Kara derili olsaydı da, kara vicdanlı olmasaydı!
- Lütfü Bey; ABD Başkanı Obama’nın bugün Türkiye’ye gelecek olması ülkemizdeki Amerikancı çevreleri hayli sevindirdi. Bunlar İlhan Selçuk’un 1976 yılında yayınlanan “Güzel Amerikalı” kitabında olduğu gibi Amerika’ya methiyeler düzmeye girişti. Bunlara göre Obama, çirkin Amerikalı imajını silecek, güzel Amerikalı imajını yerleştirecekmiş. Üstadım, nasıl yorumluyorsunuz bunu?
- Benim gözümde emperyalist Amerikalılar 1976 yılında da çirkin Amerikalıydı; bugün de yine çirkin Amerikalı. Amerika emperyalist politikalarını bugün de sürdürdüğüne göre, emperyalist politikalardan vazgeçmeye hiç niyeti olmadığına göre, bunların neresi güzel Amerikalı? Bakın İsrail Gazze’ye saldırdığında, bebekleri bile fosfor bombalarıyla yaktığında, bu Obama ne yaptı? İsrail’in Gazze’de uyguladığı bu vahşete gıkını bile çıkartmadı. İsrail’in Filistinlilere uyguladığı bu vahşet karşısında kılını bile kıpırdatmadı. Obama kara derili olması bakımından diğer Amerikan başkanlarından farklıydı ama, keşke onlar gibi kara vicdanlı olmasaydı! Kara vicdanlı olmasaydı, İsrail’in Filistinlilere uyguladığı vahşete böylesine sessiz kalmazdı. Ben şunu bilir şunu söylerim; Amerikan başkanlarının hepsi dünya halklarının ırzına geçer; ama kimi sertçe ırzına geçer, kimi yumuşakça ırzına geçer! İşte şimdi Amerika’da bu işi sertçe yapan Bush’u gönderdiler, yumuşakça yapacak Obama’yı iş başına getirdiler. Güya bu yöntemle çirkin Amerikalı imajını silip, güzel Amerikalı imajını yerleştirecekler. Ama dünyanın ırzına geçmeye, dünyayı sömürmeye güzel güzel devam edecekler. Obama başkan oldu da, Amerika’nın emperyalist politikaları yok mu oldu? Obama başkan oldu da, emperyalist politikalar uğruna ta Vietnam’dan Irak’a kadar işgal edilen ülkelerde vahşice katledilen milyonlarca insan için Amerika’nın özür dilediğini duyan mı oldu? Öyleyse Obama’ya güzel Amerikalı muamelesi çekmek niye?
GÖMLEĞİNİ KAYBEDEN GELECEĞİ KAYBEDER!
- Geçtiğimiz Pazar günü yapılan seçimlerin sonucunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Seçimde fikri belli, rengi belli olanlar yükselişe geçti; belli bir fikri, rengi olmayanlar ise düşüşe geçti. Yükselişe geçen Saadet Partisi ile düşüşe geçen AK Parti bunun en iyi örneği. Hatırlayın, seçimden hemen önce Başbakan Erdoğan, “Oylarınızı ideolojilere vermeyin” demişti. İdeoloji fikir demek olduğuna göre; bu, “Oylarınızı fikir partilerine vermeyin” demekti. Ancak geçen Pazar günü yapılan seçimin sonuçları gösterdi ki, seçimin galibi Saadet Partisi gibi fikir partileri. Tarihimizin bize gösterdiği gerçek şu ki, ANAP gibi belli bir fikri, belli bir rengi olmayan partiler, bir dönem iktidar olsalar bile, bir süre sonra yok olup gidiyor. ANAP gibi belli bir fikri, belli bir rengi olmayan partiler düşüşe geçtikten sonra bir daha da toparlanamıyor. Buna karşılık fikir partileri asla yok olmuyor. Günü geldiğinde yine yükselişe geçiyor. Nitekim bir zamanlar yüzde 45’in üstünde oy alan ANAP bugün nerede? Bugün ancak yüzde yarımın yarısının yarısını alabilen ANAP sandığın dibinde. İşte Tayyip Erdoğan bundan ders çıkartabilmeli. AKP, ANAP’ın durumuna düşmeden, AKP bundan ders alabilmeli. Fikirsiz, kimliksiz, renksiz, gömleksiz (!) partiler zirveye çıksalar da aynı süratle dibe inerler. Ve bir daha asla tırmanışa geçemezler. Fikirlerini, kimliklerini, renklerini, gömleklerini kaybedenler, kısa vadede başarı kazansalar bile uzun vadede kaybederler! Fikirlerini, kimliklerini, renklerini, gömleklerini kaybedenler geleceği de kaybederler! Ne var ki fikri, kimliği, rengi, gömleği olan partiler her zaman için tırmanışa geçebilirler. Çünkü bu partilerin gücü o anda lehlerine esen rüzgardan, konjonktürden gelmez; fikirlerinden, inaçlarından gelir. İstikbal; fikirlerinden firar eden partilerin değil, inançlarına iman eden partilerindir!
