Mustafa Çelik

Mustafa Çelik

Kavimlerin barışı İslâm’sız olmaz

Kavimlerin barışı İslâm’sız olmaz

Yeryüzünde kavimlerin kavgası, İslâm’sızlığın bir neticesidir. İslâm ile idare olunmayan toplumlarda kavimlerin kıyamı bir felaket olarak zuhur eder. Her kavim kendi devletini kurmaya kalkışır. Günümüzde müstekbirler tarafından yürürlüğe konulan “her ulusa bir devlet” projesi, İslâm toprakları üzerinde egemenliklerini sürdürmek isteyen rejimlerin müşterek projesidir.
İslâm’ın dışındaki rejimler, inkârcılık, ırkçılık ve ayrımcılık üzerine bina olunmuş rejimlerdir. Hayatta varlık sebepleri inkârcılık, ırkçılık ve ayrımcılık olan rejimlerden kavimlerin barışını beklemek, hayalperestlikten başka bir şey değildir. Günümüzde kavimlerin kavgasından şikâyet ederek “Demokratik Açılım” projesi ile kapı kapı dolaşanlara hatırlatacağımız şudur: İslâm dinini hayatın her kademesine hâkim ve amir kılmadığınız müddetçe farklı kavimlere, dinlere, mezheplere, meşreplere mensup olan insanları bir arada tutamazsınız ve barışlarına güvence olamazsınız. İslâm’ın ferd, aile, toplum ve devlet seviyesinde hâkimiyetinin sağlanmadığı hiçbir yerde barışı sağlayamazsınız. Dolayısıyla kavimlerin barışını sağlamak hususunda samimiyseniz İslâm’ı hayata hâkim kılmaya çalışın. Bilin ve inanın ki; genelde dünyada özelde ülkemizde İslâm’ı ferd, aile, toplum ve devlet seviyesinde hayata hâkim ve amir kılmaya çalışanlar, insanlığın barışı için çalışanlardır!
Müslüman olarak asli görevimiz, beşeri rejimlerin egemenliği altında kul kaynaklı kanunların hakemliğinde kavimleri uzlaştırmak ve uysallaştırmak değildir. Aksine asli vazifemiz; fıtrat rejimi olan ve kavimlerin, renklerin farklılığını kabul eden İslâm nizamını hayatın her karesine hâkim kılmaktır. Kavimlerin, kabilelerin, renklerin, mizaçların farklılığını kabul etmeyen ırkçı rejimleri hayatın iktidarından uzaklaştırıp tarihin çöp sepetine atmadan kavimleri barıştırmak ve hayırda yarıştırmak mümkün değildir. Bunun aksini iddia edenler, hayalperestliğin peşinde koşanlardır.
Kavmimizin dışındaki kavimlerin varlığını ve farklılığını kabul etmemiz, Allah’ın ayetlerini kabul etmemiz anlamına gelir. Diller ve renkler, Allah’ın ayetleridir. Rabbimiz Allah şöyle buyurur:
“Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı (farklı ve değişik) olması da, O’nun ayetlerindendir. Hiç şüphe yok bunda, âlimler için gerçekten(alınacak dersler) vardır.” (Rum Sûresi/22)
Bu ayetin tefsirinde İmam Kurtubî (rh.a.)şöyle diyor: “Dil ağızdadır. Arapça, Acemce, Türkçe ve Rumca gibi farklı lügatler, diller onda ortaya çıkar. Renklerin farklılığı ise, beyaz, siyah ve kırmızı tenlilik gibi suretlerde ortaya çıkar. Hemen hemen gördüğümüz her bir kişi ile diğeri arasında mutlaka bir fark olduğunu da tespit ediyoruz. Bütün bunlar, ne nutfenin yaptığı bir iştir, ne de anne, babanın. Mutlaka bunları yapan birisi vardır. İşte bunu yapanın yüce Allah olduğu da bilinen bir husustur. Bu da, her şeyi tedbir eden mutlak yaratıcının varlığının en açık delilidir.” (El- Camiu Li Ahkâm’l Kur’an/İmam Kurtubî) C:14 , Sh:18, Beyrut/1967)
