Provokasyon
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Başkanı Doç. Dr. Sedat Laçiner'in uyarısı önemli. Başörtüsü yasağının kalkması, kaçınılmaz olarak yapay bir gerginlik içinde vuku buldu. Akla zarar korkular pazarlandı.
Gündemin değişmesiyle birlikte uçup gidecek olan ve daracık bir azınlığa mahsus bu kasvetli havanın, toplumda hiçbir karşılığı yok. Akıp giden hayatın içinde ise zirvelerde yaratılan gerginliğin ve korkuların karşılığını bulmak çok zor. Gerçekten korkutucu olan başka bir şey var. Havadaki pusu saklanmak için yeteri kadar kesif gören provokatörler, pazarlanan korkuları sahici hale getirmek için harekete geçebilirler. Laçiner, birilerinin "bir kargaşa, bir çatışma olsa da eski pozisyonumu kazansam" diye fırsat kolladığına işaret ediyor. İç ve dış güvenlik konularında otorite olan bu uzman, ne tür provokasyonlarla karşılaşma ihtimali olduğunu da serinkanlılıkla sıralıyor. YöK ya da üniversitelerarası Kurul üyelerinden birine suikast düzenlenebilir. Mitinglerden birinde başörtüsü özgürlüğünü savunan veya karşı çıkan biri öldürülebilir. Ben Laçiner'in sıraladıklarına, laik hassasiyetiyle maruf emekli veya muvazzaf bir yüksek yargı mensubuna, bir aydına yönelik suikast ihtimalini veya bir "başörtüsüne hayır" mitinginde kitlesel bir kıyım planını ilave edebilirim. Geçen hafta sonu başörtüsü karşıtlarının eylem yaptığı Ankara Sıhhiye'de, miting alanının çevresinde bulunan patlayıcılar endişelerimizin o kadar da yersiz olmadığını teyit ediyor. Allah korusun.
Laçiner, Ergenekon operasyonu ile devlet içine yerleşmiş çetelerin kuyruğundan yakalandığını, ama daha alınması gereken uzun bir mesafe olduğunu belirtiyor. Bu şartlarda, çeteler marifetiyle girişilecek laiklik provokasyonları köşeye sıkışanlara rahat bir nefes aldırabilir. Bugüne kadar faili bir türlü bulunamayan suikastları alt alta sıraladığımız zaman, güvenlik uzmanı Sedat Laçiner'in ikazlarına neden dikkat etmemiz gerektiği daha iyi anlaşılıyor.
"Provokasyon uyarısı"nın sağlam bir mantığı vardır. Bu uyarıyı güçlü bir şekilde yaptığınız zaman provokasyon gerçekleşmez. çünkü provokatörleri deşifre etmiş, böylece eylemi anlamsız kılmış olursunuz. Katilin kimliğini açıklayarak cinayeti önleyebilirsiniz. Son bir hafta içinde Zaman gazetesinde yer alan provokasyon uyarıları, bu bakımdan çok hayati. Geriye, bu provokasyonlara uygun atmosferin oluşmasına katkıda bulunanların tek tek özeleştiri yapmaları kalıyor. Hukuk, hakkını arayan herkesin ortak paydası olarak kalmalı. Kendi hukukumuzu koruyacağımız başlangıç ise başkalarının hukukuna riayet olmalı. Yasak bir zulümdü; temel insan hakkının ihlaliydi. O yüzden yasağı savunmak hukukla değil, paranoyalardan oluşan bir dünya inşa etmekle mümkündü. Halbuki laikliğin teminatı, modern hayat tarzını benimseyenlerin hayatlarının garantisi bile bu yasağın kalkması idi. Hukuk dışı bir yasağın gerekçesi olarak sunulan laikliğin, meşruiyetini kaybedeceğini neden fark edemediler? "Başı açıklar üzerinde baskı" iddiasının, bir hak ve hukuka değil bir kabile dayanışmasına işaret ettiğini; asıl bu gerekçe ile yasaklanacak başörtüsünün başı açıklar üzerinde bir tehdide dönüşeceğini neden kavrayamadılar? çünkü mesele laikliği veya modern hayat tarzını benimseyenleri değil, bir korkuyu savunmaktı. üretilen ve pazarlanan bu korkuların provokasyonlara uygun kirli havayı oluşturduğunu bugün daha iyi anlamıyor muyuz?
Yasak kalktı. Şimdi yüksek yargı ile ilgili bir endişe yaygınlaştırılıyor. 411 milletvekilinin onayı ile kalkan insan haklarına aykırı bir yasağı, yüksek yargının iade etmesi hukuka olan inancı sarsar. Daha önemlisi, provokatörlerin aradığı vasata katkıda bulunur. Yargıda kuraldır: Yargıç, kararıyla konuşur. Bu yüzden bugüne kadar yargıdan gelen spekülatif açıklamalara itibar etmek yerine, yargıya intikal ettiği zaman verilecek karara intizar etmek gerekir. Türkiye yıllardır sırtında taşıdığı ağır bir yükten kurtuldu. Bu yükü tekrar omuzuna alarak yavaşlaması, demokrasi ve huzurun hızlı temposuna ayak uyduramayan provokatörlerden başka kimseyi sevindirmeyecek.