Bahçeli neden kâğıttan okur?
Yıllar önce TBMM Genel Kurulu’ndaki bir oturumda, cebinden çıkardığı bir kağıt parçasına bakarak, “Bu kadına haddini bildirin” demişti Bülent Ecevit. Ve tarihe kayıt düşmüştü. Kimse açıklamaya cesaret edemedi o kağıdın sırrını, ya da kimse açıklamak için kendisini sorumlu hissetmedi. Belki, kimsenin haberi bile yoktu ve belki herkes olması gerektiği gibi davranmıştı.
Kimler yoktu ki o günkü genel kurul salonunda. Sonra kurulan malum koalisyonun bütün ortakları oradaydı. Hepsi bir yana, en önemlisi ‘ürkek siyasetin değil erkek siyaset’in tercih edilmesinden yana yol çizdiğini iddia eden MHP de oradaydı.
Bugün herkesin aklında kalan tek şey, Ecevit’in titreyen haliyle ellerini cebine atarak bir kağıt parçası çıkartması ve “Bu kadına haddini bildirin” diyerek tarihe kara bir leke ile kayıt düşmesi oldu.
Partilerinin 40 yıldır iktidar olamadığını acı da olsa itiraf eden Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Murat Şefkatli, katıldığı bir il kongresinde divan başkanlığı yaptı ve konuşması gerçekten tartışılmaya değerdi.
İlk olarak, partisinin 40 yıldır iktidar olamadığını söyledi ama bunun nedenleri konusundaki gerekçeleri gerçekten MHP’nin sağlıklı bir özeleştiri yeteneğinden çok uzak kaldığının bir göstergesiydi.
Şefkatli, partinin neden iktidar olamamasını, partililerin birbirleriyle uğraşmasına bağlılor ve ekliyor: "1973'lerde, 1977'lerde bu partiye oy veren insanlar eğer o günlerden bugüne kadar oy vermeye devam etmiş olsalardı, oylarımız şimdi yüzde 40, yüzde 50 olurdu. Ama 40 yıldır birbirimizle uğraşıyoruz. Enerjimizi içe dönük harcıyoruz. Seçimler yaklaşıyor adaylar belirleniyor. (Belediye Meclis sırasında en son sıradaki adamı beğenmiyorum, oy vermiyorum.) diyor. Diğerlerinin tamamını tanıyor musun ? Bundan dolayı MHP bu noktada" dedi.
Aslında herkes, kurdun ‘kuzu’ siyaseti güttüğü günleri iyi hatırlıyor ama, biz yine de bunları tarihi itiraflar olarak algılayalım. Şefkatli’nin sözlerinde dikkat çeken asıl mesele ise çok başka. Zira MHP’nin neden iktidar olmadığın ve aslında neden olamayacağını yakın siyasi tarihimiz çok açıkça gözler önüne sermeye yetiyor.
MHP artık varlığını koruyabilmenin değişik yollarını arıyor sanırım. Zira uçlar, başka uçların güçlenmesinden beslenir. MHP de bugün DTP’nin tersine öteki uçta görünen bir siyasi parti. Bazıları için bu memleket ve milliyet sevgisinden kaynaklanıyor ve aslında doğal karşılanması gerekiyor, bazıları içinse ‘varlığını devam ettirmek ve ayakta durabilmek için bunu yapmak zorunda’ diye düşünüyor. Yani bir nevi ‘terör üzerinden siyaset.’
Muhalefet ettikleri konulara ve söylemlere bakılırsa, MHP’nin özellikle son yıllarda büyük bir değişim geçirdiği kuşku götürmüyor. Zira miting meydanında konuşma kürsüsünden ip fırlatmak, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nı, Başbakan’ını, milletvekillerini hain olarak ilan edecek kadar ileriye gitmek çok öyle alışık olunmayan bir siyasi çizgi.
Şefkatli’nin sözlerindeki ilginçlik ise, konuşmaların neden kağıttan yapıldığı üzerine. Güya, Başbakan Erdoğan üç ekrandan konuşuyor ve her konuşması farklı oluyor. Başbakan Erdoğan’ın sanırım farklı olarak yaptığı tek şey yazılı metnin teknoloji kullanılarak karşı taraftan görünmeyen ve sadece konuşmacının görebildiği bir ekran aracılığıyla konuşma yapması. Bunun adına kağıttan okuma ya da başka bir şey demeye gerek yok. Bunun adı teknolojinin bu güzelliğinden faydalanma. Yani aslında Erdoğan’ın konuşmaları da yazılı. Hem de her ortamda var.
Fakat şefkatli, Devlet Bahçeli’nin kağıttan yaptığı konuşmaların eleştirilmesini, “yıpratma politikası” olarak nitelendiriyor ve şu yorumu getiriyor: "Şimdi iki tane lideri ele alın. Devlet adamlığı noktasında, bir değerlendirme olsa nasıl bir değerlendirme olur. Recep Tayyip Erdoğan üç tane ekran koyuyor. Yaptığı konuşmalar üç ekrana aynı anda yansıyor. Sağa dönüyor okuyor, sola dönüyor okuyor.
Genel Başkanımız niye kağıttan okuyor. Genel başkanımız Türk dünyasının lideri. Yaptığı bütün konuşmalar tarihe not düşer. Konuşmalar kitap haline getirilir. Konuşmalar birbirini takip eder. Önceki konuşmalarla bir tezatlık yanlışlık bulamazsınız. Tayyip Erdoğan'ın konuşmalarına yetişmek mümkün değil. Sabah başka, öğleden sonra başka söylüyor."
Evet tarihe not düşer. Liderlerin konuşmaları tabi ki önemlidir ve tarihe not düşer. Bugün isteyen, her iki liderin de geçmiş dönemde yaptıkları konuşmaların tamamına ulaşma imkanını bulabiliyor. Eleştirilir ya da eleştirilmez, doğru ya da yanlış.
Ancak şu tarihe not düşme olayı gerçekten kafa karıştıran bir durum. Sayın Bahçeli’nin, “Türk dünyasının liderliği”ni ve tarihe not düşen konuşmalarını gerçekten çok merak ettim. Hani sormak gerek, miting meydanlarında söylenen şu sözler de tarihe not düşmedi mi? Onlar da mı kâğıttan okundu:
Başbakan Erdoğan: "Bölücü terör örgütünün başını sana hediye edecekler. Sizler kalkıp İmralı'yı döşeyeceksiniz sonra da kalkıp faturayı AK Partiye keseceksin."
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: (Erzurum mitinginde alana 'haydi as' diye ip fırlatarak cevap verdi) “Niye asmadınız diye milliyetçi hareketi suçluyorsun; sen niye asmıyorsun." dedi. Oğluna gemi alacak kadar paran var. Asacak kadar ip mi bulamıyorsun. Al sana İp. Asacaksan as Haydi as.”
Ecevit de kâğıttan okumuştu…
Yorum da, takdir de yüce milletin…