İmam İbn Kesir (rh.a.) de, şunları beyan etmiştir: “Burada, diller kastedilmektedir. Bazıları Arab diliyle konuşmaktadır. Şu Tatarların başka bir dili vardır. Şunlar Gürcü, şunlar Rum, şunlar Frenk, onlar Berber, onlar Türk’tür, Habeşli, Hindli, Acem, Saklabîler, Hazarlılar, Ermeniler, Kürdler ve ancak Allah’ın bileceği Âdemoğullarından değişik birçok dilleri vardır. Buna ilâveten renkleri, derilerinin rengi de değişiktir. Bütün yeryüzü halkının, hatta Allah’ın Âdem’i yaratmasından kıyametin kopmasına kadar dünya âhalisinin tamamının iki gözü, iki kaşı, burnu, alnı, ağzı ve iki yanağı vardır. Amma onlardan hiçbirisi, bir diğerine benzemez. Gizli veya açık olsun, simâ veya şekil veya söz olarak birini diğerlerinden ayıran mutlaka bir şey vardır. Düşünüldüğü zaman bu farklılıkları mutlaka ortaya çıkacaktır. Onlardan her birinin yüzü, bizâtihi bir üslûba, bir şekle sahiptir ki, bir başkasına benzemez. Şayet bir cemaat (topluluk), güzellik veya çirkinlik sıfatlarından birinde tevafûk hâlinde olsa dahi onlardan, her birini diğerinden ayıran bir ayrıcalık, farklılık mutlaka vardır.” (Tefsiru’l Kur’an’il Azim/İbn-i Kesir, C:3, Sh: 429, Beyrut/1969)
Evet, dillerin, renklerin, kavimlerin, aşiretlerin, kabilelerin, soyların ve boyların ayrı olması, Rabbimiz Allah’ın varlığına, kuvvetine ve kudretine en açık bir delildir. Yaratıcı bir, yaratılanlar sayılamayacak kadar çoktur. Yaratıcı bir ve eşsiz, yaratılanlar ayrı ayrı, cins cins ve renk renktirler... Hepsini yaratan, yegâne yaratıcı ve yegâne Rabb Allahû Teâlâ’dır... Kavimlerin, kabilelerin, renklerin farklılığını kabul etmeyip herkesi tek kavim haline getirmeye kalkışmak, Allah’ın ayetlerini inkâr etmektir. Müslümanların yaşadıkları bir coğrafyada her kavim kendi devletini kurmak için kıyam ediyorsa, bilin ki orada ümmet şuuru kaybolmuş demektir. Ümmet şuurunun kaybolduğu bir yerde Müslüman kavimlerin kavmiyetçilik uğrundaki kıyamları kaçınılmaz olur. Ümmet şuuru, kavmiyetçilik belasından kurtulmanın çaresidir.
İnsanlara üniversal birlik ve beraberlik anlayışı içerisinde yaklaşan yegâne rejim İslâm’dır. İslâm, sahip olduğu evrensellik anlayışından ötürü insanlık evrenini bir birlik olarak mülahaza etmektedir. İslâm’ın rejim olarak belirleyici olduğu sosyal ve siyasal yapıda dillerin, renklerin, şekillerin, iklimlerin, coğrafyaların, ekonomik ve sosyal statülerin farklılığı, bu birlik ve beraberliği bozmamaktadır. Rabbimiz buyuruyor: “Ey insanlar! Sizi bir erkek ve dişiden yarattık. Sizi tanışasınız diye gruplara ve kabilelere ayırdık.”(Hucurat Sûresi/13) Bu ayet-i kerime, hiçbir ayırım yapmaksızın bütün insanlara yönelik hitabını tevcih etmesi, insanlar arasında insanlık vasfı açısından bir ayırımın olmadığını ve olamayacağını ortaya koymaktadır. Şunu bilelim ki; bir kavim adına diğer kavimlere zulmetmek, haklarını gasp etmek Firavunların işidir. Buna göz yumanlar da Firavunların zulüm ortaklarıdır. Bizi muhtelif kavimler ve değişik renklerde yaratan Allah’ın gönderdiği alternatifsiz İslâm rejimine tabi olmadığımız müddetçe kardeşliği, barışı yakalamamız ve yaşamamız mümkün değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Çelik Arşivi