Kürt Çalıştayı, 12 kötü adam (!)
Kürt kökenli vatandaşlarımıza yönelik demokratik açılımların mahiyetini tespit etmek maksadıyla yapılan Kürt Çalıştayı’na katılanları MHP lideri 12 kötü adam olarak niteledi.
Bahçeli’nin siyasetçi şapkasıyla yaptığı bu nitelendirme çok isabetli bir nitelendirme değil. Ama MHP liderinin endişelerini de anlamak mümkün. Çalıştaya davet edilenlerin bir ikisi hariç neredeyse tamamı eski Marksistlerden oluşuyor. Yani Kürt meselesi bir bakıma eski Marksistlerin zihinsel gayretlerine havale edilmiş durumda. Bunun çok sağlıklı bir durum olmadığı ortada.
Bugün Kürt meselesi olarak karşımıza çıkarılan problemin arkasında eski Marksistlerin –halklara özgürlük-edebiyatının büyük payı var.
TİP’in yetmişli yılların başında başlattığı Doğu mitingleri ile start alan bölücü düşünce uzun yılların ihmali sonucunda bugünkü noktaya geldi.
Şimdi meselenin çözümünün, meselenin sorumlusu olanlardan beklenmesi trajik bir durum. Bahçeli’nin 12 kötü adam olarak nitelediği kişilerin Kürt meselesi ile ilgili görüş ve düşüncelerini kamuoyu biliyor. Durup dinlenmeden demokratikleşmeden bahseden, her talebi bir insan hakkı olarak gören bu kişilerin birçoğunun DTP’nin taleplerine bile sıcak baktıkları biliniyor. Dolayısıyla çalıştay’a katılanlardan orijinal fikirler, geleceğimizi ipotek altına almayı engelleyecek düşünceler beklemek pek mümkün görünmüyor. Belki Bahçeli’yi çılgına çeviren de bu.
İçişleri bakanı Atalay daha önce yaptığı açıklamada, her kesimin görüş ve kanaatlerinin alınacağını ifade etmişti. Seçilen isimler şimdilik her kesimin bu çalışmaya dâhil edilmediğini, bazı çevrelerin süreç dışında bırakıldığını gösteriyor. Hâlbuki isimler seçilirken en sert tepkiyi gösteren MHP ye yakın çevrelerden de birkaç isim davet edilebilir, en azından MHP kanadının tam olarak ne düşündüğü anlaşılmış olurdu. Bunun yapılmaması şimdilik bir eksikliktir.
Diğer taraftan meselenin medyada bu zeminin oluşmasına katkıda bulunanlar arasında tartışılması doğru bir yol değil. Birbirine yakın görüşlere sahip insanları dinlemek aslında istişare değildir. İstişare farklı görüşlerin düşüncelerine başvurulmasıdır. Cengiz Çandar ile M.Türköne, Oral Çalışlar ile Ali Bayramoğlu arasında ne fark var. Bunların birini dinlemek hepsinin görüş ve düşüncelerini öğrenmek için kâfidir.
Bu meselenin arızasız, problemsiz bir şekilde hedefine varması hükümetin göstereceği dirayete bağlıdır. Bugün artık çöp sepetine atılmış bir ideolojinin liberal görünümlü kalıntıları ile bu mesele çözülmez. Her meselemizi çözecek birikim kendi tarih ve kültürümüzde fazlasıyla mevcuttur. Her problemi gözünü dışarı çevirerek oradan buradan aşırılmış fikirlerle çözeceğini sananların Türkiye’yi geçmişte nereye götürdükleri ortadadır. Şimdi yine öyle bir durumla karşı karşıyayız. Müslümanı domuz etiyle tedavi etmek anlamına gelen bu mantığın hiçbir başarı şansı yoktur. AKP iktidarı başarılı olmak istiyorsa eski Marksistlerden medet ummak yerine kendi kaynaklarımızdan devşireceği çözümlere yönelmek zorundadır.