Bir şeyler yapmak gerek ama...
Doğu Türkistan'da, Türkiye başta olmak üzere İslam dünyasını ve bütün dünyayı ilgilendiren gelişmeler yaşanıyor.
Çin'in İşgal altında bulundurduğu ve adını Sincan Özerk Bölgesi olarak andığı Doğu Türkistan'da, Çin'e göre bir başkaldırı var ve gerekenin yapıldığı, telaşa gerek olmadığı yönündeki açıklamalar birbirini takip ediyor...
Resmi açıklama, aralarında Uygur, Han Çinlileri ve polislerin de bulunduğu 140 civarında ölü ve 800 yaralı olduğundan bahsederken; çeşitli kaynaklar ölü sayısının bini geçtiğini, ölenlerin çoğunluğunun hatta tamamının Uygur olduğunu ve olayların giderek bir katliam boyutunu almaya başladığını bildiriyor...
Doğu Türkistan'ın dünyaya kapatılması ve olup bitenlerin küresel kamuoyunun gözlerinden gizlenmeye çalışılması; resmi açıklamaların değil, değişik kaynaklarca yapılan kaygı dolu açıklamaların daha doğru olabileceğini gösterir mahiyette...
1949'daki işgalden sonra bölgeyi Çinlileştirme gayretlerini iyice artıran Pekin yönetiminin, Han Çinlilerini Doğu Türkistan'a yerleştirme ve onları hakim unsur haline getirme çalışmalarını sürdürdüğü; bunu sağlayabilmek için Uygurlara akıl almaz baskılar yaptığı biliniyor.
Sürgün, zoraki kürtaj ve benzeri, her birisi insanlık suçu olan akıl almaz uygulamalar bunlar.
Dolayısıyla, şu anda oralarda neler olup bittiğini öğrenebilmek de ciddi bir önem arzediyor.
Meselenin gelip düğümlendiği nokta ise şu: Doğu Türkistan'da olan-bitenler, Çin'in iç işleri midir?
Bu sorunun cevabı hem evet, hem hayır.
Çin'e ve Çin gibi düşünen birçok ülkeye göre, olup bitenler Çin'in iç işleridir ve başkası karışamaz...
Bu, meşruiyetini sahip olunan güçten alan bir bakış açısı.
Ama Çin'in ısrarla 'Xinjiang', (Sincan) yani 'yeni fethedilmiş topraklar' olarak zikrettiği Doğu Türkistan'ın özel bir durumu var; dolayısıyla orada olup bitenler Çin'in iç işleri değil.
Uygurlar'ın, bir oldu-bitti ile gerçekleşen Çin işgaline razı olmamaları yanında, bölgenini ismi de zaten 'Sincan Özerk Bölgesi'.
Resmi durumun ne olduğu ya da ne olması gerektiği ayrı bir tartışma konusu iken, fiili durumda belirleyici olan ise Çin.
Çin'in belirleyici olma özelliğinin sebebi de, sadece güç.
Anlaşıldığı kadarıyla da Çin; özellikle de Doğu Türkistan sözkonusu olduğu zaman, bilinen katı tavrını mübalağalı bir şekilde sürdürmek kararında.
Çin'in devasa büyüklüğü gözönüne alındığında küçücük kalan Doğu Türkistan, Türkiye'nin iki mislinden biraz daha büyük bir yüzölçümüne (1. 6 milyon kilometrekare) sahip.
Doğu Türkistan, sahip olduğu zengin petrol ve doğalgaz yatakları ve Kuzey Asya'ya açılan kapısı olması sebebiyle, Çin açısından oldukça önemli bir yer.
Çin'e dönüp, 'orada neler oluyor kardeşim' diye sorabilmek, ciddi bir mesele.
Çünkü Çin, kelimenin tam manasıyla dev gibi bir ülke.
Bir milyar 300 milyon civarında bir nüfusa sahip olmasının yanında, askeri açıdan nükleer kulüp üyesi.
Ekonomik, siyasal ve askeri sahada dünya devlerinden birisi olan Çin, Doğu Türkistan'da yaşanan olayların gündemine gelebileceği tek kuruluş olan Güvenlik Konseyi'nin de 5 daimi üyesinden birisi: Veto hakkına sahip.
Yani mutlaka bir şeyler yapılması gereken bir durumla karşı karşıyayız. Ama, kaygılanmaktan, dua etmekten ve bulabildiğimiz usüllerle protesto etmekten başka hiç bir şey yapamıyoruz...
Acziyet, böylesi durumlar için kullanılan bir kavramdı galiba...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.