Yılmaz Öztuna

Yılmaz Öztuna

Avrupa ve biz

Avrupa ve biz

Genel Kurmay Başkanımız’ın tehditsiz, sakin, vakur konuşması, heyecan dolu günler yaşayan milletimizi teskin etti. Basın toplantısını merakla bekliyoruz.
Heyecan, yerel seçimleri sert bir genel seçim, hattâ hayatî bir referandum atmosferi içinde yapmamızdan kaynaklanıyor. Tarihimizin en kapsamlı süper yargılaması olan Ergenekon’daki sürprizlerle besleniyor. Evrensel ekonomik krizin sürekli vuran dalgaları ile artıyor. Yeni başkan Obama’nın Türkiye-ABD ilişkilerine yeni bir yoğunluk ve üslûp getirmesi ile besleniyor.
Ama bu heyecan geçicidir. Zaten Türkiye tarihi boyutlarına vurursak, teferrüat gibi kalır. Asıl konu, bizim Avrupa Birliği üyeliğine ne kadar yaklaştığımız, ne kadar uzaklaştığımız meselesidir. Zira 216 yıldır radikal reformlar içinde çabalıyoruz. Atatürk gibi en büyük çapta bir reformcu yetiştirebilmemize rağmen, Türkiye’yi muâsır medeniyet seviyesinin değil üzerine, hizasına bile getiremedik.
Reformlar tarihimize romantik değil realist bir gözle bakarsak, dış baskılar ve zorlamalar, mecburiyetler karşısında reformlara sarıldığımız ortaya çıkar. Yoksa milletçe ve yöneticilerimizce yenileşme, çağdaşlaşma, değişme arzularımız zayıftır, yetersizdir, sınırlı kalmıştır. Maalesef böyledir.
AB üyeliğini Yunanistan’la aynı tarihte (1981), İspanya ve Portekiz (1986) ile Avusturya’dan (1990) önce kazanabilmek fırsatını büyük sâfiyet ve ideolojik baskılarla 10 yıl mühlet isteyerek hoyratça itmemiz, kaçırmamız, Cumhuriyet tarihindeki en büyük dış politika hatamızdır. Şimdi çıtanın çok yükseltildiğinden, kalleşlikten falan şikâyet ve şekvâ ediyoruz.
Türkiye, nüfusça Avrupa kıt’asında Rusya Federasyonu ve Federal Almanya’dan sonra 3.’dür. Toprak bakımından Rusya’dan sonra 2. ve AB devletleri arasında 1.’yiz. İstanbul, Avrupa’nın en kalabalık şehri durumuna geldi. Kıt’anın 10’ar milyon nüfuslu 3 büyük şehri olan Londra, Paris ve Moskova’yı geride bıraktı. Anormal, sıhhatsiz, çirkin bir büyümedir. İşte Avrupa Birliği, bu hacimdeki bir Türkiye’den çekiniyor. Bu çekingenliği ortadan kaldırmak için yeterli bir gayret içinde değiliz. Onurumuzla gireriz felsefesinin bahanesi ile değişime karşı çıktığımızı kabûl edemiyoruz.



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yılmaz Öztuna Arşivi