Üniversitelerde Yaz Okulları; Ailelerin ve Gençlerin Kanayan Yarası!

Üniversitelerde Yaz Okulları; Ailelerin ve Gençlerin Kanayan Yarası!

Kısa bir dönem önce YÖK başkanlığına atanan Yusuf Ziya Özcan ve YÖK yönetim kurulu üyeleri; bazı engellemelere rağmen güzel şeylere imza atıyorlar. Üniversitelere artık Merkezi Sınav sistemi ile Araştırma Görevlisi, Okutman, Uzman ve Öğretim Görevlisi alınmaktadır. Bu da eşitlik ve adalet duygusunu uyandırmaktadır. Artık geleceğimiz beşik ulemalarının değil gerçek bilim adamlarının olacak ve onlarla aydınlanacaktır.

Aksiyon Dergisi’nin 762. Sayı 13–19 Temmuz 2009 tarihli nüshasında başarılı gazeteci… Tuncer Çetinkaya’nın YÖK başkanı ile röportajı var. Sayın Başkan yaptıklarını ve yapacaklarını anlatıyor. Özellikle akademisyen alımlarının merkezi yöntemle alınması, üniversitelerin (devlet ve vakıf) sayılarının artırılması, üniversitelerin öğrenci kontenjanlarını arttırmaları hususunda ki ifade ve gerçekleştirdikleri adeta devrim niteliğinde. Başkan ve arkadaşlarını kutluyoruz.

Fakat bazı hatırlatmalarda bulunmayı da bir vazife telakki ediyorum.

Üniversitelerde, akademisyen alımlarının birinci aşamasında %60 ALES, %40 ÜDS başarı notu; ikinci aşamasında ise %55 ALES, %15 ÜDS, %15 transkript, %15 ise mülakat notu etki etmektedir. Birinci aşamadaki %40 ÜDS değiştirilmeli; yabancı dil sınavında (ÜDS) 50 ve üzeri alanlar; akademisyenliğe müracaat eder hale getirilmelidir ki, Anadolu’daki İngilizce öğretim görmeden akademisyen olmak isteyen gençlerimiz haksızlığa uğramasınlar.Akademik alan daha kaliteli hale gelebilsin..

Sayın Başkan, röportajında her akademisyenin yabancı dil bilmesini arzuluyor. Katılmıyorum, kişi akademisyen olduktan sonra da yabancı dil öğrenebilir ve hatta YÖK, genç akademisyenleri sırayla birer yıllığına yurt dışına gönderir, gelenlerin de merkezi bir sınavla yabancı dil öğrenme seviyesini belirleyebilir. Merkezi akademisyen alımındaki ikinci aşama % ‘lik dilimleri ise oldukça objektif ve adildir.

Gelelim yaz okullarına; üniversitelerde başarısız olan öğrenciler üniversiteler tarafından bazı bölümleri içeren yaz okullarına müracaat ederek başarısız oldukları derslerden 45–60 günlük bir öğretim ile yeniden sınavlara girmektedirler. Bu sistem bizce eksik ve yanlıştır.

Öğrenciler; kendi üniversitesinde başarısız olduğu ders açılmamış ise dersin açıldığı şehirlerde ki üniversitelere taşınmakta, oralarda yaz okullarına katılmaktadır, kendi üniversitesinde açıldı ise dokuz ay yaşadığı şehirde iki ay daha kalmaktadır.

Türkiye’nin; iklim koşulları, üniversitelerin fiziki şartları temmuz-ağustos aylarında öğretime ne kadar müsaittir tartışılır.

Öğrenciler ailelerinden… Mahalle, kasaba ve şehirlerinden uzak kalmaktadırlar. Oysaki bütünleme olmalı, bütünleme sınavlarıda ERTESİ YILIN ÖĞRENİM dönemine çok yakın bir tarihte yapılmalıdır. Ailelerin masrafları en aza indirilmeli, öğrenciler öğrenim gördükleri şehirlerden, ailece yaşadıkları şehirlerle irtibatlarının kopartmadan kültürel geçişliliklere katkıda bulunmalıdır.

Aile dünyanın en büyük imparatorluğudur. Ailenin gücü adeta aile fertlerinin birbirlerine bağlılık ve birlikteliği ile ölçülür.

İmparatorluğumuz ,sosyal-kültürel ve ekonomik dejenerasyonla sarsılmaktadır. Yaz okulları uygulaması aileye ekonomik yük getirdiği gibi, sosyal dokumuzu da zayıflatmaktadır.

Bu nedenle bu konuda, üniversitelere inisiyatif bırakılmadan YÖK tarafından yaz okulları uygulaması kaldırılmalıdır. Üniversiteler bütünlemeye (BÜT) geçmelidir. Ayrıca yaz okullarına katılan öğrencilerin başarı yüzdesinin yüksekliği de düşündürücüdür?

İklim, sosyal ve fiziki şartların uygun olduğu ortamda başarı oranı düşük, şartların uygun olmadığı ortamdaki başarı oranının yüksekliğinin çeşitli şayia Ve şaibeleri de beraberinde getirdiği aşikârdır.

Yaz okulları; öğrenciler, aileler ve akademisyenler arasında kanayan bir yaradır. İlgililerin gereğini yapacağı inancını taşıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi