“Men çi guyem, tanburam çi zened!..”
Türkiye’nin önünde çözüm bekleyen bunca mesele varken, büyüklerimiz hangi konularla uğraşıyor, elitler neyi tartışıyor? Liderler, siyasi partilerin grup toplantılarında hangi alanlarda nutuk atıyor? Yazılı ve görüntülü medyanın sayfa ve ekranları ne ile dolduruluyor?
Tuhaflıklar hiç dikkatinizi çekiyor mu?!
Başbakan ile ana muhalefet lideri arasındaki polemik konuları çok ilginç, daha doğrusu komik değil mi? “Bana sen diye hitap edemezsin...” “...Hayır ben onu samimiyetimden dolayı söylüyorum... Asıl sen ‘Sayın’ derken, özenli davranmıyorsun...” vs. vs.
Harareti yükselten bir tartışma da, iktidar partisinin kısa isminin nasıl seslendirileceği... AKP mi, AK Parti mi? Gündemi böyle mühim(!) tartışmalar teşkil ediyor ne yazık ki... Öyle görünüyor ki, bu tartışmalar asla bitmeyecek. Bitirmeyecekler!..
Mayın meselesi de bitecek gibi değil. Sadece bir sayfalık kanun metni üzerinde, tam dört hafta boyunca şiddetli tartışmalar yaşandı. Ancak hâlâ da bu kanunun yürürlüğe girip girmeyeceği, iptali için AYM’ye gidilip gidilmeyeceği belli değil. Sahi, niçin döşediğimiz mayınları temizleyemiyoruz?!.
İnsan düşünmeden edemiyor: Devlet ricalinin vakti o kadar bol ve ucuz mudur? Değilse, incir çekirdeği mesabesindeki mevzulara, bunca zaman ve efor sarf etmenin mantığı nedir?
Beri tarafta çözüm bekleyen yakıcı meseleler gözümüze batıp duruyor... Bizzat Cumhurbaşkanı, Kürt meselesinde çok kritik bir dönemden geçtiğimize dikkat çekiyor. Ülkede gerilimi körükleyici, ayrışmayı tetikleyici konular kimi iç ve dış odaklar tarafından kaşınıyor!.. Hal böyleyken, terör minimize edilebilecek mi? Başbuğ’un söylediği “Terörle yaşamaya alışmalıyız...” sözü ne anlama geliyor? Bu arada “Alevi açılımı” nereye kadar sürecek?
Global ekonomik krizin teğet geçtiğini kabul edelim. İşsizliğin tırmanmasına ne diyeceğiz? İhracattaki dramatik düşüş durdurulabilecek mi? Ekonomideki daralma, beklenenin de üzerine çıkabilirmiş... Buna karşı bir çare bulunabilecek mi?
Avrupa Birliği süreci, giderek daha çok can sıkıcı hal alıyor! Uzun zamandır beklenen reformlar yapılabilecek mi? Yapılamazsa hak ve özgürlüklerin genişlemesi, demokrasinin kökleşmesi vs. meseleler nasıl seyredecek? Daha çok demokrasi derken, Başsavcının beyanları paralelinde, Jüristokrasi mi galebe çalacak?
Kıbrıs meselesi AB ile müzakerelerde yeni bir tıkaç mı olacak? Küresel siyasi dengelerin yeni bir formatla önümüze sürdüğü, “Ermenistan ile ilişkilerin düzeltilmesi”, nasıl bir seyir izleyecek? ABD ile ilişkilerde bahar sürecek mi, yoksa... Yahu bütün bunlara kafa yormaya gerek var mı?
Ben ne söylüyorum, tamburum ne çalıyor!..