenirse de, son yapılan araştırmalar, Sovyetler tarafından öldürülüp Ermeniler’in üstüne atıldığını gösterir. O dönemde işin içinde olan ve daha sonra Fransa’ya ilticâ eden Sovyet gizli servis şefi, suikasti kendilerinin yaptıklarını, ama niye yaptıklarını kendilerinin de bilmediklerini, muhtemelen Mustafa Kemal’den gelen istek doğrultusunda yapıldığını belirtir. Ki mümkündür. İttihadçılar’ın Anadolu’ya girerek Kuvâ-i Milliye’nin başına geçmesini, Sovyetler kesinlikle istememiş, Enver’in buna teşebbüs etmesi üzerine ateş dahi açmışlardır.
Her neyse; bugünlerde tarih konuları çok konuşuluyor ve okunuyor. İhtimal, yakında Cemal’i konuşmaya da sıra gelecek. Yalan yanlış kahramanlık hikâyeleri ortalığı doldurmasın diye, önceden belirtelim istedik.