Mustafa Çelik

Mustafa Çelik

Kendilerine zulmeden insanlar

Kendilerine zulmeden insanlar

Yeryüzünde insanlık âlemi için zararlı zümrelerin başında “kendi kendilerine zulüm edenler” gelir. İnsanoğlu Allahû Teâla’nın hukukunu ihlal etmeye başladığı andan itibaren kendine zulmetmiş olur. Allahû Teâla’nın belirlediği hukukun dışına çıkmak zulümdür. Allah’ın mülkünde Allah ve Rasûlü’nün hükmü karşısında hiçbir kul, hiçbir zümre hiçbir hükümet ve hiçbir devlet muhayyer değildir. Kendilerini Allah ve Peygamberi’nin hükmü karşısında muhayyer görenler, kendilerine zulmeden imansızlardır.
Allah’ın dini keyfiliği kabul etmez. Allah’ın dini karşısında keyfiliği tercih edenler, kendi kendilerine zulüm edenlerdir. “Kendi kendine zulmetmek”, Kur'an'ın insanoğlunun önüne ısrarla koyduğu ve insanı sakındırdığı bir iştir. Bir sapkın davranıştır. Kur'an, Allahû Teâla'nın hangi davranışları “kendi kendine zulmetme” çerçevesinde değerlendirdiğini bize örneklerle bildirmektedir. Mesela, şu ayette, “Allah'ın sınırlarını aşmak”, “kendi kendine zulüm” olarak nitelenmektedir:
“Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendine zulmetmiş olur. Bilemezsin, olur ki Allah, sonra yeni bir durum ortaya çıkarır.” (Talak Sûresi 1)
Burada zulüm; insanın kendi kendisini, yaratılış hukuku dışında bir işe zorlamasıdır. Allahû Teâla’nın inzal ettiği hükümleri bırakıp başka hükümlere yapışmak veya Allah’ın hududları gibi insanlar için hududlar belirlemeye kalkışmak, başta kendi kendine sonra da bütün insanlığa zulüm etmektir. Allah Zatına rahmeti yazdı. Allah'ın esma-i hüsnasından biri, ADL'dir. Mutlak adalet Allah'ın adaletidir. Allah zulmetmez, zulmü ve zalimleri sevmez. Allah insanın kendi kendine zulmetmesini de istemiyor. Zulüm kelimesi, genelde, insanın başkasına yaptığı ölçüsüz, hukuk dışı muameleleri tanımlamak için kullanılır. Zulmetmek, başkasının hukukuna yönelik ağır ihlallerde bulunmak olarak bilinir. Bunlar arasında mesela, kainatın bütün kurallarını ağır biçimde ihlal anlamına gelen Yaratıcı'ya ortak koşmak, yani şirk, Kur'an ifadesince, Yaratıcı ile olan hukuku çiğnemek demek olduğu için “büyük zulüm” olarak nitelendirilmiştir. Ama Kur'an’da bir zulüm çeşidi daha yer almış. O da “Kendi kendine zulmetmek”.
Allahû Teâla’ya karşı irtikap ettiğimiz her günah, kendi kendimize zulüm etmemizdir. Günah bir zulümdür, günaha zemin hazırlamak başka bir zulümdür. Kalbimiz ne zaman kararmaya başlar? Abdullah b. Mesud Hazretleri’ne göre, zalimlerle arkadaşlık veya sohbet ettiğimizde onlardan etkilenmeye başlarız ve dolayısıyla bizim de kalbimiz kararmaya yüz tutabilir. Biz günahtan kaçınmaya çalışıyor olsak bile, çevremizdekilerin zulmünden dolayı kalbimiz kararabilir. İşte Kelime-i Tevhid’i vird şeklinde sıklıkla söylememiz gereğinin hikmeti, böyle bir kalkana ihtiyacımızın olmasındandır. İnsan kendi kendisine zulmeder mi? Günah, başlı başına bir zulümdür. Günah işleyen kimsenin kalbini zulmet kaplar. Kalbi karanlıklarla dolar. Gittikçe sapıklığa düşer. Zulmeti şiddetlendikçe bu durum yüzünden de belli olur. Herkes bunu görmeye başlar. Onun içindir ki, bid’at ehlinin ve kâfirlerin yüzünde asla nur yoktur. Cehalet ağında yokluğa doğru giden zalim, başkalarını da zulmüyle yok etmeyi planlar.
