Abbas Kimin Adamı?
Açıklamaların en etkileyici ve sarsıntıya yol açan yanı önemli bir Fetih lideri tarafından yapılmış olmasıydı. Örgütün şu anki liderinin siyasi rakibi olması sebebiyle iftira atmış olabileceği söylenebilir. Ama belgeli konuştuğu ve bir de böyle bir iddianın iftira olması durumunda sadece siyasi rakibi değil aynı zamanda örgütü de ciddi şekilde etkileyeceğinin göz ardı edilemeyeceği düşünülürse bu ihtimalin zayıf olduğu sonucuna varılır.
FKÖ Siyasi Daire Başkanı ve Fetih Örgütü Genel Sekreteri (Arapça isimlendirmeyle Sır Emini) Faruk Kaddumi 14 Temmuz 2009 akşamı Ürdün’ün başkenti Amman’da düzenlediği basın toplantısında FKÖ lideri Yasir Arafat’ın zehirlenerek öldürüldüğünü, bunun da Ariel Şaron, Mahmud Abbas ve Filistin Özerk Yönetiminin eski güvenlik şefi Muhammed Dahlan üçlüsünün ortak komplosu olduğunu söyledi. Kaddumi, Arafat’a suikastın ABD istihbaratından bazı elemanların da katıldığı ve zikredilen üçlünün yer aldığı bir toplantıda kararlaştırıldığını, Arafat’ın bu toplantının tutanaklarını ele geçirip kendisine ilettiğini ifade etti. O bunları ayrıca el-Cezire’ye yaptığı konuşmada da etraflıca anlattı ve kendisinin belgeyle konuştuğunu, Arafat’a suikast planının kararlaştırıldığı toplantının tutanaklarının elinde bir belge olarak bulunduğunu vurguladı ve söylediklerinin yalan olduğunu iddia edenlerin bu belgenin de sahte olduğunu ispat etmelerini istedi.
Kaddumi’ye bu bilgileri ve belgeleri neden daha önce açığa çıkarmadığının sorulması üzerine de eline teyit edici yeni belgelerin geçmesini beklediğini söyledi. Fakat bizim tahminimize göre şartları ve ortamı uygun görmemesi daha etkin bir engel oluşturmuştur.
Abbas yönetiminin, bu bilgilerin gündeme getirilmesine ve suikast planının yapıldığı toplantıyla ilgili belgenin gün yüzüne çıkarılmasına ilk cevabı el-Cezire’nin Batı Yaka bölgesindeki bürosunu kapatmak oldu. Oysa söylenenlerin iftira ve belgelerin sahte olması durumunda televizyonun bürosunu kapatmak yerine yine aynı kanal vasıtasıyla konuşulanların asılsızlığını ortaya koyacak delilleri kamuoyuna açıklaması daha mantıklı olurdu. Çünkü böylesine ciddi iddiaları gündeme getiren kanalın etkilenen tarafa savunma hakkı verme ve onun elindeki delilleri de kamuoyuna açıklamasına imkân tanıma sorumluluğu vardır. Ayrıca el-Cezire’nin bu sorumluluğu yerine getirme duyarlılığı gösterdiği biliniyor.
Fetih’ten bazı kişiler 78 yaşındaki Kaddumi’nin bunama belirtileri gösterdiğini ileri sürdüler. Bir bilgi yaşlı birinin ağzından çıktığında etkilenenlerin sığınma yerleri “bunama” gerekçesi oluyor. Oysa bunamanın bir tanımı vardır ve Kaddumi’nin böyle bir belirti göstermediğini onu yakından tanıyan herkes biliyor. Ayrıca elinde önemli bilgi ve belgeler olduğunu, yeri ve zamanı geldiğinde açığa çıkaracağını önceden de söylüyordu. Eğer sebep bunama olsaydı, şartların hassasiyetini dikkate almadan daha bu meseleye dokunduğu günden itibaren ulu orta konuşurdu. Üstelik sadece laf üretmiyor sahteliği ispat edilemeyen belgeyle, bizzat Arafat tarafından ele geçirildiğini ve kendisine ulaştırıldığını söylediği belgeyle konuşuyor.
Aslında Arafat’ın zehirlenerek öldürüldüğü bundan önce de konuşuluyordu ve bazı önemli bilgilere işaret edilmişti. Bu işte Dahlan’ın parmağının olduğu hususu da gündeme gelmişti. Kaddumi’nin açıklamalarında yeni olan ise bu işte bizzat Abbas’ın parmağının olduğu, suikast planının yapıldığı toplantıya onun da katıldığı ve herhangi bir itirazda bulunmadığı bilgisidir. Zaten meselenin can damarına basan da işte bu bilgidir.
Anlaşıldığı kadarıyla Siyonist işgal devleti Fetih örgütü içinde kendi desteklediği Abbas kanadının yönetimi ele geçirmesi için, şartların ve zeminin müsait olduğu dönemin değerlendirilmesi amacıyla suikast yöntemini devreye sokmuş, Abbas ve kadrosu da ya bu yönteme sessiz kalmak ya da fiilen katkıda bulunmak suretiyle komploya iştirak etmiş böylece bir liderlik yarışına girilmeden gizli darbe yöntemiyle amaca ulaşılmıştır.
Bütün bu gelişmelerin Fetih içinde gerginliğe ve bölünmeye yol açacağı tahmin ediliyor. Arap dünyasının ileri gelen düşünür ve yazarlarından Fehmi Huveydi, Kaddumi’nin açıklamalarıyla birlikte örgüt içinde çatlakların kendini belli etmeye başladığını, bunun birtakım yazışmalarda açığa çıktığını ifade etti. Huveydi yorumunda, parçalanmış bir Fetih’in kendini işgal devleti karşısında daha zayıf hissedeceği ve onun yapacağı telkinlere daha fazla boyun eğeceği konusundaki endişelerini de dile getirdi.
Gelişmelerin tam da Fetih’in Ağustos ayı başında işgal altındaki topraklarda düzenlenmesi planlanan altıncı kongresi öncesine denk gelmesinin nasıl bir sonuç vereceğini de göreceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.