Fişlemenin iki yüzü...
Bir ara alevlenen “özel hayatın gizliliği” tartışmaları, şu sıralarda hız kesmişe benziyor. Lakin bu hâl, özel hayatlara yönelik ihlallerin de azaldığı anlamına gelmez tabii!..
Terör örgütü olduğu iddia edilen Ergenekon Davasının, iddianamesine ekli deliller ve klasörlerde yer alan bilgiler, parça bölük şekilde medyaya yansıdıkça, kişilerin (özellikle bazı devlet memurlarının) özel hayatlarına dönük ne denli vahim çalışmalar yapıldığı biraz daha anlaşılıyor. Son olarak bu davanın sanıklarından, emekli Orgeneral Şener Eruygur’dan ele geçirildiği belirtilen ‘5. No.’lu CD’nin muhtevası, hakikaten dehşet verici... Bazı kaymakam, vali yardımcısı ve valiler ile İçişleri Bakanlığında görevli diğer bir kısım bürokratlar hakkında, dudak uçuklatıcı bilgiler toplanmış ve “değerlendirmeye” alınmış... Bu bilgiler şayet doğru ise, başka yönlerden de çok düşündürücü!
Neyse, işin o taraflarına girmeyelim...
Daha önce de Dışişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve diğer bazı devlet dairelerinde görevli bürokratlarla ilgili benzer müthiş fişlemelerin yapıldığı, aynı şekilde iddianameye eklenen delillerle tespit edilmişti. Fakat her nedense, Ergenekon sanıkları ile ilgili özel hayata ait bilgilerin deşifre edilmesine karşı, şiddetli reaksiyon gösteren bir kısım medya; aynı sanıkların başka insanlar hakkında yaptığı, tamamen kanun dışı ve suç niteliğindeki çalışmalara ses çıkarmıyor!.. Yani fişlemeye karşı tavır koymada, tam bir çifte standart ve ikiyüzlülük durumu söz konusu...
Hâlâ daha, Ergenekon’un bir efsane olduğunu iddia eden malum kesim, ortaya dökülen bütün bu fişlemelere bakıp, devlet düzeni aleyhine kurulan tezgâhın büyüklüğünü ve arz ettiği tehlikeyi örtmeye çalışıyor. Zira onlara göre, bazıları ne yapsa da hep haklı pozisyondadır! Nitekim geçmişte, mesela “28 Şubat Süreci”nde, malum kesim aynı yolun yolcularına bizzat destek vermemiş miydi? Fişlenen kişileri, kuruluşları (mesela kebapçı dükkanlarını, bakkal ve marketleri vs.) kara liste halinde, manşetlerde ifşa etmemişler miydi? Bugün hak ve özgürlük havarisi kesilenlerin hiçbiri, o vakitler özel hayatın gizliğinin korunmasından, ticari sırların ifşa edilmesinin doğuracağı haksız rekabet ve zarardan filan bahsetmiyordu. Çünkü hedefteki kişi ve kuruluşların, “hangi tarafta” olduğuna bakılıyordu!
Aynı tavırlar bugün de devam ediyor. Hak ve özgürlükler, mahkeme kararı olmadan suçlu ilan edilmemek vb. hükümler, birileri hesabına savunulurken, aynı şey ne hikmetse bazı vatandaşlar için hiç düşünülmüyor... Ergenekon davasında, “henüz mahkeme kararı yok” diye bağıranlar, dava süreci dahi başlamamış başka iddialarla ilgili olarak, kimi insanları peşinen mahkum edebiliyorlar... Hasılı tiksinti verici ikiyüzlülük, fişlemede de, suçlamalarda da gırla gidiyor. Sebebi de belli. Bazıları kendilerini bu ülkenin yegane sahipleri addediyor ve bu sakat mantığa dayanarak her türlü kanunsuzluğu irtikap etme hakkını kendinde görüyor. İyi de, bu cür’et haddinden fazla değil mi?!.