Ahmet Varol

Ahmet Varol

Direniş ve direniş hırsızları

Direniş ve direniş hırsızları

Geçtiğimiz günlerde Filistin Enformasyon Merkezi’nin Türkçe bölümünde (www.filistinhaber.com) yayınlanan “el-Fetih’in Direnişle Mücadelede Kullandığı Araçlar” başlıklı ve Reşid Sabit’e ait güzel bir yazı vardı. O yazının bir yerinde şöyle deniyordu:

“Kahramanca bir cihad eylemi gerçekleşir gerçekleşmez bilinmeyen bir sözcü ortaya çıkarak eylemi el-Fetih’e bağlı el-Aksa Şehitleri Tugayları adına üstlenir. Bu olay, Aksa İntifadası’nda, Filistin fedâ eylemi folklorunun bir parçası haline gelmiştir ve çeşitli şekillerde yapılır. Bazen el-Aksa Tugayları adına eylem üstlenilir, bazen de yalana doğruluk payı katmak amacıyla eylemi ortak yapılmış gibi göstermek için kasıtlı olarak el-Kudüs Tugayları’nın da adı eklenir. Fakat her hal ü kârda, üstlenmede el-Aksa Tugayları’nın birçok kolundan birinin ismi mutlaka yer alır. Bu, genelde bilinmeyen bir yerden, resmi olarak veya dolaylı yoldan el-Fetih’e bağlı basın-yayın organlarından birine telefon edilerek yapılır. Ey okuyucu! Bu hırsızlıkları sakın küçük görme! el-Kassam Tugayları kahramanlarının cihadının ve aynı şekilde el-Kudüs Tugayları’nın eylemlerinin üzerine konma olayının tekrar etmesi, olayları yakından ve dikkatli bir şekilde takip etmeyen belirli bir kesim üzerinde maalesef etkili olmuştur. Bu kesim, el-Fetih’le bağlantılı medya organlarının çeşitli eylemlerin el-Fetih tarafından üstlenildiği haberlerini pompalamasıyla aldatılmaktadır ve aynı medya, gerçekler ortaya çıktıktan sonra yalan bildiriler ve çalıntı mühürler için yapılan açıklamaları ve düzeltmeleri ise görmezden gelmektedir.”

Geçtiğimiz hafta bu bilgileri doğrulayan ve uyarıları haklı çıkaran çok önemli bir olay yaşandı. Siyonist işgal devletini derinden sarsan ve fena halde endişeye sokan çok önemli bir eylem gerçekleştirildi. Eylemin işgal devletini sarsmasının sebebi en kritik alanlarına yakın bir yerde gerçekleştirilmesiydi. Dimona, işgal devletinin nükleer merkezinin bulunduğu yerdir. Dolayısıyla eylem Filistin direnişinin işgal devletinin en önemli güvenlik duvarlarını bile aşabildiğini göstermesi açısından işgalcileri endişeye soktu. Bu, tabii ki Filistin direnişinin yarın bir gün Siyonist devletin nükleer santrallerini de havaya uçurabileceği anlamına gelmiyor. Ama işgal devletinin en önemli devlet yetkililerine bile can güvenliği garantisi vermekten aciz kalacağını, bu yüzden de Filistin direnişinin önderlerini hedef alması durumunda kendi siyasi liderlerinin hayatlarının da tehlikeye girebileceğini gösteriyor. Nitekim Dimona eyleminin üzerinden fazla zaman geçmeden bir Kassam füzesinin işgal devleti cumhurbaşkanı Şimon Perez’in bulunduğu noktanın 30 metre ilerisine düşmesi sebebiyle Perez ciddi bir hayati tehlike atlattı. İşgal devletinin insanlık dışı saldırılarında hayatlarını kaybeden Filistinlilerden bir tanesinin bile ailesini arayıp başsağlığı dileme ihtiyacı duymayan sözde Ortadoğu Dörtlüsü sözcüsü Tony Blair de hemen aceleyle Perez’i ziyaret ederek “geçmiş olsun” dileklerini iletti.

Biz Yazar Reşid Sabit’ten iktibas ettiğimiz paragrafta dile getirilen hususa dönelim. İşgal devletini sarsan Dimona eyleminden hemen sonra bilinmeyen birileri aceleyle el-Fetih’in askeri kanadı adına eylemi üstlendi. Sonra yazıda belirtildiği gibi yalana doğruluk payı kazandırma amacıyla Kudüs Tugayları’nın adı da eklendi. Oysa biz el-Fetih’in Batı Yaka’daki askerî kanadının artık silahlarını Selam Feyyad hükümetine teslim ettiğini veya tamamen onun güvenlik mekanizmasına iltihak ettiğini, liderleri durumundaki Mahmud Abbas’ın da işgal devletini hedef alan silahlı eylemleri “abesle iştigal” olarak nitelendirdiğini duymuştuk. Aynı Abbas, vakit kaybetmeden Dimona eylemini de kınadı.

Derken çok geçmeden gerçekler ortaya çıktı ve eylemin HAMAS’ın askerî kanadı durumundaki İzzettin Kassam Birlikleri tarafından gerçekleştirildiği öğrenildi. üstelik bu gerçeği ortaya koyan bilgiler öyle bilinmeyen birileri tarafından basın organlarına telefon edilmesiyle değil, eylemi gerçekleştirenler, eylemin amacı, sebebi ve öncesinde yapılan hazırlıklar hakkında ikna edici belgelerle desteklenerek kamuoyunun dikkatine sunulmuştu.

Bu olay ve sonrasındaki gelişmeler işgal devletinin tüm saldırganlığına, vahşette sınır tanımazlığına rağmen çetin bir direnişle karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Bu sıralarda işgal devletinin en önemli gündem maddelerinden birini oluşturan Winograd Raporu da Siyonist devletin saldırgan tutumunun onun geleceğini garanti edemeyeceğinin bir itirafı sayılabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi