İslâm, kalbleri fethetmeye devam ediyor; laiklerin 'kaos korkusu' bundan
Dün Köln’ün ‘Kalk’ semtinde 18-20 binlik bir kapalı salon olan Arena’da, Tayyîb Erdoğan’ın vatandaşlarıyla buluşması vardı.. Hava güneşli ve ılıktı.. Proğramdaki müzik proğramları, geçen hafta Ludwigshafen’da meydana gelen yangın faciasında ölen Türkiye’li 9 insanın hâtırasına hürmeten, ibtal edilmişti, güzel bir dikkat ve hassasiyetle..
Onbinlerce insan sabahın erken saatlerinden itibaren Arena etrafında toplanmıştı; 300 km. uzaktan bile gelenler vardı.. İnsanlar ‘T.C. Başbakanı’nı değil, ‘Tayyîb’lerini dinlemeye geliyorlardı.. O, halkın gözünde‚ ‘Tayyîb’ olarak kalabilmenin avantajına sahib idi..
Bu arada, 600-700 kişilik bir grup da, PKK bayrak ve sloganları ve öcalan posterleriyle bir yerde polis muhasarası altında, vargüçleriyle bağırıyorlardı, ‘Kaatil Erdoğan, Terörist Erdoğan..’ Hele AK Parti için, üzerinde, ‘Adâletsiz Kafirler Partisi’ yazısı bulunan bir flama, daha bir düşündürücüydü.. Erdoğan’ı dinlemeye gelen 20 bin kadar insanın en azından üçte birinin ise, kürd kökenli müslüman insanlardan oluştuğu görülüyordu.. Onlar, PKK’lıların tahrik edici sloganlarına acı bir tebessümle karşılık veriyorlardı; ‘Allah sizleri ıslah etsin..’ diye.. Bazılarının elindeki, laik gazetelerin başlıkları ise, ‘ülkenin tehlikeli bir bölünmeye ve kaosa sürüklenmekte olduğu’ gibi ‘paranoid’ korkularını şırıngalamaya çalışıyorlardı, hâlâ..
Toplantıya gelen hanımların yüzde 70-80’ine yakını, İslâmî örtüye gayet dikkatli şekilde riayet ettikleri gözlenen kimselerdi.. Ve Tayyîb Erdoğan’ın, yıllar sonra da olsa, örtü yasağına son veren düzenlemeyi kabul ettirmiş olmasının memnuniyeti ve hattâ gururu içinde oldukları anlaşılıyordu, konuşmalarından.. Anayasa Mahkemesi’nin verebileceği birtakım olumsuz kararlar da beklenmiyor değildi; amma, o zaman da, yeni bir anayasa hazırlanarak, hedefin yine gerçekleştirileceği umuluyordu..
Ve laik gazetelerin iç sahifelerinde ise, Tahran’da, liseli binlerce kızın, Türkiye’deki ‘türban’ı da küçük görüp, ‘çarşaf’ı yücelten bir yürüyüş yaptıklarına dair, çarpıtılmış resimli haberler göze çarpıyordu.. Bu çarpıtmanın hedefinin, sadece laikleri değil, hattâ nice örtü yandaşlarını bile, ‘acaba kuşkulara sürükleyebilir miyiz?’ gibi bir hesabının olduğu, her vesileyle bir ‘ideolojik siper edinme’ hesabının gözetildiği anlaşılıyordu..
Halbuki, Tahran’daki gösterilerde taşınan farsça ve ingilizce pankartlarda, ‘örtünme’nin bir mahrumiyet değil, ‘iffet ve güzelliğin bir dokunulmazlık zırhı olduğu’na vurgu yapılıyordu.
Ve İran’daki laik sivil toplum kuruluşlarından birinin lideri olduğu ileri sürülen ‘F. Pûyâ’ isimli bir kişinin lafları medyada yankısını buluyordu, dün.. Türkiye Meclisi’nin örtü yasağını kaldırmak için yaptığı anayasa değişikliğinden dolayı, bu kişi, derin bir huzursuzluk içinde, ‘AK Parti’yi HAMAS gibi hareket etmek’le suçluyor ve ‘İran’da önce solcu güçlerin harekete geçtiği ve sonra sosyal değişimin İslâmî renge büründüğü’ iddiasında bulunarak, ‘dünyadaki bütün laiklerin dikkatli olması ve Türkiye’nin laik güçlerin elinden kaybedilmemesi gerektiği’ne dikkati çekiyordu..
