Karl Marks'ın kemiklerini sızlattılar..

Karl Marks'ın kemiklerini sızlattılar..

Bir okurum, merak etmiş.. "Neden Celal Şengör'e 'Ben komünistim' diyenlerden bir tepki gelmedi" diye soruyor..

Okurum, Şengör'ün üniversitelerarası Kurul'a ve daha sonra da Hürriyet'ten Ahmet Hakan'a yazdığı mektuptan alıntılar yapmış..

Her iki mektubun içeriğini de biliyorsunuz..

İlk mektupta Şengör, başörtülü öğrencilerin neden üniversitelere alınmaması gerektiğini açıklıyordu.

Dinin dogmalarını reddetmeyenlere kapılar kapalı olmalıydı..

Şengör, Ahmet Hakan'a yazdığı mektupta ise, "Tüm dinlerin insanlığa büyük zararlar verdikleri kanaatindeyim. Bunlar arasında Marksizm ve Nazizm gibi modern dinler de vardır. ABD'de Marksizm'in bilim aleyhtarlığını gösteren bir de kitabım çıktı" demişti.

Hayret, deprem mühendisimizin, Amerika'da Marksizmin bilim aleyhtarlığını gösteren bir de kitabı yayımlanmış.. (Niye Amerika ve ne zaman?)

Anlayacağınız, Şengör'ün üniversite kapılarından muhakkak geri çevrilmesi gerekenler listesinde Marksistler de var.

Gelin görün ki, üniversitelerde başörtüsü serbestiyetine en fazla karşı çıkanlar da Türkiye Komünist Partisi taraftarları.

* * *

Okurumun ne demek istediğini anladınız sanırım..

Herhalde Şengör'ün bu açıklaması sadece komünistlerin zihnini işgal etmiyor..

Onlar işçi sınıfının ve köylülerin başörtülü çocuklarının üniversite kapılarından girmemesi için zaptiyeliğe bile razı görünüyorlar..

Kendi simgeleriyle, dergileriyle, afişleriyle, sloganlarıyla üniversitelerdeler..

En azından, gedikli bir Marksist olarak Yalçın Küçük'ten minnacık bir tepki bekliyordum..

Ne tepkisi birader!

Yalçın Küçük Kanaltürk'te yayımlanan bir programda "Celal Şengör dostumuzla birlikte Cumhuriyet'i koruyoruz" diye konuşuyordu..

Düşünsenize, biri kalpaklı, kırmızı kaşkollu, öbürü papyonlu iki silah arkadaşı..

"Vay be!" dedim.. "Yalçın Küçük tepki koymamışsa, kimse koymaz."

çünkü Küçük, yıllardır Marksizmin bilim olduğunu söyler dururdu..

Tabii sadece bilim değildi onun için..

Kimliğiydi, inancıydı.. Herşeyiydi..

Tepeden tırnağa kopkoyu bir Marksistti..

Ne bileyim, öyle bir imaj veriyordu hep..

Ya kırk elli yıllık kıdemli marksistlerden Doğu Perinçek'ten niye bir tık yok?

Marksizmin, insanlık tarihinde kara bir leke olan Nazizm'le yanyana zikredilmesi hiç mi sızlatmamış yüreklerini..

Yoksa katılıyorlar mı Şengör'e?

Peki, öyle olsun.

Bana ne!

* * *

Celal Şengör, "Stalin usulü, Mao usulü, Pol Pot usulü Komünizm insanlığa büyük zarar verdi" dese anlardım.

öyle demiyor da "Marksizm" diyor..

Kimse de çıkıp Şengör'e, "Dur bakayım efendi! Marksizm, en azından bir kapitalizm eleştirisidir.. Sınıfsız, sömürüsüz bir dünya için insanlığın çıkış yolu arayışıdır" demedi..

Bunu demek de, yine bana düştü..

Ağlasam mı, gülsem mi?

Yalçın Küçük'ü geçtik..

Hadi o başka işlere daldı, çıkamıyor..

Peki, Türkiye Komünist Partisi ne diye var?

İşçi Partisi ne diye var?

Süs olsun diye mi?

Maraza çıkarmak için mi?


Alın size mahalle baskısı

üniversitelerde kılık kıyafet yasağını eleştiren bir bildiriye imza attı diye Prof. Ali Nesin'in başına gelmedik iş kalmadı. Kimi Nesin Vakfı'na yaptığı bağışları kesti, kimi "hain, dönek, aymaz" dedi. Yani "düşkün" ilan ettiler.. Oysa fikri belli, zikri belli.. Ne kadar ayıp!

Sadece Ali Nesin değil.. İzmir'in Menemen İlçesi Kazım Paşa Mahallesi Muhtarı CHP'li Hazime Tekin de, başka bir nedenle neredeyse afaroz edildi.. Tekin'in suçu AK Parti'ye geçmek. Tekin, Menemen Pir Sultan Abdal Derneği üyesiymiş.. Yani Alevi.. Bu yüzden Dernek yönetimi tarafından acımasızca eleştirilmiş, savunması istenmiş.. O da bakmış olmuyor, dernekten istifa etmiş.. Dernek baskısı yetmezmiş gibi bazı CHP'liler tarafından da taciz edilmiş.

Bundan ala mahalle baskısı olur mu? Bu ne hazımsızlık! İnsanların hür iradeleri üzerinde baskı kurmanın ne alevilikle, ne solculukla, ne demokratlıkla ilgisi var.. Olsa olsa dar cemaatçilik, aşiretçilik! Feodalite.

Medyada "Mahalle Baskısı" cümlesini en fazla kuranlardan Ertuğrul özkök niye çıkıp iki kelam etmez? Boşverin. Etmez işte..

Mehmet Barlas'ın sabrı..

NTV'de Mehmet Barlas ve Emre Kongar'ın "Yorum Farkı"nı ilgiyle izliyordum.. Barlas, muhabbetin kabak tadı verdiği gerekçesiyle programı bitirme eşiğine gelmiş.. Barlas, "Ben farklı konulara girmeye çalışıyorum; ama dönüp dolaşıp ya laiklik ya türban konuşuyoruz. Aynı konuları konuşmaktan sıkıldım" demiş.. Farklı görüşlerin diyalog yoluyla karşılaşması hoştu. Ancak, Kongar'ın ne yapıp edip illa lafı laikliğe, hükümete getirmesi karşısında kaç kez "Pes doğrusu" dediğimi hatırlıyorum. Dünyada pekçok gelişme yaşanıyor. Biri dünya görmüş usta bir gazeteci, diğeri ondan aşağı kalmayan bir sosyolog.. İsterdim ki ufkumuz açılsın, neşemiz artsın. Ne gezer! çünkü anlaşma, uzlaşma, hoşgörü çıkmıyor. Havanda su döğmek.. Sıkıcı işte.. İç bunaltıcı ayrıca..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi