Başbakan yalnız mı bırakılıyor?
Allah’dan korkan başka hiç kimseden korkmaz. Köçek gibi her havaya göre ayak uydurmaz. Ne pahasına olursa olsun, inançlarından taviz vermez. Cesûr, kararlı, kibar ve samimi olur. Samimiyetin Dindeki adı İhlas’tır. İhlasla yapılmayan ibadetin dahi değeri yoktur
Bir Televizyon Canlı Yayınında, programcı bana: “Sizce Sayın Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyar mı? Koyarsa Cumhurbaşkanı seçilir mi?” anlamında bir soru sormuştu. Ben daha cevap vermeden, yanımdaki bayan, biz ona engel oluruz!” diyordu. Başka bir konuşmacı da çankaya Köşkü’nün etrafında etten duvar oluruz!” dedi. Ben programcının sorusuna şöyle cevap verdim: Ben Sayın Başbakan’ın yerinde olsam, Cumhurbaşkanlığına aday olmam. Ama olursa Köşk’e çıkmasına kimse engel olamaz. Hem de gümbür gümbür davul ve zurna ile çıkar ve Köşk’e oturur. Rejimin adı Demokrasi ise, buna kimse engel olamaz! Demokratik Rejimlerde kimse, Millî İrade Kararının karşısında duramaz!” dedim. Bu sefer hemen yanımda oturan solcu genç yazar, biraz önce konuşmacı bayanın sözlerini aynen tekrar etti: “Köşk’ün etrafında etten duvar oluruz!” dedi. “Etten değil onun kafiyelisinden duvar olsanız, Sayın Başbakan yine o duvarı delip geçer! Ve aslan gibi gider Köşk’e de oturur! Hiç kimse de bir halt edemez!” dedim. Sözlerim biraz kaba ve nezaketsiz olmuştu ama… Ne yapalım ki, adamların mantığı ve sözleri insanı zıvanadan çıkarıyordu. Eskiler göz hasmını tanır derlerdi. Bu yazıyı 12 Şubat Salı günü yazıyorum. Sayın Başbakan, bugün muhtevası çok doğru ve fakat üslûbu oldukça sert bir konuşma yaptı.
Söylediklerinde yerden göğe kadar haklıydı. Milletten çok dua aldı. Televizyonda o muhteşem konuşmayı dinledikten sonra, etten duvarcılara da hak verdim.
Demek ki eskilerin söylediği doğruymuş. Hakikaten göz hasmını tanırmış. Köşk’e Sayın Gül’ün yerine Sayın Erdoğan otursaydı. Meselâ orada verilen bir ziyafet sofrasına, milletin sırtından alkollü içkiler koyar mıydı? Onların Batılına hoşgörü ile yaklaşacağına, kendisinin inandığı Hak Davaya onlardan saygı beklemez miydi? Tayyip Beyin yerine Başbakan olan kişi de Sayın Baykal’ın Menderes’in âkıbetini hatırlatması üzerine, onun gibi cevap verebilir miydi? Sayın Baykal beyaz idam gömleğinden bahsedince, Sayın Başbakan aslanlar gibi kükredi. “Biz, bizden öncekilerin de yaptığı gibi, beyaz gömleği sırtımıza alarak geldik!” dedi. Bu sözlerde Rahmetli Turgut özal’ın şüpheli ölümünü de îma etmiş olmuyor muydu? Sayın Başbakan vatan, millet, din ve devlet yolunda ölmeye hazır olduğunu bütün dünyaya haykırırken…(Bozdağ mıdır, Tozdağ mıdır? Adı ve soyadı her ne ise… Bilmediğim) AK Parti’nin yeni bir Genel Başkan Yardımcısı: “üniversitede başörtüsü takılması rektörlerin inisiyatifindedir. Onlar dilerlerse başörtüsüne müsaade ederler” diyordu. Bu ne perhiz; bu ne lahana turşusu?..
Sayın Başbakan’ın AK dediğine, nev zuhur yardımcısı Kara diyor. Bu ne biçim ciddiyetsizlik ve ne biçim devlet yönetimi?
Başörtüsü zâten rektörlerin ve hatta dekanların müsaadesine bağlı değil miydi?
Meselâ Muhterem Sait Yazıcıoğlu, Ankara İlahiyat Fakültesi Dekanı iken, 28 Şubatçıların dayanılmaz baskılarına rağmen, kimsenin başörtüsünü zorla açtırmadı. (İflah olmaz Atatürkçüyüm diyen değerli dostum, Prof.Dr. Sayın Toktamış Ateş’in de kendi derslerinde başörtülülere müsamaha ettiğini duymuştum.) Madem ki, başörtüsü rektörlerin insaf ve anlayışına bırakılacaktı; anayasa değişikliği niçin yapıldı? O kadar gürültü neden çıkarıldı? Baskıcı ve dayatmacılara niye saldırı fırsatı verildi? Toplum gerildi? ülke bunalıma girdi. Ortalıkta darbe söylentileri fısıltı halinde dolaşmaya başladı.
Bir iktidar anayasayı uygulatamazsa, milletten nasıl kendine güvenmesini bekler? Bu yanlışlıklar, tecrübesizlikten mi, yoksa kasten mi yapılıyor? Hangi sebepten yapılırsa yapılsın. Hırçın ana muhalefetin ve darbe davetçisi çevrelerin karşısında Sayın Başbakan tek başına kalmış görünüyor. Bize öyle geliyor ki, Nevzat Yalçıntaş, Ali Coşkun, gibi dünya çapında saygınlığa sahip şahsiyetlerle partiye sadık Osman Pepe ve Zeki Ergezer gibi değerli, dürüst ve çalışkan insanlar, dinlenmeye terk edilince… AK Parti'de Kâhtı Rical Dönemi başladı. Hizmet yolunda ölümü dahi göze alabileceğini söyleyen, Sayın Başbakan’a Allah (cc) yardım etsin. Bütün dünya görüyor ki, geçmişini hiç inkâr etmedi. Sadece değiştiğini ve geliştiğini söyledi. Bunda da samimi olduğu anlaşıldı. Saygılarımla.