LütfüOflaz'la Sohbet

LütfüOflaz'la Sohbet

Dün Atakürtçü bugün Atatürkçü!

Dün Atakürtçü bugün Atatürkçü!

- Lütfü Bey; geçmişte Atatürk’e en ağır eleştirileri, hatta en ağır hakaretleri bugün kendilerine “Atatürkçü” diyen bazı Ergenekon davası sanıklarının yaptığı ortaya çıktı. Bunlardan biri olan Profesör Yalçın Küçük, Emperyalist Türkiye adlı kitabında Atatürk’e çok ağır biçimde hakaret ediyor. Üstadım, nasıl yorumluyorsunuz bu durumu?
- Yalçın Küçük’ün Atatürk hakkında söyledikleri, Atatürk’ü can evinden vuracak kurşun kadar ağır. Ama nedense “Atatürkçü” denilenler onun bu söylediklerine sağır. Mesela Yalçın Küçük yazdığı kitapta Atatürk hakkında ne demiş? Atatürk’ün İngilizler’in adamı olduğunu söylemiş! Atatürk’ün Sivas Kongresi’nde mandacılığı savunduğunu söylemiş! Atatürk’ün Sivas Kongresi’nde başkalarının mandası olmamız için, yani başkalarının sömürgesi olmamız için oy verdiğini söylemiş! Ancak Yalçın Küçük bunlarla da yetinmemiş. Atatürk için “Çok vesveseli, kompleks içinde yaşayan, sevgisiz bir insandır. Sevgisiz ve acımasızdır. Bir despottur” diyecek kadar eleştirisinin dozunu yükseltmiş. Şu işe bakın ki, Atatürk’ü böylesine eleştiren Profesör Yalçın Küçük, bugün Atatürkçülüğü kimselere bırakmıyor. “Atatürkçü” denilen çevreler de “Ergenekon davasıyla Atatürkçü profesörler içeri atılıyor” diye yeri göğü inletiyor. İşte Atatürkçü profesörler dediklerinden biri de bu Yalçın Küçük. Yalçın küçük, ama zihin bulandırıyor! Sadece dün sövdüğü Atatürk’ü bugün övdüğü için zihinleri bulandırmıyor. Dün “faşist generaller” deyip sövdüğü Türk Ordusu’nun generallerini bugün “paşa hazretleri” deyip övdüğü için de zihinleri bulandırıyor. Dün Abdullah Öcalan’ın yanına gidip, ona “Başkanım” deyip, ona methiyeler düzüp, ona Kürtler’in Atatürk’ü muamelesi çekip, yani ona Atakürt muamelesi çekip de bugün Abdullah Öcalan’ı defterden silmesiyle, birden bire Türkçü, Atatürkçü, ulusalcı, orducu kesilmesiyle de zihinleri bulandırıyor. Aslında bugün Atatürkçü, ulusalcı, orducu, Ergenekoncu denilenlerin arasında da pek çok Yalçın Küçük benzerleri bulunuyor. Bunların yanında “Dün dündür, bugün bugündür” diyen Süleyman Demirel bile bir tutarlılık, bir ilkelilik anıtı gibi kalıyor!
ULUSALCILIK POSTUNA BÜRÜNMÜŞ AMERİKANCI!
- Ulusalcı denilen medyada ulusalcıların Ergenekon davası yoluyla sindirilmeye, yok edilmeye çalışıldığı şeklinde yayınlar yapılıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Bunlar gerçekten ulusalcı mı? Bu sorunun cevabını bulmak için, mesela şu 28 Şubat darbesinin Necmettin Erbakan Hükümeti’nin devrilmesine yol açtığı dönemde bunların ne yaptıklarına bir bakmalı. Bilindiği gibi Milli Görüşçü Necmettin Erbakan ABD ve İsrail karşıtıydı. Ona darbe indiren Orgeneral Çevik Bir ve arkadaşları ise ABD ve İsrail yandaşıydı. Peki ulusalcı olanların, emperyalizme karşı olanların bu durumda hangi tarafı desteklemesi gerekirdi? Hiç şüphesiz ki emperyalizm karşıtı, ABD karşıtı, millici Necmettin Erbakan’ı desteklemesi gerekirdi. Oysa “Ulusalcı” denilenler var güçleriyle ABD ve İsrail yandaşı Orgeneral Çevik Bir ve arkadaşlarını destekledi. Bunların Aydın Doğan medyası gibi yandaş medyası da var gücüyle ABD ve İsrail yandaşı Orgeneral Çevik Bir ve arkadaşlarına destek verdi. Bunu yapanlar hiç ulusalcı, emperyalizm karşıtı olabilirler mi? Hadi