Ahmet Varol

Ahmet Varol

Haçlılık damarları kabardı

Haçlılık damarları kabardı

Bundan birkaç yıl önce Avrupa’daki önemli Hıristiyan kuruluşlarının en çok üzerinde durduğu konu dinler arası diyalogdu. Bu konuda yoğun faaliyet yürüttükleri dönemde gündeme getirdikleri iddia “birlikte yaşama”nın zeminini ve şartlarını oluşturmaktı.
İşin gerçeğinde İslâm, tarihte hiçbir zaman birlikte yaşamaya engel oluşturmamıştır. İslâm’ın adaletinin bir bütün olarak uygulanmasına çalışıldığı ortamlarda Müslüman olmayanlar da kendilerini güvence altında görmüşlerdir. çünkü İslâm inanç yönüyle çağrı, hâkimiyet ve güç olarak ise adalettir. Yani kimseye İslâm inancını ve prensiplerini benimsemesi için baskı yapılmaz. Bu sadece bir çağrıdır. Kabul veya ret herkesin kendi iradesine bırakılmıştır. Bir beldede hâkimiyet ve gücün elde edilmesi durumunda, düşmanlara bile adaletin uygulanması esastır.
Bu itibarla birlikte yaşamanın önündeki engellerin aşılması ve bu konuda karşımıza çıkan problemlerin çözüme kavuşturulması için öncelikle Hıristiyan dünyasının kendini sorgudan geçirmesi gerekiyordu.
Aradan zaman geçti ve gördük ki diyalog ile amaçladıkları aslında birlikte yaşamanın şartlarını ve zemini oluşturmak değil, misyonerlerin çalışma alanlarını genişletmekmiş. Bunu kendi ağızlarıyla da itiraf ettiler.
Birlikte yaşamanın ana kurallarından biri kutsalların ve saygın kişilerin ya da değerlerin saygınlıklarını dikkate almaktır. Bu sizin de onlara kutsal olarak bakmanızı, aynı derecede görmenizi gerektirmez. Ama haklarında yazarken, konuşurken ve çizerken rencide edici bir üslup kullanmamanızı gerektirir.
Göstermelik diyalog ataklarının ardından;
Dünyanın geçici menfaatleri karşılığında kafasını ve kalemini satın alabildikleri bir yüzsüze “Şeytan âyetleri” adında kitap yazdırmak suretiyle, saldırıya dünya üzerindeki en kutsal değerimizi, yüce kitabımızı hedef alarak başladılar. Bu saldırıdaki niyetleri Ortaçağ’daki haçlı seferlerine çıkarken taşıdıkları niyetten hiç farklı değildi. Planları ise daha tehlikeliydi. üstelik daha çirkin bir üslupla yeni haçlı seferlerine çıkmışlardı.
Böyle bir kitap yazılmasının ve yayınlanmasının münferit ya da belli bir kurum kanalıyla gerçekleştirilen saldırı olmadığını, şeytanın kalemini kullanan adama ve kitabına topluca sahip çıkmak suretiyle gösterdiler. Belli ki çağın en etkili silahlarından olan medyayı kullanarak başlattıkları yeni haçlı seferlerine krallarından çapulcularına kadar hepsi destek veriyordu.
Sonra, bir buçuk milyar Müslümanın Peygamber olarak bildiği ve kendisine büyük saygı duyduğu Hz. Muhammed (s.a.s.)’e hakaretler içeren çirkin karikatürler çizdiler. Bunu birileri yaparken diğerleri en azından onlara yanlış yaptıkları uyarısında bulunsaydı, birlikte yaşamayı önemsediklerini düşünebilirdik. Ama tam tersi oldu. Birileri yaparken diğerleri onlara güç ve cesaret verdiler.
Şimdi de, Avusturya’nın Kaernten eyaletinde cami ve minarelerin inşaatını yasaklayan bir yasa Eyalet Meclisi’nde kabul edildi. Güya camiler ve minareler eyaletin tarihî ve doğal mimarisini bozuyormuş. Şu işe bakın, başka hiçbir şey değil de camiler ve minareler bozuyormuş eyaletin tarihî ve doğal mimarisini. Gerçekte bozuk olan kafaları. Kendilerinin dahi “karanlık çağ” olarak niteledikleri Ortaçağ döneminde Kudüs’e baskın düzenleyerek küçük çocuklardan yaşlı insanlara yetmiş bin kişiyi kılıçtan geçiren haçlı zihniyeti tahammül edemiyor cami ve minare görmeye. Avrupa, Ortaçağ sonrasını Aydınlanma çağı olarak isimlendirmişti. Ama görülen o ki aydınlanamamış. Cami ve minare görmeye tahammül edemeyen haçlı zihniyeti hâlâ karanlık dünyasında yaşıyor.
Hollanda’da bu sıralarda Kur’an-ı Kerim’in yasak edilmesi için yoğun bir çalışma var. Güya Internet anketleriyle, kamuoyu yoklamalarıyla “yasaklansın mı yasaklanmasın mı?” diye sorarak nabız yoklamaları yapıyorlar. ülkedeki en önemli dinî azınlık olan Müslümanların temel dinî kitaplarının bile yasaklanması önerisinde bulunulması karanlık haçlı zihniyetinin orada da varlığını sürdürmesinin bir göstergesi değil midir?
Danimarka medyası içindeki kin ve nefret duygularını boşaltamamış. O iğrenç çizimleri yeniden yayınlayarak aslında içindeki kin duygularının kalıcı olduğunu gösterdi. İslâm dünyasındaki tepkilerin biraz durulması üzerine yeniden salyalarını boşaltmaya başladı.
Kısacası yeni haçlı seferleriyle karşı karşıyayız. çağımızın haçlıları Bağdat’ın caddelerini kana bulamakla, Afganistan’ın her tarafında terör estirmekle yetinmiyor. Eyalet meclislerinden, medya organlarına kadar tüm mekanizmalarını seferber etmiş durumdalar.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi