Türk-Azeri ilişkilerinde "Yaşar Nuri tipi" skandal
Önce “Yaşar Nuri Tipi” skandalın ne olduğunu anlayalım: “Allah ile Aldatmak” kitabını yazıp, kendinden gayri tüm bilginleri “aldatıcılık”la suçladıktan sonra, gül gibi eşini “Şeytan ile aldatmak”…
Kaç türlü skandal, kucak kucağa… Yahu, sen “Allah ile aldatanların maskesini düşüren büyük âlim” değil miydin? Nasıl aldandın şeytana? Haydi aldandın diyelim, nasıl aldattın bunca yıllık karını? Haydi aldattın diyelim, nasıl olup da milletin gözünün içine baka baka bir de onları “aldatmaya” kalkıyorsun? Haydi bu haltı da yüzün kızarmadan yaptın diyelim;
- Peki hâlâ “Allah ile aldatmak” isimli istifra torbanı piyasadan çekmeyi akıl edemiyor musun, yoksa bugünedek Allah ile aldattığın kitlelerin toplayıp kibrit çalmasını mı bekliyorsun?
***
Sosyoloji ilmi, yeni bir kavram kazandı: “Yaşar Nuri Tipi skandal”… Yukarıda görüldüğü gibi, bir skandal atında iç içe geçmiş birçok skandalın istif olduğu durumlar hakkında kullanılır…
Heyhat, sosyoloji lûgatında yerini almış bulunan bu kavram, orada kalmak istememekte, son zamanlarda “siyaset sosyolojisi” disiplininin de kapılarını yumruklamaktadır. Türkiye-Azerbaycan ilişkisinde açığa çıkan durum, tam da böyle bir durumdur ve ister istemez “Yaşar Nuri Tipi skandal” kavramını davet etmektedir.
Türkiye, biricik dostu, şimdiye çoktan “birleşme” hazırlıkları yapması gereken Azerbaycan’ı, İsviçre Alpleri’nin buzları arasında Ermenistan ile “aldatmakta” ve buzlar altında kalacağı sanılan kaçamak görüşmenin bant çözümleri, Ruslar tarafından Azerî yetkililerine servis edilmektedir.
Kaç türlü skandal, kucak kucağa… Yahu bu Azerîler daha dün Rus tankları altında ezilmemiş miydi? Daha çığlıkları dinmeden, Rus destekli Ermeni birlikleri tarafından Hocalı katliâmına uğratılıp, toprakları işgal edilmemiş miydi? Üstelik Batı da bundan “tarihî bir haz” duymamış mıydı? Azerîlere ürkekçe de olsa tek dostluk elini Türkler uzatmamış ve Azerbaycan’ın güçlenip hakkını yumrukla arayacak seviyeye gelmesine yardımcı olmamış mıydı?
Şimdi ne oldu da, Azerîler işgal edilen topraklarını geri alma gününe geldiklerinde, seslerini erkekçe yükseltemeye başladıklarında, birdenbire Batı Türkiye’yi araya soktu ve Azerîlere “dur” deyip Ermeniler’i arkasına almasını sağladı? Yine ne oldu da, Ruslar bu gelişmeden duydukları rahatsızlığı Azerîlere el uzatarak giderme yolunu tuttular ve Azerîler de Türkiye’ye hemen omuz silkip Ruslar’a koşuverdiler?
Tam da “Yaşar Nuri Tipi skandal” değil mi sizce de? Kim kimi ne ile aldatıyor?
***
AKP hükümeti Kıbrıs mevzuunda resmî politikanın dışına çıktığında, kıyametler kopmuştu. Hattâ yeni yeni ortaya çıktığına göre, darbe hazırlıkları başlatılmıştı. AKP bu mevzuda o kadar resmî politikanın dışına çıkmıştı ki, Rumlar bile neye uğradıklarını anlayamamış, geri geri kaçmışlardı.
Kıbrıs meselesi, Ermeni meselesine “şeklen” bir parça benzer. Beynelmilel alanda Türkiye’nin başına belâdır ve resmî politikanın “tutucu” tutumuna da bağlı olarak bir türlü çözülememektedir. AKP bu tutumun dışına çıkmış, resmî politika açısından “1974 kazanımlarının devri” anlamına gelebilecek bir yol izlemişti.
Şimdi Ermenistan meselesi hakkında da benzer bir yol izlemeye başladı. Batı’dan gelen baskılarla da örtüşen bir biçimde, o başbelâsı “Ermeni meselesi” hallolmadan, Ermenistan’la sıcak ilişkilere giriverdi. Ama bu sefer bu işten çok memnun olan bir Kıbrıs halkı yok karşısında, bunu ağır bir hakaret kabul eden Azerbaycan devleti var?
Aslında hadise Kıbrıs meselesine hiç de benzemiyor. Batı Kıbrıs’la pek de ilgilenmiyor artık. Ambargoyu koymuş, köşesinden seyrediyor. Bu meseleyi Türkiye ile Yunanistan arasında “özel” bir mesele olarak kabul ediyor. Hattâ Türkiye ile Yunanistan arasında bile değil; Kıbrıs’ta yaşayan iki toplum arasında…
Oysa Kafkasya çok farklı. Kafkasya, Batı ile Rusya’nın üzerinde ciddî hâkimiyet kavgaları verdiği bir toprak. Sovyetler dağıldıktan sonra, Rusya bu bölgeyi bir türlü elinden bırakmadı. Batı “turuncu devrimler” yoluyla Rusya’dan ne koparırsa kâr saydı. Gürcistan’ı kopardı, şimdi Ermenistan’ı da koparmaya çalışıyor. Bize kalırsa Azerbaycan’ı pek fazla umursamıyor.
Batı’yı bize yanlış tanıtıyorlar. Onu sadece çıkarlarının peşinden giden kocaman bir hayvan gibi anlatıyorlar. Meselâ Irak’ın işgâlini özellikle petrol meselesine endekslediler. Bu işgalin ardında yatan “gerçek fikirler”i pek konuşturmak istemediler. Oysa Batı’nın sadece çıkarları yoktur; çıkarlarının peşinde göründüğü her yerde, “idealleri” de vardır.
Kafkasya’ya burnunu sokması da sadece enerji meselesine bağlı değil. Batı, Kafkasya’yı “Avrupa’nın Ruslar tarafından yutulmuş tabiî bir parçası” olarak görüyor. AB, Türkiye ve Azerbaycan’ı pek değil ama, Gürcistan ve Ermenistan’ı “istiyor”. Aynı şekilde, Suriye ve Filistin’i değil ama, İsrail’i kendi “toprak bütünlüğü” içinde addediyor.
Bize kalırsa, Türkiye bu işe yanlış şekilde ve yanlış bir yerden giriyor!