bunu geçelim. Ergenekon davasının sanıklarına, mesela General Veli Küçük ile eski YÖK Başkanı Profesör Kemal Gürüz’e gelelim. “Ulusalcı” denilenlerin önde gelenlerinden General Veli Küçük’ün yabancılara Türkiye’de arsa pazarlayan bir şirketin mensubu olduğu ortaya çıktı. “Türkiye’nin bir karış toprağını bile yabancılara vermeyiz” diyen General Veli Küçük gibi sözüm ona ulusalcıların Türkiye’nin topraklarını yabancılara sattığı ortaya çıktı. Ancak şunu da söylemeliyim ki, “Ulusalcı” denilenler arasında eski YÖK Başkanı Profesör Kemal Gürüz oldukça açık sözlü çıktı. Kemal Gürüz, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklandığı sırada “Bana ulusalcı diyorlar ama, ne ulusalcısı; ben ulusalcı değil Amerikancıyım; ABD’nin dünyadaki hakimiyetini savunuyorum” şeklinde bir açıklama yaptı. Gerçekten de ne ulusalcısı, bunlar halis muhlis Amerikancı. Ulusalcılık postuna bürünmüş Amerikancı!
ANA SORUN ANA MUHALEFET!
- Türkiye Kürt sorunu gibi hayati sorunlarını bir an önce çözmesi gereken bir ülke. Peki böyle bir ülkede CHP ana muhalefet partisi görevini layıkıyla yapabiliyor mu sizce?
- Anasına bak, muhalefetini al! Mübarek ülkenin ana muhalefeti değil, ana sorunu! Ana muhalefetin her an iktidara gelecekmiş gibi çalışması, ülkenin ana sorunlarına çözüm üretmesi gerekir; ama CHP bu sorunları hep çözümsüzlüğe terketmiyor mu? Bu durumda CHP’nin asıl kendisi ülkenin ana sorunu olmuyor mu? Örneğin Kürt sorunu ülkemizin bir an önce çözülmesi gereken ana sorunlarından biri. Peki bugünün CHP’sinin bu sorunun nasıl çözüleceğine dair topluma sunduğu bir fikri var mı? Örneğin işsizlik sorunu ülkemizin çözülmesi gereken ana sorunlarından bir diğeri. Peki CHP’nin bu sorunun nasıl çözüleceğine dair bir fikri var mı? CHP’nin gerçek anlamda demokratik, sosyal bir hukuk devleti mertebesine nasıl ulaşacağımız konusunda bir fikri var mı? Yine ülkemizde işçisinden köylüsüne, esnafından emeklisine kadar çeşitli kesimler hayati sorunlarına bir an önce çözüm bekliyor değiller mi? Peki CHP’nin onların sorunlarının nasıl çözüleceğine dair bir fikri var mı? Emek sömürüsü de ülkemizin çözülmesi gereken sorunlarından bir tanesi. Emekten yana olduğunu, sosyal demokrat olduğunu söyleyen CHP’nin bu konuda bile bir çözüm önerisi, bir fikri var mı? Kısacası, CHP’nin bunlar ve benzeri sorunların nasıl çözüleceğine dair bir fikir söylediğini duyan var mı ? Ülkenin bunlar ve benzeri sorunlarına çözüm üretmek, fikir üretmek için çalışmak gerekiyor. Oysa başta Deniz Baykal olmak üzere CHP yöneticileri çalışmayı sevmiyor, tembelliği seviyor. CHP’nin başındakiler çalışkan karıncalara benzemiyor, tembel ağustos böceklerine benziyor! Şu Ağustos sıcağında MGK’sından sivil toplum örgütlerine kadar çeşitli kesimler Kürt sorununu nasıl çözeriz diye ter dökerlerken, ana muhalefet partisi CHP’nin lideri Deniz Baykal Antalya’da tatil keyfi yapıyor. Deniz Baykal, başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye’nin sorunlarının çözümü için ter dökmüyor, Antalya’da güneşlenirken, yüzerken ter döküyor! Belli ki “açılım” denince Baykal’ın aklına deniz açılımı geliyor; denize açılmak geliyor! Türkiye “açılımı” konuşuyor, Baykal denize açıldıkça açılıyor! Vurmuş kendini suya, Deniz’in umurunda mı dünya!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
LütfüOflaz'la Sohbet Arşivi