Bir Japon Kabir Ziyareti yaparsa…
Ahireti hatırlatması için kabristan ziyareti yapmayı düşünen Japon kardeşimiz, ülkemizin en kalabalık şehrinde kabir ziyareti yapmaya karar verir. Biner bir taksiye ve etrafı duvarlarla çevrili, çam ağaçların yoğun olduğu küçük bir orman izlenimi veren kabristana gelir…
İçeri girer girmez filan oğlu filanın Fatiha talebiyle karşılaşır… Bir ölü kendisinden Fatiha talep etmiştir… Kabrin hemen yanındaki bir ‘bayan ölü’de Fatiha talebinde bulunur… Bir adım atar ve yaşlısından gencine her ölü aynı sureyi talep eder kendisinden… ‘N’oluyoruz ya!’ demekten kendisini alamaz. Ben buraya ne için geldim, nelerle karşılaştım!’ der.’
Başka ülkelerde de kabir ziyareti yapan japon kardeşimiz ‘ Bi dakka!’ der ve düşünür… ‘Neden sadece Türkiye’deki ölenler Fatiha isterler? Bu sorunun cevabını otele dönüşe bırakır ve tefekkür etmek için kabristanın en yüksek yerine çıkar…
Boy boy mermer taşları ve yazıları Japon kardeşimizin dikkatini dağıtmaya devam eder… Kabristan değilde mermeristana mı geldim yoksa demekten de kendini alamaz… Bayramlarda çocukların etrafına üşüştüğü gibi ölülerin kendi etrafına üşüştükleri bir anlık canlanır zihninde… Çocuklar şeker ve para isterken ölüler sadece Fatiha isterler… Bu saatte kabristana gelmemeli… Bu saatlerde tefekkür yapılmaz burada… En iyisi havanın kararmasını beklemek diye düşünür…
Güneş, ay’la görev değişikliği yapmak için sahneden ufak ufak çekilir ve ölülerin dirilerden talebi de karanlıklara gömülmüş olur… Karanlıktan korkan Japon kardeşimiz adamakıllı tefekkür edemeden oteline kadar gelir… Yaşadıklarını günlüğüne kaydederken şu soruların altını çizer:
1- Neden illada Fatiha süresi isterler bunlar?
2- Neden mermer?
3- Neden çam ağaçları?
4- Neden kabristan yüksek duvarlarla çevrili?
Sabah olur…
Bir kitapçıya giderek: ‘Bana peygamberimizin kabir ziyareti adabını anlatan bir kitap verir misiniz?’ der. Kitapçı: Sahih hadislerden derlenmiş mi istersiniz yoksa uyduruk hadislerden derlenmişinden mi? Deyince, Japon kardeşimiz: ‘sahihinden alayım’ der… Kitapçığı alır ve en yakın bir kabristana gider…
‘- Kabristanın sünnete uygun oluşu mutlu eder japonu ve - Buradaki ölüler çok mütevazı. Tamamen benim vicdanıma bırakmışlar taleplerini… Altta kimler var; bilmiyorum… Kaç yaş gurubu; bilmiyorum. %’ı bay ya da bayan; bilmiyorum. En çok hangi isimler burada; bilmiyorum. Hiçbiri de umrumda değil zaten der ve kitapçığını çıkarır ve ilgili sayfayı açar. Arapçasından okuduğu duanın altında şu açıklama vardır:
‘ Bu yerlerin mü’min ve Müslüman sakinleri! Allah’ın selamı üzerinize olsun. Muhakkak ki bizler de sizlere katılacağız inşallah.(Allah bizden önce göçmüş olanlarla geleceklerimize merhamet etsin.) Bize ve size Allah’tan afiyet (Kurtuluş ve afiyetler) dilerim.(Müslim-İbn-i Mace )…
Bu kısa duayı okuduktan sonra okuduğu duayı düşünmeye başlar… Peygamberimizin; Kabirlere giderken kuran okuyun- Yasin okuyun- 3 ihlâs bir Fatiha okuyun demediğini de düşünür…
Bu duada peygamberimizin ölenlere ne kadarda merhametçe yaklaştığını görür… Oysaki insanların çoğu günahkârdırlar… Ey günahkâr Müslümanlar! Da diyebilirdi… Ya rabbi, ne merhamet peygamberi! Der ve hayatı- ölümü düşünmeye devam eder…
Bu kez şeytan, Japon kardeşimizin tefekkür dünyasına bir virüs atar;
‘Uydurma hadislerle kabir ziyaretini merak etmiyor musun?’
Bu virüs tefekkürün her saniyesine bulaşır… Bu merak biran önce giderilmeli der ve şeytana 1-0 mağlup olarak oracıktan ayrılır… Kitapçıdan uyduruk hadislerden oluşan kabir ziyareti adabı kitapçığını alır ve tekrar kabristana gelir… Kitapçığı açar ve peygamberimize nispet edilen şu sözü okur:
‘Bir işinizde şaşırırsanız ölmüşlerden yardım isteyiniz…’ Bu sözün kaynağına bakmak için gözleri dipnota kayar… Şu isimle karşılaşır: Şeyh-ül-İslam ibni Kemalpaşa zade hazretleri… Kim bu adam? Der… Adı ne kütüb-ü sitede geçiyor ne de diğer hadis kaynaklarımızda… Aman Allah’ım! Kimlerden hadis okuyoruz! Der… Okuduğu bu uydurma söze şöyle bir şerh konmuştur:
‘Bir insan, kuvvetli, olgun ve tesiri çok olan bir zatın kabri yanında durup, o zatı düşünse, o zatın ruhunun, bedenine ve dolayısıyla, o toprağa bağlılığı olduğundan, bu iki ruh karşılaşır. Gelen insanın ruhu, o zatın ruhundan istifade eder.’
,,,
Kabirde yatanın olgun ve tesirinin yüksek olduğunu nereden bileceğim? Ölçecek bir ölçü aleti mi var? Bu ruhların tanıştığını nereden biliyorlar? Kim demiş? Bu gaybi bir bilgi değil mi? Hani vahiy kesilmişti? Yoksa devam ediyor da haberimiz mi olmamış? Nasıl da uydurmuşlar! Şuraya bak! Der ve kitapçığı yırtıp çöpe atar…
Geldiği kabristandaki hiçbir ölüyü tanımaz… Bu uyduruk sözle amel etmek isteyen bir insan ya türbelere gitmeli ya da meşhur! Bir kabristana… Estağfurullah der ve euzu besmele çekip şeytanın şerrinden Allah’a sığınarak otelinin yolunu tutar…
,,,
Not: Japon-kabir yazı dizimizi bayram sonrasına bırakmıştım. Ama daha ramazanın 1.günü türbe ve kabir ziyaretlerinin yoğun olduğunu televizyonda görünce yazımı öne aldım… Kabir adabı ve kabirlerde yaşanan bid’atlar ve hurafeleri Japon-kabir yazı serimizde anlatmaya çalışacağım inşaallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.