Terörle mücadelede TSK nerede hata yaptı?
Herkes hata yaptı, herkesin yaptığı kadar da TSK yaptı. Güneydoğuya dönük politikalarda yapılan hataları tek bir kuruma mal etmek bana çok doğru bir tespit gibi gözükmüyor. Birçok hatalar yapıldı. En önemlisi Terörle çok ciddi, çok planlı mücadele edilmedi. Tek, tek can havliyle çalışan askerlerimiz, siyasetçilerimiz, bürokratlarımız olmuştur. Ama terörle mücadelede hiçbir zaman bir mastır planımız olmadı. Hedeflerimiz olmadı. Kuzey Irak’la ilgili etkili bir politikamız olmadı. Mücadele çoğu zaman salt bir asayiş olayı olarak düşünüldü. Oysa Güneydoğu meselesinin etnik, Stratejik, sosyal, kültürel, terör, ekonomik ve dış boyutları var. Uzun yıllar Türk siyaseti PKK üzerinden baskı altına alındı. Terör bizi yöneten bir siyasi argüman halini aldı. Planı olmayan olayların önünde savrulmak durumunda kalır, Tıpkı dalından düşen yaprak misali Türkiye uzun yıllar savruldu. Terör mücadelesi boyunca askerin tek belirleyici olması, zaman, zaman hukuk dışına çıkılması, bölgede vatandaşı devletten küstüren uzaklaştıran terör örgütünün propagandasını etkili hale getiren uygulama yanlışlıkları yapıldı. Şimdi Türkiye bunun faturasını ödemeye çalışıyor. Hukuk dışı faaliyetlerde bulunan asker ve sivil bürokrasi Devlet adamlığı kumaşlarının zayıflığı ve üç-beş kuruş menfaat için ideallerimize ihanet etti. Tartışmaya –hatanın bizde-olduğunu kabul ederek başlamak, bir anlamda 30 yıldır can yakan terör örgütünün eylemlerini de meşrulaştırıyor. Hata yapan devlet olunca, PKK terör örgütünün eylemleri de bu hatalara haklı bir tepkinin neticesi olarak ortaya çıkmış oluyor. Hâlbuki bu meseleyi tartışırken şu sorunun cevabını vermemiz lazım, TSK veya Devletin hiçbir hatası olmasaydı, PKK terör örgütü olur muydu, olmazımıydı? Olmazdı diyorsak, meseleyi devlet nerede hata yaptı diyerek tartışabiliriz. Ama eğer devlet hata yapmasaydı da bu olaylar olurdu diyorsak, o zaman problemin tartışma zeminini başka bir alana kaydırmamız gerekiyor.
Can alıcı soru budur, Türkiye Batıda kilerine benzer bir demokrasiye sahip olsaydı PKK terörü olur muydu, olmaz mıydı?
Olurdu diyenler terör ve onun arkasındaki güçleri masaya yatırarak problemi çözmeye çalışıyor, olmazdı diyenler –terörü- teşvik eden devlet hatalarını teşrih masasına yatırıyor.
Terör örgütü ve yandaşları, problemin Devletin hataları üzerinden tartışılmasını istiyorlar. Devletimize ve Milletimize meydan okuyorlar. Hatırlatırım ki, miatları dolmuş kullanılmışlar emperyalistler adına görevlerini tamamlamışlardır. Bağırmaları ve haykırışları tükenmişliklerinin tezahürüdür. Devletin hataları konuşuldukça, PKK nin günahları küçülerek, meşru hale geliyor. PKK yı teröre mecbur eden hataların sahibi olan devlet ise bir nevi günah keçisi durumuna düşüyor. Tartışma bu zeminde yürütüldüğü için de yıllardır bir netice alınamıyor, problem güncelliğini korumaya devam ediyor.
Birçok konuda olduğu gibi Kürt vatandaşlarımızla ilgili de devletin birçok hataları vardır. Bu hatalar Kürtlerle sınırlı hatalar değildir. Söz gelimi 28 Şubat’ta TSK nın zorlamasıyla dindarlar sistemin dışına itilerek, birçok hatalı kararın muhatabı olmuşlardır. Başörtülülere Üniversite kapıları kapanmış, üniversite imtihanlarında kat sayı sınırlaması getirilmiş, Kuran kurslarının önüne duvarlar çekilmiştir. Sistemin dindarların önüne koyduğu bariyerler Kürt vatandaşlarımızın hayatını sınırlayan(!) engellerden daha ağır, daha rencide edicidir. Ki bu engeller Müslüman’ım diyen herkesi etkilemiştir. Ama bunun tepkisi hiçbir zaman terör veya kan dökmek olmamıştır. Dindar, muhafazakâr insanlar, devleti ve toplumsal huzuru örselemeden, yeni acılara sebep olmadan meşru zeminlerde hak aramayı tercih etmişlerdir. Yanlışı yanlışla, hatayı hata ile, kiri kirle,Kanı kanla temizleme cihetine gitmemişlerdir. Yıllar önce Bulgaristan da Komünist rejim ve lideri Todor Jivkov döneminde yaklaşık 500 bin Türk zulme uğradı isimleri değiştirildi, gelenekleri hiç mesabesine alındı. Dini hayatlarına acımasızca müdahalede bulunuldu. Belene adasına sürüldüler işkencelere ve tacizlere muhatap oldular. Yaklaşık 350 binide Türkiye ye göç etmek zorunda bırakıldılar. Ne dağlara çıktılar ne de ellerine silah aldılar. Avrupa Birliği sürecinde Tüm kaybettiklerini yeniden aldıkları gibi yeni kazanımlarda elde ettiler. Türkiye de silaha sarılan PKK olduğu için, 6000 asker ve sivil vatandaşlarımızı öldürdükleri için bugün elde ettiklerini iddia ettikleri sözde kazanımlarını aslında Avrupa Birliği sürecinde Türkiye de herkes elde etmiştir. Tüm Demokratik ve insan hakları kazanımlarımızı Avrupa Birliği sürecinde elde etmişizdir. Gerisi laf-ı güzaftır.
Devlet veya onun kurumları hatasız değildir. Geçmişte de, günümüzde de birçok hatalar yapılmıştır. Bunların düzeltilmesi problemlerin bir yanının çözümü için elzemdir. Ama meselenin bütün vebalini bir tarafa yıkarak, sorunun asıl müsebbibini ihmal etmek, terör belasının devamına katkıda bulunmaktır. Kürt meselesini masaya yatırırken bunca insanın ölümüne sebep olan canavarlığın sebeplerini de iyi analiz etmek zorundayız. Çünkü hiçbir hata insanın kendi ülkesine, kendi insanına kurşun sıkmasından daha büyük olamaz. Sistemin hatalarını tartıştığımız gibi, hiçbir komplekse kapılmadan terör ve onun uzantılarının ihanetlerini de tartışabilirsek meseleyi daha rahat çözme imkânı buluruz.