YAŞ kararları...
Birkaç günden beri gündemin önemli bir kısmını, Yüksek Askerî Şûra (YAŞ) çalışmaları ve buradan çıkan kararlar işgal ediyor. Eski yıllara nazaran biraz azalmış olsa da, her sene ağustos ayı yaklaştığında, medya organlarında muhtemel tayin ve terfiler hakkında, mutlaka tekrara kaçan haberler yapılmaya devam ediyor.
Bu sene biraz daha farklı bir durum da var. Şûra kararı ile terfi veya emekliliği söz konusu olan bazı askerî personelin ismi, daha önce Ergenekon soruşturması ile ilgili tartışmalarda gündeme geldi. Dolayısıyla bu isimlerle ilgili çıkacak kararlar hakkında, ister istemez spekülasyonlar yapıldı. Öyle anlaşılıyor ki, son kararlar, bir müddet daha polemik konusu olacak...
Öncelikle şu soruyu soralım:
Demokrasi ile yönetilen bir ülkede, Ordunun üst kademelerindeki tayin ve terfilerin, bu derece gündemi işgal etmesi normal midir?
Batı demokrasilerinde, askerlerin rütbe alması veya görev değiştirmesi bu şekilde alay-ı vâla ile mi oluyor? Her sene ağustos ayı sonunda emekliye ayrılan kimi komutanların, askerlik dışında her türlü siyasi ve sosyal mesajlarla yüklü ve mutlaka toplumun bir kesimini hedef alan veda konuşmaları, Batı ülkelerinde görülen bir manzara mıdır?
Gayet iyi hatırlıyorum, 1960’lı yıllarda ilkokul sınıfımızın duvarlarında; Türkiye’nin Cumhurbaşkanı ve Başbakanından başka, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının da, isimleri yazılı idi. Kolay ezberlememiz için!.. Ve sıkı durun, ara sıra öğretmenimiz bu isimleri sorardı da... 27 Mayıs Darbesi sebebiyle altmışlı, 12 Mart Muhtırası ile yetmişli, 12 Eylül İhtilali ile seksenli ve postmodern müdahaleler dolayısıyla da doksanlı yıllarda, hep gündemde olan; böylece vatandaşların çoğu tarafından ortamın zorlamasıyla ezberlenen komutan isimlerinin, 21. yüzyılda da hâlâ siyasi liderler mesabesinde aktüel olması, tuhaf bir durum doğrusu...
Beklenen ve arzu edilen şey şudur: Askerî hiyerarşi içindeki tayin ve terfilerin, heyecana; endişelere, siyasi polemiklere, ideolojik veya sekter tartışmalara konu olmadan; ülke gündemini de lüzumundan fazla meşgul etmeden, normal mecrasında seyretmesidir. Aynı şekilde görev sürelerini dolduran general ve amirallerin de, mesleki kıdemleriyle mütenasip şekilde, tarihî derinlik ve stratejik vizyonla yüklü veda konuşmalarıyla emaneti haleflerine devretmesidir. Emekli olan paşalarımızdan beklenen tam da budur. Yani giderayak siyaseti yönlendirmeye, herkese her işi öğretmeye dönük; ders verir şekilde, yahut birilerini tehdit eder biçimde veda konuşmaları dinlemek, hiç kimsenin arzu ettiği bir davranış biçimi değildir. Muvazzaf veya emekli olsun, tecrübeli askerlerin kendi alanlarında verecekleri objektif mesajlar, şüphesiz herkes tarafından kabul görecektir.
Lakin askerliğin dışında ve birtakım sübjektif görüşleri, herkesin benimsemesi gereken doğrularmış gibi sunmaya kalkışmak; fikir beyanından ziyade belli bir görüş ve ideolojiyi dayatmaya yeltenmek, beklenen sonucu vermez. Şimdiye kadar da vermemiştir.
Şu halde ülkemizde, YAŞ kararları ve komutanların devir teslim törenleri artık olağanüstü hadiselermiş gibi algılanmamalıdır. Böyle algılara da zemin bırakılmamalıdır.