'Sen misin, yoksa; hayâlin mi, cefâlı Kosova..'
Mehmed âkif merhûm, 95 sene öncelerde,
‘Nerde olsam, çıkıyor karşıma bir kanlı ova..
Sen misin, yoksa hayâlin mi? Vefâsız Kosova..’ diyordu.. Biz o ‘vefâsız’ kelimesini, ‘cefâlı’ şeklinde değiştirebiliriz. çünkü, ‘vefâsız’ kelimesi o günün şartları içinde, Osmanlı’nın müslüman halkları arasındaki ilk ‘kavmiyetçi’ isyan yüzünden kullanılmıştı.. Arnavud kavmiyetçilerinin ayaklan(dırıl)masıyla, korkunç kanlı bir diğer iç-savaş yaşıyorduk.. (Hatırlayalım, âkif, İstanbul’da doğmuşsa da, Priştina civarından, İpek’li Tâhir Efendi’nin oğlu, yani, kavmen bir arnavud idi ve o kanlı felakete ağlıyor, o isyana isyan ediyordu..)
âkif’e, ‘Kosova, 95 sene sonra bir müstakil devlet olacak..’ denilseydi, inanabilir miydi? Ama bugün, yerinde yeller esen Osmanlı’nın o günkü coğrafyasında 40 kadar devlet(çik) boy saldı..
Kosova, II. Mahmûd (1808-1839) zamanında Osmanlı’nın Manastır ve Sofya vilayetlerine bağlıydı. Rusya karşısında, 1877-78’de taddığımız, ağır ‘93 Harbi’ yenilgisinden sonra, bölgeyi yutmak isteyen ‘gayrimuslim’ güçlere karşı müslüman halk, 20 Haziran 1878’de ‘Prizren Birliği’ni kurmuştu.. Bu direniş meyvasını vermiş ve Berlin Anlaşması’yla, merkezi Priştina olan 23.000 km. karelik Kosova Vilayeti Osmanlı yönetiminde kalmıştı, yine..
Ama, 1911’de ‘Büyük Arnavutluk’ hayâlleriyle patlak veren ‘Arnavutluk İsyanı’ ve Balkan Harbi’ndeki yenilgimiz üzerine, Kosova, 22 Mart 1913-Londra Konferansı’nda, -ve Arnavut halkının görüşü sorulmaksızın-, Sırbistan’a bağlanıvermişti..
Birinci Dünya Savaşı sonrasında, birçok katolik, ortodoks ve müslüman halklar bir araya getirilip, sun’î olarak oluşturulan Yugoslavya Krallığı, II. Dünya Savaşı sonlarında ise, Mareşal Josef Broz Tito liderliğindeki komünistlerin eline düştü..
İdeolojide marksist, amma, uygulamada Amerikan himayesinde olan ve Sovyet Rusya’ya kafa tutan bir siyaset izleyen Tito, bir hırvat olmasına rağmen, 1980’de ölümüne kadar, yönetimde, büyük kitle olan sırblara ağırlık vermişti.. Onun ölümünden sonra Yugoslavya liderliğine yükselen ve fanatik bir sırb nasyonalisti/şovenisti olan Sırbistan Komünist Partisi lideri Slobodan Miloşeviç, ‘Büyük Sırbistan’ hayâliyle yola çıkmıştı.. Ve, sırbların, miladî-1389’da, Osmanlı’ya yenilip, 500 yıldan fazla bir tarih döneminde esir yaşamalarına vesile olan savaşın cereyan ettiği yer olan Kosova’da, onun 1989’da tertiblediği 600. yıl törenleri, sırb şovenizmi ateşinin tutuşturulmasına dönüşmüştü. Ama, o şovenizm ateş ve körlüğü, sonunda, hem ülkesini ve kendisini mahvetti; hem de yüzbinlerce, milyonlarca insanı.. Ve, Bosna ve Kosova’da, sırf müslüman olduğu için katledilen yüzbinlerce mazlûm insanın kanından, sırb halkı ellerini hâlâ da temizleyebilmiş değiller; çünkü özür dilemedi..
Ve bugün, sırb halkı yaralı, ezik, çünkü yeni bir darbe yedi; ‘Sırbistan’ın ayrılamaz ve en önemli stratejik yeri’ olarak bildikleri Kosova’yı da yitirdi; o artık, bir bağımsız devlet!
* Bu karmaşık ilişkiler yumağı, son mu?
Evet, Kosova, yüzde 90’ı arnavud kavminden olan müslüman halkıyla, 18 Şubat 2008’den itibaren, artık bağımsız bir devlet..