Ve ilginçtir, dünkü Batı medyasının da, -Batı üniversitelerinde, hiçbir örtü sınırlaması olmadığı halde- Türkiye’de de üniversitelerde örtü yasağının kaldırılmasına dair anayasa değişikliğinden derin kaygulara düştükleri, ‘laikliğin tehlikeye düşeceği’ne dair korkulara garkoldukları görülüyordu.. Yani, ‘Bütün dünyanın laikleri! Birleşiniz!’ mesajı verilmiş oluyordu, fiilen.. Hele, Washington Post’un dünkü manşetinde yer alan cümle, daha bir ilgi çekiciydi.. ‘Türkiye Meclisi, muhafazakâr İslâm’ın yükselen etkisini kabul etti..’ diyordu, bu gazete.. New York Times de, ‘dindarların da artık ‘elit’in bir parçası’ olduğu’ yorumunu yapıyordu. İspanyol ‘El Pais’ gazetesi ise, ‘İslâmcı Hükûmet, laik rejimin bir direğini daha kırdı..’ başlığını kullanmıştı.. Fransız ‘Le Monde’ ise, ‘Ordunun sessiz kaldığını’ manşete çekiyordu. İng. BBC ise, ‘örtü yasağının kaldırılmasının tepkilere yol açtığını’ belirterek, ‘büyük protestolar beklendiğini’ kaydediyordu.. Evet, Batılılar, üniversitelerinde hiçbir örtü kısıtlaması getirmezken, TC üniversitelerindeki yasağın kaldırılması konusunda atılan adım üzerine, ‘paranoid sendrom’lar içinde, korkuları salıyordu, bütün dünyaya..
Ve, İran İslâm Cumhuriyeti’nin medyası ise, dün bir taraftan, ‘İslâm İnkılabı’nın 29. yıldönümü’ dolayısiyle ülke içindeki coşkulu merasimleri yansıtırken; bir taraftan da, Türkiye Meclisi’nin 9 Şubat günü aldığı, anayasa değişikliği kararını sevinçle duyuruyordu..
Bu tepki zıddiyetinin, farklılığının ne mânaya geldiğini bizim neslimiz çok iyi biliyor olmalıdır ve unutmamalıdır..
Hem nasıl unutulabilir ki, sadece 10 yıl öncelerdeki ‘28 Şubat Zorbalığı’ günlerinden değil, hattâ 12 Eylûl 1980 Askerî Darbesi’nin de sebeblerinden birisi de, İslâmî uyanışı önlemek kaygusu idi.. İslâmî kimliği dışarıya elbette ki en açık şekilde yansıtan örtünme konusunda, laik güçler her türlü zulmü yapmaya kararlı idiler..
Hatırlayalım, 28 Şubat’ın Gen. Kur. Başkanı General İ. Hakkı Karadayı, o zorbalıkları mâzûr gösterebilmek için‚ ‘Şah dönemi generallerinden olup Türkiye’ye kaçanlardan dinledikleri’ni delil olarak zikrediyor ve aynı duruma düşmemek için, kendilerinin de, ‘fiilî bir Şahlık/despotluk’tan başka bir çarelerinin kalmadığını’ düşündüklerini itiraf etmiş oluyordu.
Gen. Ken’an Evren’in henüz darbe yapmadığı ve Gen. Kur. Başk. olduğu günlerde ise, İran’da, milyonların ağzından dünyaya yükselen ‘Allah’u Ekber!..’ feryadlarının kitlelere yansıtılmaması için, TRT’ye verdiği emir düşündürücüydü.. Ve o emirde, ayrıca, dünyayı dehşete düşüren ve Şah’ın onbinleri, yüzbinleri öldürerek rejimini ayakta tutmaya çalıştığı İran haberlerinin verilişi sırasında, meydanları dolduran milyonlarca örtülü hanımların görüntülerinin ve onların ‘İslâm Hukûmeti’ isteyen feryadlarının yansıtılmaması da emrediliyordu.. Evet, asırların içinde emsali görülmemiş bir muazzam ve silahsız ‘İslâmî qıyâm’ sözkonusu idi. Elinde Kur’an’dan başka silahı olmayan Rûhullah Khomeynî isimli bir ‘İmam’ın rehberliğinde, ayağa kalkan milyonların inkılabı..
Evet, bugün İran’da, Şahlık rejiminin sosyo-politik planda bütün kurumlarıyla tarihin çöplüğüne fırlatıldığı günün yıldönümü..
Bu inkılabla neler elde edildiği, ekonomi, teknoloji ve sair gelişme konuları da önemliydi, elbette.. Ama, geçen hafta, İİC’nin uzaya gönderdiği bir uydu haberine yazılan bir internet yorumu, ‘harika’ydı.. ‘Uydu fırlatsanız, nükleer teknoloji elde etseniz, ne yazar; laik değilsiniz ya!..’ deniliyordu, o yorumda.. Laik mentalite ancak bu kadar güzel yansıtılabilirdi.
Ve İslâm ilerlemeye, kalbleri fethetmeye devam ediyor, laiklerin ‘kaos korkusu’ bundan!.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.