Zehra’nın Gözleri
“Filistinli Zehra’nın Gözleri” adlı filmi tahmin ediyorum okuyucularımızdan duymayan yoktur. Belki birçoğunuz seyretmişsinizdir. Muhtemelen bu yazımız seyretmemiş olanlarda da merak uyandıracak ve seyretme ihtiyacı duyacaklar. Internetteki bazı video sitelerinden bilgisayarınıza yükleyip seyredebilirsiniz.
İran sineması bundan yıllar önce hazırladığı söz konusu filmde Siyonist işgal güçlerinden bir subayın kendi kör kızının gözlerinin tedavisi için Zehra isimli Filistinli kız çocuğu kaçırtması ve gözlerini oydurması olayı canlandırılıyordu. Daha önce arkadaşlarıyla körebe oynayan Zehra’nın gözlerinin oyulmasından sonra hayatı tümüyle kararıyor ve oyunda kurguladığı, gerçek yaşamı haline geliyordu.
Tabii filmi seyredenler açısından olay sadece kurguydu. Ama yine de seyredenlerin zihinlerinde “bu kadarını da yapar mı?” sorusu canlanıyordu. Muhtemelen bazıları “yok canım bu kadarını yapmaz!” şeklinde; bazıları da “bu canavardan her şey beklenir, yapar mı yapar!” diye sorularına cevap buluyorlardı. Fakat zihinde oluşan soruya bulunan cevap ne olursa olsun hadise tamamen bir tahayyül, kurgu olarak görülüyor; yaşanmış olabileceğine dair bir hükme varılması söz konusu olmuyordu. Böyle bir kurgunun canlandırılmasıyla İran sinemasının Siyonist vahşetin ne derecelere varabileceğine dair bir mesaj vermeye çalıştığı düşünülüyordu.
Siyonist işgalci de bu kurgunun bir düşmanı tarafından hazırlanıp canlandırılmış olması sebebiyle pek ciddiye alınmayacağını düşünerek tersten reklamını yapmamak, verdiği mesajın daha geniş kitlelere ulaşmasına sebep olmamak için filmi tartışmaya açmadı. Ama İsveç medyasının kurgu olarak değil haber olarak olayı gündeme getirmesini ve İsrail ordusunun Filistinlilerin organlarını çaldığını dünyaya duyurmasını görmezden gelemedi.
Siyonist işgalci Avrupa’da “antisemitizm” kalkanını kullanarak Filistin’de sergilediği vahşetin kamuoyuna yansıtılmasını sürekli engelliyor. Avrupa medyası yaşananları “İsrail’in karşı karşıya kaldığı şiddet, terör ve bunun yol açtığı çatışmalar” olarak yansıtıyor. Siyonist vahşetin kirli yüzünü net bir şekilde yansıtmayı düşünenler derhal tepelerine bir “antisemitizm” balyozunun inebileceğinden korkuyorlar.
Aftonbladet adlı İsveç gazetesi bu korku duvarını aştı ve Filistin topraklarını haksız bir şekilde işgal altında tutan Siyonistlerin en kirli işlerinden birini kamuoyunun gündemine taşıdı. Avrupa kamuoyu açısından böyle bir konu “skandal” mahiyeti taşıdığından sadece bir gazetenin gündeme taşımasıyla birlikte hızla duyuldu ve tartışma konusu oldu. İşgalci Siyonistin tüm çabalarına, ABD yargısı üzerinden yürüttüğü baskılara, diplomatik ve ekonomik zorlamalara rağmen İsveç, skandalın tartışılması konusundaki kararlılığından geri adım atmadı. Zaten işgal devletini korkutan da buydu. Çünkü zikredilen gazete örtünün sadece bir ucundan tutup hafifçe kaldırmıştı. Tartışılması daha fazla kaldırılmasına sebep olacak ve kirli çamaşırlar açığa çıkacaktı. İşgalcinin eğer ki korkusu olmasaydı İsveç medyasına “gelin tartışalım, varsa bir belgeniz ortaya koyun!” diye seslenirdi; “susun, bu konuyu konuşmayın yoksa sizi de antisemitizm ateşine atarım” diye tehdit yoluna gitmezdi.
Nitekim konunun tartışmaya açılmasıyla birlikte bazı Filistinli anneler öldürülen çocuklarının cesetlerini almalarının işgalci askerler tarafından engellendiğini, hastaneye kaçırılan cesetlerin teslim alınmasından sonra bazı yerlerinin boşaltıldığını gördüklerini dile getirdiler. Vurulan Filistinlilerin yaralı bedenlerinin veya ölenlerin cesetlerinin alınmasının işgalci askerler tarafından engellenmesine dair haberler daha önce de birçok kez yayınlanmıştı. Fakat amacın organ hırsızlığı olduğu konuşulmuyordu.
Şimdi Abbas yönetiminin konuyu araştırmak amacıyla bir komisyon oluşturduğuna dair haber yayınlandı. Fakat böyle bir konuyu tamamen Siyonist işgal devletinin güdümünde olan, onun tarafından kumanda edilen, Batı Yaka’da işgal devleti hesabına mücahitleri kovalayıp her gün birilerini tutuklayan Abbas yönetiminin araştırması umut değil endişe vericidir. Korkarım işgal yönetimi İsveç gazetesinin hafifçe kaldırdığı örtüyü Abbas yönetimine kurdurulan göstermelik komisyonu kullanarak yeniden kapatmaya çalışabilir.
Not: Dünkü yazımızda “Beşparmak Dağları eteğindeki boğazdan Girne'ye aştığınızda karşınıza çıkan reklam tabelalarıyla kumarhanelerin rüzgârı suratınıza çarpmaya başlıyor” şeklindeki cümlede yer alan “Girne’ye” kelimesi gazetedeki tashihte “Girne’yi” olarak değiştirilmiş. Bu, hatalı bir tashihtir; doğrusu “Girne’ye”dir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.