Bu yeni devlet, 11 bin km. karelik (yani, Kıbrıs adasından biraz büyükçe) bir alana sahib.. Nüfusu da yaklaşık, 2,5 milyon; yani, Ermenistan kadar.. ‘2,5 milyonluk devlet mi olur?’ denilebilir.. İran Körfezi’nin güneyinde ve diğer nice coğrafyalarda; hattâ, 90-100 bin nüfuslu küçücük devletler bile oluşturulmuşken, 2,5 milyonluk niye olmasın? Hatırlayalım ki, İsrail rejiminin nüfusu da 40 yıl öncelerde bu kadardı, ama, müslümanların Ortadoğu’daki coğrafyasından, işgal ettiği yerlerden hâlâ da sökülüp atılamadı, maalesef..
Bu küçücük devletçiklerin, diplomasi satrancında, bazen nice güçlü devletlere karşı, 1 oy’luk iradesiyle dünya siyasetini bile etkileyebilecek şekilde, bazen bir sivri mızrak, bazen de bir piyon ve figuran olarak kullanılabildiğini de hatırlayalım.. Nitekim, Saddam’ı yıllarca destekleyen Amerika, menfaatleri gerektirince, onu idâm ettirmek noktasına da geldi..
Bu vesileyle, Amerikan Dışbakan Yard. Nicolas Burns’un Kosova’nın bağımsızlığı münasebetiyle dün yaptığı açıklamaya da dikkat çekmek gerekiyor.. ‘Soğuk Savaş sonrasında barışcı bir dünyanın kurulması için, Yugoslavya’nın parçalanması gerekliydi..’ diyen Burns’un bu sözleri, yüzbinlercesi Bosna müslümanları olmak üzere, Yugoslavya’nın çöküşü sırasındaki bütün o cinayetlerin azmettiricisinin kim olduğunu göstermektedir.
Hatırlayalım ki, Clinton’un Dışbakanı Warren Christopher, ‘Bosna Faciası’nın ilk 3 yılında, ‘Bosna’da, bizim ulusal menfaatlerimizi ilgilendiren bir durum sözkonusu değildir.’ diye, bütün o korkunç cinayetleri seyretmiş ve Balkanlar Amerika’nın müdahalesi için elverişli bir kıvama gelince ise, Amerikan emperyalizmi sahneye bir ‘kurtarıcı’ edâsıyla çıkmıştı.
Miloşeviç’in en şenî, alçakça cinayetlerle katlettirdiği 250 bin kadar müslüman ise, bir ‘safra’ idi, atılabilirdi. Ne de olsa, önemli olan USA emperyalizminin menfaatleriydi, gerisi teferruattı..
*Bazen, karşıtlarla yan yana düşmek de kaçınılmaz olur..
Bir diğer nokta.. Kosova’nın istiklalinin Türkiye tarafından hemen tanınması, isabetlidir. çünkü, Balkanlar’da, Kosova’nın ve Balkanlar’ın bütün halklarıyla, 550 yıllık bir tarihî arka planı paylaşıyoruz.. Ama, bu birtakım diplomatik sıkıntı ve mantıkî tutarsızlık iddialarını da beraberinde getirecektir, elbette.. Hele de güçsüz iseniz.. Güçlüyseniz, size kimse hesab soramaz.. Diplomasi, dış siyaset de, temelde, güce göre şekilleniyor, yazık ki..
Ayrıca, bu tanımada, Amerika’yla birlikte gibi gözükmek, bir nâkıse olarak görülmemelidir.. Bu bir diplomatik satrançtır ki, gelecekte yapılacak hamleler için, uzun vâdeli planlar ister. Bugün, Kosova’da Amerikan bayrakları Kosova bayraklarından daha fazla olabilir.. Ama, Sırbistan ve Rusya’nın Kosova’ya askerî bir müdahalede bulunamamasının etkenlerinden birisi de; devreye, elbette ki kendi menfaati için girmiş olsa bile, USA emperyalizmidir!
Biz elbette USA emperyalizmine karşıyız.. Amerika da, Kosova halkının yüreğindeki istiklal aşk ve enerjisini kendi istediği gibi yönlendirebilmek için, bağımsızlık meş’alesini Kosova’lı eski ‘marxist gerilla liderleri’ne yaktırmaktan fayda umduğundan, onlarla kol kola..
Amerikan karşıtlığımız bu vakıayı görmeye engel olmamalı.. Amerika, Balkanlar’da ve dünya siyasetinde nihaî sözü söyleyen gücün kendisi olduğunu bir daha göstermek için devrede..
Rusya da 200 yıllık panislavist siyasetinin gereğince, ama, sadece diplomatik olarak karşı..
Sırbistan’ın bu acılı noktaya gelmekten dolayı geçireceği iç sancıları da anlamak gerekir..
USA emperyalizminin ve eski ‘marxist çete liderleri’nin öncülüğü’ gibi çelişkili görüntülere rağmen; dualarımız, cefâkeş Kosova halkının, dünya müslümanlarının vefâlı bir unsuru olarak yükselmesi içindir. çünkü, geleceğe yürüyecek olan, yine o müslüman Kosova halkıdır..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.