Günahlarımızın artmasıyla nurumuz eksilmekte ve zulmet artmaktadır. Yeryüzünde işlenen zulümlerde kendi günahlarımızın payını hiç düşünebiliyor muyuz? Günahlarımızın, bir türlü kurtulamadığımız iftira, gıybet ve dedikodularımızla Müslüman kardeşlerimizi arkadan vurmalarımızın, bizi cehenneme götürebilecek cimriliğimizin, sonu gelmeyen hırslarımızın farkına varabilsek aynaya bakmaktan utanabilir ve ağlamaktan başımızı kaldıramayız. Hz. Ömer r.a.’ın hilafeti zamanında uzun süren bir kuraklık olur. Sonunda kuraklığa dayanamayan halk halifeye gelip;
-Ey müminlerin emiri! Durumumuz ortada. Rabbimize dua et de yağmur gelsin, dediklerinde o muhteşem Hz. Ömer, halifeliğinin veya cennetle müjdelenmiş olmasının veya halkın beklediği gibi duasının kabul olabileceğinin gururuna kapılmaksızın hemen secdeye varmış;
-Ya Rabbi! Eğer benim halife olduğum bu topraklara bir damla yağmur yağmıyorsa bu benim günahımdandır; beni affeyle, diyerek uzun bir süre secdede hüngür hüngür ağlamıştır. Olayı yaşayan sahabe-i kiram Hz. Ömer’den endişe ettiklerini, zira seccadenin sırılsıklam olduğunu söylerler. Halife secdeden kalkmadan öyle bir yağmur yağar ki, Hz. Ömer’in gözyaşları yağmur sularına karışır.
Bizler de Hz. Ömer gibi günahlarımıza ağlayabilseydik, niçin dinimizi yeterince temsil edemediğimizi ve niçin hem kalbî hem de zihnî birikimlerimizi artıramadığımızı düşünebilseydik, neredeyse bir asırdır şahit olduğumuz zulümler devam eder miydi? Böyle bir muhasebe sonucu acaba kendimize veya çevremizdeki insanlara zulmedebilir miydik? Kendilerine zulüm edenler başkalarına zulüm eden zalimleri deviremezler. Kendi kendimize yaptığımız her zulüm, zalimlerin iktidarına güç katar. Allahû Teâla’ya karşı işlenen günahlardan vazgeçmek, zalimlerin iktidarını devirmektir. Yeryüzünde hesabını vermekten en çok korkmamız gereken şey zulümdür. Çünkü hadis-i şerife göre zulmün cezası hem bu dünyada hem de ahirette çekilecektir. Ebu Bekir r.a.’dan gelen rivayete göre, Rasulullah s.a.v. şöyle buyurmuştur: “İşleyene daha dünyada cezası çarçabuk gelmeye en layık günah zulüm ve sıla-ı rahmin koparılmasıdır. Bu cezanın dünyada gelmesi, ahiretteki cezaya kefaret değildir.” (Ebu Davud, Edeb 51; Tirmizî, Kıyamet 58) Eğer zulmetme ihtimalimiz olan bir teklifle karşılaşırsak, bu teklif dünyevî menfaatlerimizi fazlasıyla artıracak düzeyde bile olsa kaçınmalıyız. Ahlâkî olgunluğumuzu tamamlayamadan, Allah katında acizliğimizi derinden hissetmeden yükleneceğimiz herhangi bir görev, belki biz farkına bile varmadan mevcut seviyemizi bile yok edebilir. “Kendi kendilerine zulüm edenler” hiçbir makamda kalamazlar. Çünkü onlardan Allahû Teâla razı değildir: “Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şeyle zulmetmez. Ama insanlar kendilerine zulmederler.” (Yunus Sûresi/44.
Kendi kendilerine zulüm edenler, zulmü ve zalimliği sevenlerdir. Karanlığı seven zalimler, ‘nûr’ yerine ‘nâr’ı yani ateşi tercih ettikleri için dünyayı ateşe vermekten kaçınmazlar. Dünyayı ateşe vermekten kaçınmayan zalimleri durdurmak için kendi kendimize zulüm etmekten kaçınalım. Sadece başkasına değil kendimize de zulüm etmeyelim ki, zalimsiz bir dünyaya kavuşabilelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Çelik Arşivi