Batı, mafyacılığı bıraktı mı?
2006 yılının ilk günlerini bazı kıymetli arkadaşlarla birlikte Somali’de geçirmiştik. Ziyafetlerde ikram edilen muzların çok güzel olduğunu görünce oranın yerlisi dostlarımızla biraz muz sohbeti yaptık.
Arkadaşların söylediğine göre dünyanın en kaliteli muzu Somali’de yetişiyormuş. çikita diye bilinen ve birinci kalite muz olarak piyasaya sürülen ürünün de en iyisi Somali’de üretiliyormuş. Güney Amerika ülkelerinden geldiği söylenen muzlar değil. Ben, “Peki, bizim tüccarlarımıza teklifte bulunsak da sizin şu kıymetli muzlarınızı doğrudan sizden satın alıp Türkiye’ye getirseler, üstelik ürünlerinizin kıymetinin artması için şu an satın alan firmaların verdiğinden biraz daha yüksek fiyat verseler olmaz mı?” diye sordum. Somalili dostlar bu soruya biraz gülümsedi, bizim kendilerini önemsememizden duydukları memnuniyeti dile getirdi, ama böyle bir şeyin mümkün olamayacağını söylediler. çünkü Somali’nin muz piyasasını İtalyan firmaları başta olmak üzere birkaç Avrupa firması ele geçirmiş. Somali’de en ateşli çatışmaların yaşandığı günlerde bile onların muz ticareti etkilenmemiş. Ama bunlar tam bir uluslar arası mafya metoduyla çalışarak piyasaya kendileri dışında kimseyi sokmuyorlar. Dolayısıyla alış fiyatını da kendileri belirliyorlar. Kimsenin girip rakip olması, Somali’nin mağdur ve mazlum vatandaşı haksızlığa uğratılmasın, emeğinin karşılığı verilsin diye birilerinin gidip alış fiyatını yükseltme imkânı yok. Böyle bir şeye kalkışanın piyasaya girmeden önce vasiyetnamesini yazması, alacak ve borç listesinin dökümünü çıkarıp çekmeceye koyması gerekiyor.
Bu konu nereden aklımıza geldi? Biliyorsunuz bu sıralarda çad’da iç çatışma var. İstenmeyen durum ama bir gerçek; olaylara şahit olanların söylediğine göre kan gövdeyi götürüyor. ülkede 1990 darbesinden buyana iktidarı elinde tutan İdris Debi’den önce Fransa’nın paçaları tutuştu. Acaba onun paçalarının tutuşmasının sebebi İdris Debi’nin kaşına gözüne âşık olması mıdır? Yoksa Afrika’nın birçok bölgesinde yüz binlerin katledilmesine yol açan çatışmalarda fitne ateşinin çakmağı görevi gören Fransa’nın vicdanı, çadlıların birbirlerini kırması karşısında sızlamaya mı başladı? Yahut Fransız yöneticiler gerçekten iddia ettikleri gibi çad’ın bütünlüğünün korunmasını mı istiyorlar?
Sadece bir örnek üzerinde duralım: çad’ın tarıma elverişli arazisinin az olmasına rağmen ekonomisinin en önemli kaynağını tarım oluşturuyor. Tarım ürünleri içinde de pamuk baş sırada yer alır. İhraç ettiği ürünlerin % 80’ini oluşturan pamuğunun ticareti ise Cottonchad adlı bir Fransız şirketinin tekelindedir. İsmine baktığınızda bir çad şirketi zannedersiniz. çünkü çad pamuğu anlamına geliyor.
Afrika ülkelerindeki piyasa tekelleri aynı zamanda siyasi dayatmanın ve yönlendirmenin uzun sopalarıdır. Bu sopaların nasıl kullanıldığı hakkında geçmişte Sudan’a yönelik dayatmalarla ilgili değerlendirmelerimizde bilgi vermiştik. Kurduğu uluslar arası mafya ağını kullanarak belli ürünlerle ilgili ticaret üzerinde tekel oluşturan Avrupa ülkeleri, yeri geldiğinde bu tekelleri siyasi baskı aracı yapıyor. örneğin çad yönetimi, Fransa’nın bu ülkeyle ilgili politikalarına ters bir tutum içine girecek olsa “artık pamuğunu almıyorum” diyor ve milyonlarca insanın geçim kaynağı olan ürünü elinde kalıyor. üreticiler, “Sen almazsan biz de çinlilere satarız” diyemiyorlar. Bunu farazi olarak söylemiyoruz. Afrika’da birçok kez yaşanan bir gerçeği dile getiriyoruz.
Afrika aslında sanıldığı gibi tabii yönden yoksul değildir. Kuraklıkların ve çölleşmelerin, Avrupa’daki sömürgeci ülkelerin bu kıtadaki ağaçları asırlar boyunca kesip kendi beldelerine taşımalarından ileri geldiğini artık herkesin biliyor olması gerekir. Mafya düzenine dayalı tekellerin ürünlere ve insan gücüne istedikleri gibi karşılık vererek o kıtanın mazlum insanlarının sırtından büyük gelirler elde etmeleri de yoksulluğun ve sefaletin sürmesinin sebebidir.
Batı’nın sömürgeciliği bırakmadığını biliyoruz. Ama bugün işi kitabına uydurarak yaptıklarını sanıyoruz. Gerçekte ise Batı, mafyacılığı da bırakmamıştır. Belki kendi sahasında işi kitabına uydurma ihtiyacı duyuyor. Ne var ki sömürmeye devam ettiği ülkelerde mafya babalarının eline verdiği sopaların ya da namluların ucunu göstererek işi yürütüyor. Kurduğu yapının bozulmasını da istemiyor. Bozulacağından endişelendiği an insanların sinek gibi öldürülmesine imkân verecek fitneden yararlanıyor. Fitnenin tohumlarını asırlar öncesinden ektiği ve sürekli beslediği için bunda zorluk çekmiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.