Derin ve gizli işlerin farkına varmak
Toplumların ahlaki, manevi değerlerden, erdemlerden uzaklaştığı, materyalizme saplandığı, çıkar ölçüsünden başka ölçü kalmadığı; devlet yönetimlerinin hiçbir sebep yokken Richeliue’nün “raison d’état”sı; Bush’un, “Stratejik öncelik Doktrini” ve “reelpolitik” gibi bahanelerle çifte standarda, çok yüzlülüğe, yalana, tuzağa öncü olduğu, devletler arası münasebetlerin savaşa ve sömürüye göre ayarlandığı ve en mühimi evrensel gizli örgütlerin bütün dünyada cirit attığı, kimsenin ses çıkarmadığı, çıkaramadığı dönemler, insanlık, derine, karanlığa düşüyor.
Güven veren “eşref-i mahluk” bir değer ve dost olmaktan çıkıyor. Kötülük üretiyor. Hayvandan da aşağı düşüyor.
Maskeli çıkarcıların doğurduğu vahşetin sosyal bedeli, hainlik ve tuzaklarla karşılaşmaktır. Güvensizliktir, huzursuzluktur. İnsanlığın bundan daha kötü, daha önemli bir sorunu olmamıştır. Adam gibi taksiye biniyor, şoförü öldürüp soyuyor. 3-5 kişilik bir çete, koca milleti rahatsız ediyor. Evrensel gizli örgütler, insanlığın kanını emiyor, istikbalini karartıyor. Utanma duygusu ve vicdan, insanlığın ilk şartı ve giriş kapısıdır.
Gizli işler fitnedir, kötülük yumağıdır. Kötülük üretmek de kaldıraç gibi, gücünden büyük felaket doğurur. Bir nükte: Şeytanın yavrusuna dersi: Kadın inek sağıyor. çiftten gelen köylü, keserle çam yarıyor. “Şimdi süt içerim. Sabahleyin yoğurdun yarısını ayran yapar tarlaya götürürüm” türü mutluluk hayalleri kurarken, dana ipten boşanıp emmek için vurunca, kadın düşer, süt kovası fırlar. Adam, “Bir dana bağlamasını öğrenemedin” diye keseri atınca kadın kanlar içinde... Komşu evlerden kadının- adamın akrabaları koşar. Kavga başlar. Netice birkaç ölü, birçok yaralı. Şeytan, dersini tamamlar: “Bak yavrum, ben hiçbir şey yapmadım. Sadece dananın ipini az gevşettim. Adam öldüren de, yaralayan da onlar” der.
Gizli örgütler, tuzaklar nasıl fark edilecek? Dikkat! Basiretle bakılır ve gayretle çalışılırsa, gizli işlerin her çeşidine tedbir bulunur. İlk şart, gizliliği, fitneyi ciddiye alarak dikkat etmek ve peşine düşüp yangına benzinle koşmayıp karşı çıkmaktır.
İnsanlar, bir araya nasıl gelir? Birlik beraberliği doğuran, akıl, vicdan ve iyilikte dayanışma duygusudur. Yardım derneklerimiz, fedakar gençlerimizle dünya fakirlerine yardıma koşuyor. Akıl, vicdan, iman, insanlık duygusu birleştiriyor. Bazen de bakıyorsunuz akla, vicdana, iyilik duygusuna ters işlerde, hatta zulüm, kötülük ve huzursuzluk için bir bahane uydurup bir araya geliveriyorlar. Dikkat ve basiretle bu zalimlerin bir çıkar peşinde koştukları vicdan sahiplerince hemen anlaşılır. İster Bush’un Irak saldırısı gibi evrensel boyutta, ister milli, ister bölgesel, ister daha küçük olsun hepsi aynı. Irak saldırısı 18 Mart 2003’te oldu. Bir ay önce 15 Şubat 2003’te bütün dünya meydanlarını dolduran on milyonlarca insan bu vahşeti, sömürüyü tel’in etti.
Bakıyorsun, akıl, mantık, vicdan gereği hiçbir sebep yok. Sadece kötülük olsun diye bir kısım insanlar ortaya çıkmış yırtınıyorlarsa, bu tür saldırganlıklara dikkat ve basiretle bakmak zarureti vardır. Bu insanları bir araya getiren ne olabilir?
Provokatörlük ücretiyle yaşayan ve şövalyeliğe terfi ettirilen Salman Rüşdi maşasından beri, 11 Eylül gibi büyüklerine ilaveten karikatür, cinayet, işgal, darbe ve “Millet % 95 oy verse kıymeti yok” türü edepsizliklerle İslâm’a ve millete saldırılarda mantıklı, vicdanlı, ciddi bir sebep var mı? Yok. Peki ne istiyorlar? Tarih gösteriyor ki, özellikle iri iri kimseler, akıl almaz, vicdanla bağdaşmaz nedenlerle, özellikle heyecan, öfke ve saldırganlıkla bir araya gelerek, akla, vicdana ve huzura savaş açıyorlarsa bu işte % 95 gizli bir maksat, gizli bir organizasyon var demektir. Evrensel gizli örgütlerin böyle hareketlerde çok büyük rol oynadığı tarihin tespitlerinde çok açık görülmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.