PKK’yla mücadele kaybedildi ki müzakereye geçildi!
müzakereye geçildi!- Lütfü Bey; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “Türk Ordusu PKK’yla yaptığı savaşı kaybetti mi ki PKK’nın temsilcileriyle masaya oturacaksınız” diyerek, son günlerde devletin PKK temsilcileriyle masaya oturup görüşeceği haberlerine tepki gösterdi. Üstadım, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Devletin PKK’nın temsilcileriyle masaya oturup, Kürt sorununu müzakere etmesi ne demektir? Hele de Genelkurmay Başkanlığı’nın, PKK’nın temsilcileriyle masaya oturulup, Kürt sorununun müzakere edilmesine onay veren bir tavır içinde olması ne demektir? Devletin silahlı mücadele ile PKK’yı yenemeyeceğini kabul etmesi demektir! Devlet silahlı mücadele ile PKK’yı yenemeyeceğini kabul etmedikçe müzakere aşamasına geçer miydi? PKK’yla mücadele kaybedildi ki müzakere aşamasına geçildi! Ama madem bu noktaya gelinecekti, keşke 40 bin insanımız ve 300 milyar dolarımız kaybedilmeden bu noktaya gelinseydi. Bugün olacaklar dünden görülseydi. Keşke bugün olacakları dünden görebilen devlet adamları çıkabilseydi. Hadi böyle devlet adamları çıkmadı; bari bugün olacakları dünden görmüş kişilerin sözlerine kulak verilseydi. Ama bugün olacakları dünden görmüş benim gibi kişilere kulak verilmedi. Aksine bugün olacakları dünden görmüş benim gibi kişiler askeri mahkemelerde yargılanıp hapse gönderildi. Benim gibi kişilerin suçu neydi? “Eğer sonuçta Kürt sorununu dağda değil masada çözecekseniz, öyleyse daha fazla insanımız ve daha fazla paramız kaybedilmeden çözün” demekti. “Eğer sonuçta PKK sorununu vuruşarak değil konuşarak çözecekseniz, daha fazla insanımız ve daha fazla paramız kaybedilmeden çözün” demekti. İşte benim gibi kişilerin suçu bunları yazıp söylemekten ibaretti. Sonuçta PKK bitmedi, ama devlet PKK’ya karşı silahlı mücadeleyi bitirme aşamasına geldi. Devlet PKK’yla mücadele yerine müzakere aşamasına geldi! Devlet vakti zamanında benim gibileri dinleseydi, hiç değilse 40 bin insanımız, 300 milyar dolarımız kaybedilmezdi. Hadi 300 milyar dolardan vazgeçtik, peki 40 bin insanımızın kaybının hesabını kim verecek şimdi?
HAKEM DEĞİŞTİRİLMİYOR, HAKİM DEĞİŞTİRİLİYOR!
- Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun hakim üyelerinin muhalefetine rağmen Ergenekon davasına bakan hakim ve savcılar şimdilik değiştirilmedi. Ancak birkaç ay sonra hakim ve savcılar hakkında hazırlanacak Güz Kararnamesi’nde, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun hakim üyelerinin Ergenekon davasına bakan hakim ve savcıların değiştirilmesi konusunu yeniden gündeme getirecekleri anlaşılıyor. Nasıl yorumluyorsunuz bu konuyu?
- Maç başladıktan sonra, taraflardan birinin isteğiyle hakem değiştirildiği görülmemiştir. Maçı başlatan hakemin o maçı bitirmesi değişmez kural değil midir? Peki maç başladıktan sonra hakem değiştirilmiyor da, dava başladıktan sonra hakim niye değiştirilecektir? Üstelik de ülke tarihinin en hayati, en önemli bir davasının ortasında hakim niye değiştirilecektir? Böylesine hayati, böylesine önemli bir davanın ortasında hakimlerin değiştirilmek istenmesi kafalarda soru işaretleri meydana getirmez mi? Kaldı ki davanın ortasında hakimler değiştirilse, böyle bir hakimler heyetinin vereceği kararı kamuoyu kabullenebilir mi? Değiştirilen hakimlerin vereceği karar A’dan Z’ye şaibeli hale gelmez mi? Bu da yargıya olan güveni büsbütün zedelemez mi? Peki bunları biz düşünüyoruz da, acaba Ergenekon davasının hakimlerini, savcılarını değiştirmek isteyen Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun hakim üyeleri niye düşünmüyor? Yoksa Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun hakim üyeleri, hukukun üstünlüğünü değil, yargının üstünlüğünü mü savunuyor? “Ergenekon davasının kararı hukuka uygun olmasa da olur, yeter ki bize uygun olsun” mu demek istiyor! Ha eğer Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun hakim üyeleri “Ergenekon davasına bakan hakimlerin, savcıların tarafsızlığından şüphelerimiz var” diyorlarsa, daha bu işin Yargıtay aşaması var. Eğer Ergenekon davasına bakan hakimler taraflı bir karar verirlerse, Yargıtay zaten bunu bozar. Yanlış hesabın Bağdat’tan döndüğü gibi yanlış karar da Yargıtay’dan döner. İster bu davada ister herhangi bir davada eğer masum olanlar hukuksuz olarak mahkûm edilirlerse bu zaten Yargıtay’dan döner.
İNSAF DEĞİL İSRAF BATIRIR DEVLETİ!
- Dünyadaki pek çok ülkeyle, hele de Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında emeklilerimizin maaşları çok düşük kalıyor. Özellikle de SSK ile Bağkur emeklilerinin maaşları yerlerde sürünüyor. Emeklileri az da olsa rahatlatacak orandaki zam isteklerine ise, “Maaşlara daha fazla zam yaparsak ekonomi batar” deniyor. Siz bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a 61 milyon dolarlık uçaklar alınınca ekonomi batmıyor. Meclis Başkanı’na, Genelkurmay Başkanı’na, bakanlara, asker ve sivil bürokratlara milyon dolarlık arabalar alınınca ekonomi batmıyor. Emekli Genelkurmay Başkanlarına bile milyon dolarlık arabalar alınınca ekonomi batmıyor. Milletvekillerinin estetik ameliyat yaptırmak gibi, kendilerini de, sülalelerini de yurtdışında tedavi ettirmek gibi devlet kesesinden yaptıkları lüzumsuz ve aşırı harcamalarla ekonomi batmıyor. Bazı Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanı eşlerinin devlet kesesinden yaptıkları aşırı harcamalarla ekonomi batmıyor. Kısacası devletteki aşırı ve lüzumsuz harcamalar yüzünden ekonomi batmıyor. Ama iş emeklilerin ve asgari ücretliler gibi emekçilerin maaşlarına makul oranda zam isteklerine gelince ekonomi batıyor! İşte bu durum benim gözüme de, vicdanıma da batıyor! Bu durumun gözü körleşmemiş, vicdanı körelmemiş herkese de çuvaldız batmış gibi batması gerekiyor! Dilencilere verilecek paranın emeklilere, asgari ücretliler gibi emekçilere zam diye verilmesi insafsızlık oluyor. Devlette israf çok, ama emekli, emekçi milletine karşı insaf yok. Yöneticilerimiz bilmeli ki, dünyada insafı çok olduğu için batan devlet yok; ama israfı çok olduğu için batan devlet çok!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.