Atatürk Mason muydu?
Suat Parlar, “Türkler ve Kürtler” isimli kitabının 496 – 497. sahifelerinde şunları yazıyor:
Masonluk bu dönemde Batılı değerlerle ve dünya görüşü ile bütünleşmenin aracı sayılıyordu. Mustafa Kemal’in mason locasına girdiğine ilişkin iddialar mevcuttur.
Atatürk döneminde Türkiye’de yasaklanan “Bozkurt” adlı kitabında Armstrong bu iddiayı ortaya atıyordu. Jürgen W. Diener, Beyaz Zambaklar dergisinin 1938 Mart tarihli 38. sayısında Atatürk’ün mason olduğunu yazıyordu.
Diener onun Makedonya (Risorta et Veritas) locasına mensup bulunduğunu bildiriyordu. G. Gamberini de “Mille Volti di Massoni” adlı 1975 tarihli çalışmasında, dünyanın bin ünlü masonu arasında Atatürk’e de yer veriyordu. 1988’de, Hamburg’da Atatürk’ü anma töreninin yapıldığı mason locasının duvarlarındaki dünyaca ünlü masonlar listesinde onun da adı bulunuyordu.
Mithat Gürata’nın “Atatürk ve Masonlar” adlı kitabında kendisi de mason olan Celal Bayar, “Yüzbaşılığı sırasında Selanik’te bir locaya girmiş olduğu söylenirse de, bu rivayetten ileri değildir” diyor. 1930’larn başında “Beynelmilel Masonlar Birliği AMİ”nin Büyük Konvan’ının İstanbul’daki toplantısında dünyanın en üst kademe masonlarının Cumhurbaşkanı olarak Atatürk’e gönderdikleri “bağlılık mesajları” onu ilkeleri açısından kendilerine yakın saydıklarını gösteriyor. Diğer yandan Mustafa Kemal’le Mütareke yıllarında İstanbul’da tanışan mason Kont Sforza da “Modern Avrupa’nın Kurucuları” adlı kitabında onun mason olduğunu yazıyor. “Mustafa Kemal; Yüksek Komiser Sforza kendisini davet ederek: ‘Ekselans, bir tehlike karşısında sefarethanenin emrinize hazır olduğunu ben de söyleyebilirim’ dediğini zikretmektedir. Bunun hakkında Sforza da şunları söylüyor: ‘İstanbul’daki bazı Britanya ajanları ilk işgâl günlerinde (onu) Malta’ya göndermeyi tasavvur etmişlerdi. Bu tasavvur öğrenilir öğrenilmez Mustafa Kemal’in dostları gelerek tehlike vukuunda kendisine İtalyan sefarethanesinde bir ilticagâh bulunabilip bulunamayacağını bana sordular. Ben İtalya’nın, eski kahraman bir hasmı korumayı şüphesiz reddetmeyeceği cevabını verdim. Bu cevabım… Mustafa Kemal’in tevkifine ait her türlü projeden vazgeçilmesi için kâfi geldi.”
Mustafa Kemal’in “dostları” kimlerdir ve mason üstadı olan Sforza’ya nasıl ulaşmışlardır? Mustafa Kemal’in İtalya’ya “iltica” talebinin gündeme gelmesi ile resmî tarih çizgisindeki bir kitapta başka bir bilgi yer alıyor: “Müttefiklere karşı Türk tahrikleri hakkında arasıra ehemmiyetsiz şikâyetleri Londra’ya bildiren Yüksek Komiserlik raporlarında işbu tevkif söylentilerine ait bir işaret mevcud değildir.” Mustafa Kemal’in tutuklanma ihtimali olmadığına işaret edildikten sonra, “İtilaf ve Hürriyet Fırkası çevresinde M. Kemal’e güven beslendiğinden dolayı bu söylentiye inanılmadığı aşikârdır” deniliyor. Sforza’nın yazdıkları dışında Daniel Ligou’nun Mason Ansiklopedisi’nde de Atatürk’ün mason olduğu belirtiliyor. Veritas Locası’nda “tekris” edildiği iddia edilen Atatürk’ün konumuna ilişkin olarak önemli bir kaynağın değerlendirmesi, aynı zamanda İtihadçı-Mason işbirliğine de ışık tutuyor:
“1906-1908 döneminin siyasî şartlarında Mustafa Kemal masonluk kanalıyla İttihad ve Terakkî’ye girme teklifini kabul etmiş olabilir. Büyük bir ihtimalle ‘tekris’ de edilmiştir. Ancak son derece pragmatik yapısı sebebiyle iki kurumdan (İttihadçılık ve Masonluk) birincinin hedefe götürmeye yeterli olduğunu farketmiş, masonluğun pratikteki sınırlılığını hesaplayarak onunla ilgisini erkenden kestirmiştir. Buna karşılık teorik açıdan masonluğu tamamen reddetmediği düşünülebilir. Bunun delili, 1925’de Türk masonluğunun fahrî başkanlığına getirilme teklifine verdiği cevapta bulunuyor: ‘Cemiyetinizin çok faydalı bir teşekkül olduğunu, insanlık idealine büyük hizmet ettiğini biliyorum. Ama kendi büyük görevim dolayısıyla sizin usûllerinize tabi olamayacağım için aranıza katılamam’…
***
Suat Parlar, çalışmasının devam eden bölümünde, Atatürk’ün mason olduğuna dair kuvvetli iddialar bulunduğu, en azından masonluğu felsefe olarak benimsediği bilindiği halde, 1935’de Mason localarını niçin kapattığı meselesine eğiliyor. Oysa dönemin önde gelen bir çok devlet adamının mason olduğunu ve bunu da Atatürk’ün bildiğini söylüyor. Misal olarak, Mason localarına kapatma talimatını gönderen devrin içişleri bakanı ve chp genel sekreteri Şükrü Kaya’nın mason olmasını gösteriyor. Yine TBMM Başkanı Kâzım Özalp’in, Danıştay Başkanı Reşit Mimaroğlu’nun, Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ın, hattâ Başvekil Celal Bayar’ın mason olduklarını belirtiyor. Ve şu hükmü veriyor:
- Devletin en önemli kurumlarının başında zaten masonlar varken, (locanın) malvarlığı konusunda alınacak tedbirler, sembolik olmaktan öte bir anlama sahip değildi!
***
Son olarak şunu da belirtelim ki, Suat Parlar’ın 750 sahifelik sözkonusu çalışması, ihtivâ ettiği materyal zenginliği içinde açığa çıkan emeği takdirimize rağmen, bize tam anlamıyla bir “şuur kirliliği ürünü” olarak görünmüştür. Birçok zorlama ve çarpıtma yorumlarla, alâkalı alâkasız her şeyi “sosyalizm”e bağlamaya uğraşmıştır. Sosyalist tarihçilik zaten, saf ve mukaddes olan hiçbir şeye inanmamanın, temiz olan her şeyin altında kirli bir hesap aramanın eseridir.