Kafasını kuma gömen kim?!.

Kafasını kuma gömen kim?!.

Kafasını kuma gömen kim?!.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, epey zamandan beri; Kürt meselesine dair peş peşe önemli açıklamalar yapıyor. Ülkenin en önemli, en hassas ve en çetrefil konusu hakkında, “devletin başı” konumundaki kişinin söylediği her söz, elbette o derece önem arz eder.
Nitekim Sayın Gül’ün bu yöndeki beyanları, gerek devletin kademelerinde, gerekse kamuoyunda pek olumlu bir hava estirmiştir. Son olarak Bitlis, Tatvan ve Ahlat’a yaptığı gezi sırasında yaptığı açıklamalarla, bu meselenin çözümüne dair yoğun gayretinin devam ettiğini gösterdi. Cumhurbaşkanının en dikkat çekici cümleleri şöyle:
“Başımızı kuma gömmeyelim. Gerçeklere bakalım. Bugün Türkiye’nin en önemli meselesi budur. Bunu bilerek hareket ediyorum. Zihnimin en fazla meşgul olduğu konu budur. Bütün çabamız çözüm içindir...” Abdullah Gül, daha önce de Kürt meselesinin halli için, şartların getirdiği uygun fırsatı kaçırmamak gerektiği uyarısında bulunmuştu...
Peki siyasi arenada durum nasıl?
Kürt meselesiyle ilgili, Devletin önemli kurumları arasında, mevcut olduğu müşahede edilen görüş paralelliği, siyasi partiler için söz konusu değil ne yazık ki... Elbette çok farklı siyasi görüşleri temsil eden partiler arasında, doğal olarak görüş birliği veya paralelliği çok zor ve nadirdir. Ama ülkenin en kritik meselesinde birinin ak dediğine, öbürünün kara demesi de düşündürücüdür. Ana muhalefet partisi, geçmişte bu konuya dair önemli “açılım”lar yapmış olduğu halde, nedense şimdilerde çok farklı bir hava estiriyor. Söylemleri ile çözümden yana görünüyor olmasına rağmen, eylemleri bunu doğrulamıyor!..
Diğer taraftan Milliyetçi Hareket Partisi, anlaşılması imkansız bir tutum içinde... İktidarla âdeta bütün köprüleri atmış görünüyor. Sadece hükümetle değil, Cumhurbaşkanı ile de şiddetli bir ihtilaf içinde! Öyle ki bu muhalefeti, Cumhurbaşkanına hakarete varan ifadelerle seslendiriyor. Acaba MHP doğru mu yapıyor? Daha da önemlisi MHP’nin bu konuda müşahhas bir planı, teklifi var mı? Yoksa sadece hamaset ağırlıklı ve tabii sert ve kırıcı bir üslupla, yalnız tribünlere mi oynuyor?
MHP lideri Devlet Bahçeli, Başbakan’a sesleniyor: “Doğduğun yer Güneysu olarak anılıyor. Sen oraya Potamya dedirtme... Bu gidişle İstanbul’un ismini de Kostantinopolis mi yapacaksın?..” Bahçeli, Kürt meselesi ile ilgili çalıştaya katılan gazeteci ve yazar ve akademisyenleri de “12 kötü adam” olarak anmaya devam ediyor. Cumhurbaşkanı Gül, Bitlis’in Güroymak ilçesinin eski ismi olan Nurşin’i telaffuz ettiği için, şiddetli tepki gösteriyor. Grup Başkanvekili Oktay Vural da, aynı minvalde; hatta çok daha ileri giderek, Cumhurbaşkanı’na çok ağır ifadelerle yükleniyor: “Sayın Cumhurbaşkanı Bizans Tekfuru musun? Demokratik olduğumuzu göstermek için İstanbul’un adına da Konstantinopolis mi diyelim?..” Vural, “Başımızı kuma gömmeyelim...” diyen Gül’e, “Asıl siz kafanızı kuma gömmeyin. Deve kuşu musunuz?” diye de karşılık vermeye çalışıyor.
Sadede gelirsek, acaba bu durumda gerçekten kim kafasını kuma gömüyor? Cevabı, çeyrek asırdan beri söylenen boş laflar ve yapılan işlerle, olayların tırmandığı boyutları da hesaba katarak vermeye çalışalım...


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi