Darbenizi nasıl istersiniz?!.
Askerî mi, siyasî mi, yoksa yargısal mı olsun? Medeni Hukuk Hocamız Selahattin Sulhi Tekinay, bazen öğrencileri konuşmaya zorlamak için, kasıtlı olarak sınıfı “tahrik” ederdi. Hatta bu tahrikçiliğin iyice anlaşılması için de, ilave açıklamada bulunurdu: “Mahsus böyle konuşuyorum ki, hır çıksın!..” derdi. “Hır çıkmasından” kasıt, ortaya atılan fikre karşı reaksiyon gösterilmesi, eleştiri ve tartışma ortamının sağlanmasıydı. Yoksa 12 Eylül öncesi o anarşik dönemde, zaten her gün kavgaların gırla gittiği bir ortamda, ilaveten “hır çıkarma”ya gerek yoktu...
Bu uzun girizgâhı yukarıdaki başlığın tuhaflığına kılıf uydurmak için yaptım! Aksi halde, kahvenizi nasıl istersiniz der gibi, (Darbenizi nasıl istesiniz?) türünden absürd bir sorunun izahı mümkün değil.
Sayın Deniz Baykal, galiba bilerek ve isteyerek; ama herhalde ve mutlaka bir maksada matuf olmak üzere, halkın zekâsıyla alay etmeye devam ediyor... Yoksa “Bu memlekette askerî vesayet mi var? Askerler seçim sonuçlarına mı müdahale etti? Kardeşin Abdullah Gül’ü mü seçtirmediler?..” gibisinden tuhaf soruların mantığı ne olabilir ki?
Sanki bu memlekette klasiği, post moderni ve elektronik versiyonu ile, demokratik rejime yönelik, yarım düzineden fazla askerî müdahale vukua gelmemiş. Sanki mesela 1961 seçimlerinden CHP iktidarı çıkmayınca, darbeciler yeni bir darbe yapma niyet ve heyecanına bürünmemiş... Sanki Ali Fuat Başgil’i Cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçmemeye ikna(!) etmek için, şakağına tabanca dayanmamış. Hatta sanki 12 Eylül İhtilal Yönetimi, Sayın Baykal’ı Sayın Demirel ile birlikte Zincirbozan’da “güvence altına” almamış. (Nedense, bu olayı Baykal tam bir Demirel edası ile benimsemiş ve kanıksamış görünüyor!..)
Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı seçtirmemek için her yola başvurulduğunu, en iyi Deniz Baykal biliyor. Lakin, halkın gücünün darbecilerin gücünü aştığını ve bu sebeple seçilmesine mani olamadıklarını, kabullenmekte zorlanıyor. Bu açık... Türkiye’de darbeler sadece askerî olmamıştır. Darbeyle iktidara gelme heves ve hülyasındaki siyasetçiler, her zaman doğrudan yahut dolaylı olarak darbecilere destek vermiştir. “Brifinglenmeye” itirazı olmayan bazı yargı mensupları da, her fırsatta darbecilerden yana tavır koymayı ihmal etmemiştir. (HSYK’daki kimi atraksiyonlar, ihsâs-ı reyler neyin nesi kardeşim?..) O yüzden de bugüne kadar darbelerin hesabı sorulamamıştır.
Şimdi de kimileri, darbecilere yargı yolunun açılmasına mani olmaya çalışıyor. Hem de aslı esası olmayan tezviratla... Mevcut prosedüre göre, zaten Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları hakkında; Başbakan ve Milli Savunma Bakanı’nın onayı olmadan, soruşturma açılması mümkün olmadığı halde; “Bundan böyle her aklına esen suç ihbarında bulunacak ve savcılar da sırf gıcıklık olsun diye Silahlı Kuvvetlerin üst düzey komutanlarını sorgulayabilecek...” türünden, çok çirkin yalan ve tahriklerle ortalığı karıştırmaya yelteniyor. Ama bunlar nafile, zira yalancıların mumu çoktan söndü!..