''Tecavüz'' üzerine birkaç söz...
Herkes aslında Prof. Dr. Orhan Çeker Hoca’nın ne dediğini, neyi kastettiğini, sözlerinin altında ne yattığını çok iyi biliyor.
İnsanların tepki göstermesi gereken şey, gazetecilik adına kurulan kirli tuzaklar olmalıydı.
Dini hassasiyeti olan kesimlerin yapması gereken şey ise, böyle bir durumda istişare mekanizmasını çalıştırıp, hayati öneme sahip böyle bir konuda, insanların kafalarını karıştıracak hareketlerin önüne geçmek olmalıydı…
Ama öyle mi oldu?
28 Şubat’ı, 27 Nisan’ı özleyenlerin, onların değirmenine su taşıyanların böyle küçük (!) oyunlarla Türkiye’nin en değerli ilahiyatçılarından birini karalamayı, bunun üzerinden mütedeyyin kesime saldırmayı, Müslümanlara “tecavüzcü” damgası vurmayı amaçladıklarını herkes çok iyi görüyor aslında.
Nitekim bizi şaşırtmadılar yine...
Bir gazete manşetinde ilk gözünüze çarpan şey, aslında nasıl bir sahtekârlığın altına imza atıldığının en bariz örneğidir.
“Sen öyle dedin, ben böyle yorumladım” mantığı yani.
İnsanların hangi bakış açısıyla okuyacakları ve nasıl yorumlayacakları çok da önemli değil…
Önemli olan hedef ve seçilen kurban…
O günlerde “Topyekun savaş” ve “1000 yıl sürecek” manşetlerini atanlarla, bugün bu haltı yiyenler aslında aynı musluktan besleniyor.
Adına ne denirse densin, insanların günlük yaşamları, giyim-kuşamları, hal ve hareketleri, kimi zaman ses tonları bile diğer insanlar üzerinde değişik şekillerde etki yapar.
Öyle “ahlaksız” bir yapı ki, Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli ilahiyat profesörlerinden birinin ağzından çıkan ve gerçekten sosyal yaşamımız için büyük öneme sahip sözleri, inanılmaz derecede çarpıtarak, ters çevirerek, kelime oyunları yaparak sunabiliyor topluma…
“Taciz” ve “tecavüz” için sarf edilen hayati sözlerin böyle çarpıtılarak verilmesi, sonrasında başlatılan linç kampanyası, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tepkisi, YÖK’ün müdahalesi, okul yönetiminin yaptığı açıklamalar…
Hepsinden kötüsü “İslami” kesimin tanınmış entelektüellerinden bazılarının kendilerinden beklenmeyen bir performansla kaosçuların, sözde namus bekçilerinin, özde ayyaş ve alkolik ahlaksızların değirmenine su taşıması oldu…
Şimdi herkes şu soruyu sormalı kendine: YALAN MI?
Eğer “yalan” diyen varsa, hayatından önce atasözlerini, sonra da atalarını çıkarsın…
Sanırım herkes ne demek istediğimizi anlamıştır.
Sokaklar, yollar, mekânlar herkesindir, herkes istediği gibi istifade eder Allah’ın insanoğluna sunduğu nimetlerden…
Ama kurallar varsa, unutulmasın ki kurallar birileri için değil herkes içindir…
Prof. Orhan Çeker’i “söylemediği” çarpıtılan sözlerinden ötürü eleştirmeye kalkışanlar, onu linç etmek isteyenler bence geçmişlerini bir araştırsınlar…
Çok büyük ihtimalle bir sakatlık vardır.
Çünkü hepimiz, herkes bu çok değerli ilahiyatçının ne dediğini ve neyi kastettiğini çok iyi biliyor/uz…
İyi haftalar efendim…