Feyzullah Birışık

Feyzullah Birışık

Evinde ölü bulundu, dağda şehid bulundu

Evinde ölü bulundu, dağda şehid bulundu

‘Evinde ölü bulundu’ başlığı altında adının geçmesini istemiyordu… ‘Doğduğu yerde ölenler listesinde olmak arka vagona binmek gibi bir şey’ diyordu… Çoğu insan gibi torun sevgisini tadarak ölüm meleğinin kendisine uğramasını da istemiyordu… Çoğunluğa inat bedeninin ter ve kan kokulu bir şekilde defnedilmesini istiyordu… Kefeni hiç sevmediği gibi ‘kefene dürüm yapılmaktan da Allah’a sığınırım’derdi…

Yatağına uzanırken dağda geceleyen kardeşlerini düşünürdü… Aynı ay ışığı altında gecelemek sıkıyordu kendisini… Ay, sıcak yatağında olmasına şahitti… Ay, utandırıyordu kendisini…

mahçuptu…

Ayak bağlarını çözüp dağlara kanat çırpan kardeşlerin, imanın zirvesinde gecelediklerini düşündü… Hepsi bir ağızdan; ‘ Sen neden burda değilsin’ demişler gibi, yüzü kızardı... Ağlayamıyordu da! Ne oldu bana deyip bir ok gibi fırladı yatağından… Akrep iki ile üç arasında yorgun bir mücahid gibi ağır ağır yol alıyordu… Balkona çıktı ve siyah yorgan altında geceleyen kardeşlerini üşüten rüzgâra göğsünü açtı…

Derecesini düşüre düşüre gelen rüzgâr selam getirmişti… ‘Aleykümselâm dedi’ gözyaşlarını şahit tutarak… Sulu gözleri onlarca yıldıza ev sahipliği yapmıştı… ‘küçük cephem’ dediği balkon dar gelmeye başlamıştı… ‘Size ne oluyorki’ ile başlayan ayet yatağından kalkmasına yetmişti… Ama hala ‘yerlerinde oturanlar’ safındaydı…

Üşüyordu…

Hayata bağlayan resimleri tek tek gözler önüne getirdi… Kimler yoktu ki… Her bir resmi firdevs ile arasına koydu… ‘ Baba!’ dedi, ilk resim… ‘Ne zormuş evlatla imtihan’ diye mırıldandı… İkinci resim, çocuğunu kucaklayarak; ‘ Ben dul, çocuğumuz yetim mi kalsın?’ dedi ağlamaklı bir şekilde… Aman allah’ım! Bunlar neler söylüyorlar?’ Dedi…

Tevbe–24, diğer resimleri bir bir çağırıyordu… Et, kan ve deriden oluşan resimlere beton yığınları da eklenince firdevs’le arasında kalın bir duvar örülmüş gibi oldu… Tevbe–24, kâğıt üstünde durduğu gibi durmuyordu…

Tevbe-24’e hazırlıksız yakalanmıştı… Yıllarca tefsir dersi yapmışlardı oysaki… Bu ayet yaşanarak tefsir edilirdi ancak… Tevbe-24’ün kıskacına girmişti bir defa… Çıkmak ne mümkün!

Her resim birer ayak bağı idi… Sünnete uygun bir şekilde çözülmesi gerekiyordu… Nereden başlayacaktı, bilmiyordu… Resimler çok canlıydı… Dokunabiliyordu… Firdevs resimleri soyuttu… Bir türlü can veremiyordu firdevs resimlerine… ‘İşte sıkıntı burada.’ dedi.

Kalp atışları hızlandıkça ayak bağında gevşemeler olduğunu hissetti… Tevbe–24 tebessüm etmeye başlamıştı… ‘Hoşlanmasanızda…’nın muhatabı olmak istemiyordu… Başını göğe kaldırdı ve ‘ Rabbim! Dedi… Kendisini Allah’a hiç bukadar yakın hissetmemişti…

Her gece küçük cephesinde ‘Rabbim!’ Demenin tadını çıkarıyordu… Gece bir bereketti onun için… Milyonların uyuduğu saatte Rabbi, sanki kendisine özel bir vakit ayırmış gibi mutluydu… Küçük cephesi her geçen gün sevimli gelmeye başlamıştı…

Hiçbir cihada küçük demiyordu… ‘Sadece cepheler küçük ya da büyük olur.’ diyordu… ‘Cihad bir okuldur. Diplomasını alan her mezun staj yapmak için çıkıyorlardı imanın zirvelerine…’ diyen arkadaşına hak veriyordu…

Hazırlık sınıfı olarak algılıyordu küçük cephesini… Gök aynı gökdü… Ay ve yıldızlar aynıydı… Hazırlık sınıfının zemini yumuşak, rüzgârı serin, soruları zordu… Küçük cephesinde Rabbine saygıyla secdeye vardı… Burnu ayaklarıyla aynı düzlemdeydi… Gözyaşları sünnete uygun bir şekilde yuvasını terk ederken:

‘’ Rabbim! Dedi… ‘Evinde ölü bulundu’lar listesinde olmaktan sana sığınırım… Sen beni ‘dağda şehid bulundular’ listesine al!’ Sana tüm güzel isminle yalvarıyorum’ dedi ve sabah namazına uyanmak için gözlerini o geceye yumdu…

Rabbim kardeşimizin duasını kabul etsin… Bizlere de kâfirlere bayram yaptıracak şehadetler nasip etsin…



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Feyzullah Birışık Arşivi