Hüseyin Hatemi

Hüseyin Hatemi

Deprem uyarısı

Deprem uyarısı

Toplumlar Arz'da yerleşirler. Arz'ın deprentisi (hareket-i arz, zelzele, deprem) müsbet ilim kanunlarına tabidir. üzerinde yerleşen toplumu, Arz'daki deprem elbette etkiler. Ancak, toplum, ayrıca Toplumbilim kanunlarına tabidir. Bu insan topluluklarında da kırılma çizgileri belirir. Ne var ki insan bu kırılma çizgilerini veya kırılgan çizgileri bertaraf edebilir. Burada “insan”, “birey” anlamında kullanılmamıştır. Bu kırılgan çizgilerin varlığını öğünme vesilesi yapanlar çok iseler ve böylece yakın bir depreme kırmızı dipli mumla davetiye çıkarıyor iseler, deprem bir-iki bireyin uyarısıyla engellenemez, o birey başlıbaşına bir “ümmet” değerinde olsa bile.

İbrahim Peygamber başlıbaşına bir ümmet değerinde idi. (Nahl, 16/120) Ne var ki O'nun insanlığa sevgisi; “şefaat”i; öğüt ve uyarılara kulaklarını tıkayıp azmış bir toplumun mahvını önleyemedi. (Hûd, 11-69).

Toplum depremleri, Arz depremlerinden çok, üzerindeki binalarda, toplumlarda beliren çatlakların giderilmesi, binanın depreme dayanıklı hale getirilmemesi halinde vuku bulan çökmeler şeklinde kendisini gösterir. Uyarılara kulak tıkanmayıp da zamanında “sevgi mühendisliği” ile bina yeniden yapılanırsa çöküntü önlenir. “Sevgi mühendisliği”nden haberi dahî olmayan “jeolog”lar, “toplumbilim” alanında da “mürşid” sayılırlarsa o toplumun âkıbetinden korkulur. Bu alanda “Sakallı Celâl” mukallidlerine değil “Mevlânâ Celâleddîn”e kulak vermek, Mesnevî'de, “yıkılan ev ile, sahibinin konuşmaları”nı okumak gerekir ey Azîzan! Heyhât! Dinleyen, öğüt alan mı var? Yar yüreğim Yâr/Gör ki neler var?/Bu halk içinde bize güler var/Ko gülen gülsün/Hak bizim olsun/Gaafil ne bilsin?/Hakk'ı sever var! Konuşursunuz, biraz sonra ezberden okuyacağı teranede ezberi bozulmasın deyû hiç dinlemeyip, fısıltıyla, ezberlerini tekrar eder, sonra da teranelerine başlarlar: -Toplumun bunca sorunları varken, cepheyi çağdaş bir fıstıkîye boyamamız, terasda sürekli partiler vererek çağdaşlığımızı kanıtlamamız, bodrum katına tıkılmaları için yönetim plânına kural koyduğumuz çağdışı kılıklı site sakinlerinin eşit hak istemelerini önlememiz gerekirken, bu yönetim plânı değişikliği nereden çıktı şimdi? İran Post-İslâm'a geçerken, -ben de Amerika'nın yalancısıyım biz de İran'ın yerine mi geçicaaz? Duvardaki çatlakların üzerine yönetim plânını yapıştıralım ve deldirmeyelim, üzerine de pabucubüyük sakallı-cübbeli Celâl Hoca, yetmediyse bir de Kemal Hoca üfürsün, yel üfürsün, sel götürsün, yeter ki bodrumdakiler bodrumda kalsın!

Ey Azîzan, dinleyen olmadığı için, sürekli tekrarımı hoş görün, n'eyleyeyim, “yangın var!” diye haykırırken, kimsenin aldırmadığını görünce, balkondan Orhan Pamuk gibi yan binaya geçiş de yapamıyorsanız, ya kendinizi balkondan atarsınız, ya da haykırmayı sürdürürsünüz. Haykırmayı sürdürünce de, rahatını bozduğunuz için küplere binen bir habîs, talimli maymununu göndererek sizi balkondan aşağı atıp susturabilir. Hrantımız'a yapıldığı gibi! N'eylemeli, soruyorum! Bu Yunus'a dediler/Artık-eksik söyleme!/Ya niçin söylemesin? Tutuşuben yansın mı?

Ey Azîzan! “Türkiye büyüyüp Turan olacak!/Düşmanın ülkesi vîran olacak!” teranesini hâlâ çağıranlar var! Vatansever olmak için mutlaka başkalarını ezip mahvetmek mi gerekiyor? Sevgi balını ejderha (canavar) “zehr-i mârı” ile katıştırmak, öldürücü zehrin etkisini ortadan kaldırmaz. Kur'an-ı Kerîm'i hiç mi okumadınız? (Mumtahine, 60/8-9). Ey hâs Azîzan! Sizler elbette okudunuz, ne var ki benim buradaki “Azîzan!” hitabım size değildir, “en güzel şekilde tartış!” emri dolayısıyladır.

“Sevgi mühendisliği” alanının da hesâb-ü hendesesi, “mîzan”ı vardır. Zıpırlardan illallah yâhu! Katışıksız sevgi, toplum yapısında çatlaklar, kırılgan çizgiler doğmasını önler. Bunun için de, her insan, ötekinin de kendisi gibi insanlık değerine sahip olduğunu idrak etmelidir. Kendisini “pit-bull” olarak değil, hiç değilse “kıtmîr” örneğine göre eğitmelidir. Tekrar ediyorum: Sevgi'nin Hukuk Felsefesi'nde aslolan, ilke olan insan hürriyetidir. Anayasa'ya “Kamu düzenine aykırı olmadıkça biber dolması yeme özgürlüğüne dokunulamaz” meâlinde bir madde konması nasıl anlamsız ise, “başörtüsü özgürlüğü”nün de belirtilmesine gerek yoktur. Nitekim bundan vazgeçilmiştir. “Cumhuriyetin kazanımları”, ikide bir kaldırılan “yeniçeri kazanı” değildir. Bunlar sağlam bir şekilde yerlerinde durmaktadırlar. Yapılması gereken, bu toplum yapısından, bu tehlikeli kırılgan çizgileri izale etmektir. Zülüflü baltacılar ve yarmagül ablalar kendi yaygaralarından sağırlaşmayı artık bıraksınlar. Toplum yapısı, Sevgiden doğan temel değer ve ilkelerde temelini bulmadıkça, “kötü ruhlar”ı kovma şamatalarıyla çökme engellenemez. “Lâiklik” cilâsından geçirilip piyasaya sürülmüş “Şamanizm”, “hakikî mürşid” değildir. Anlayın artık ey sevgili zülüflü baltacılar ve Yarmagül Ablalar!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Hatemi Arşivi