VER DESTEYİ, AL DESTEĞİ!
- Büyük patronu Aydın Doğan olan holding medyası, seçimden sonra Başbakan Erdoğan’a, “Aramızdaki kavgaya son verelim; uzlaşalım” mesajları yollamaya başladı. Nasıl yorumluyorsunuz bunu?
- Holding medyasının “Aramızdaki kavgaya son verelim” demesi, “Başbakan Erdoğan istediklerimizi bize versin” demektir! “Ver istediklerimizi bize, son verelim aramızdaki husumete” demektir! Bir kere holding medyası, patronları Aydın Doğan’ın 1 katrilyonluk vergi kaçakçılığı cezasının affedilmesini istemektedir. Holding medyası Başbakan Erdoğan’a “Daha önce Aydın Doğan’ın 1 katrilyonluk vergi kaçakçılığı cezasını affetmiştin; bunu da affet” demektedir. Eğer Başbakan Erdoğan yine Aydın Doğan’ın 1 katrilyonluk vergi cezasını affederse, sadece bu yolla Aydın Doğan’ın cebine milletimizin iki katrilyonunu koymuş olacaktır. O zaman da bu fakir milletin iki eli Başbakan Erdoğan’ın yakasında olacaktır. Milletten alıp Aydın Doğan’a ver, fakirden alıp zengine ver; buna vicdanlar isyan etmez mi? Zaten Aydın Doğan bir yıl kadar önce yaptığı açıklamada “Son beş yılda on kat zenginleştim” demedi mi? Ancak Aydın Doğan gibi holding sahiplerinin hiç hükümetten istekleri biter mi? Birini versen, arkasından bir başkasını istemezler mi? 1 katrilyonluk vergi cezasını affetsen, hemen arkasından katrilyonlarca liralık rant kazandıracak usulsüz imar izinleri istemezler mi? Onları da versen bu kez de katrilyonlarca lira kazanacakları ihaleler istemezler mi? Başbakan Erdoğan bunları verdiğinde AK Parti’yi desteklerler, vermediğinde de kösteklerler. Nitekim istediklerini aldıkları zaman AK Parti’yi desteklemediler mi? İstediklerini alamadıkları zaman da AK Parti’yi kösteklemediler mi? Holding medyası için bu işler “Ver istediklerimizi, al desteği” meselesi. İşte şimdi bu nedenledir holding medyasının Başbakan Erdoğan’a “Aramızdaki kavgaya son verelim, uzlaşalım” mesajları vermesi. Holding medyasına ve sözcüsü olduğu zenginler kulübü TÜSİAD’a parayı deste deste vereceksin ki, alacaksın desteği. Bunlar için “ver desteyi, al desteği” kuralı geçerli! Malumunuz holding medyasının sözcülüğünü yaptığı TÜSİAD bir süredir AK Parti Hükümeti’ne “IMF ile anlaş” mesajları yolluyor. Bu da “IMF ile anlaş ki, onun vereceği 15-20 milyar doları bize dağıt” anlamına geliyor. Ama IMF vereceği bu kredinin karşılığında hükümetten milletin ümüğünü sıkmasını istiyormuş, işte Aydın Doğan’ın kızının başkanlığını yaptığı TÜSİAD işin bu tarafını hiç düşünmüyor. Zaten onlar milletin ümüğünü sıkacak, kendilerinin kasalarını habire dolduracak bir hükümet istiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.