Saymadan vermek
Esma (R.Anha)dan rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:
"İnfak et ve saymadan ver ki yoksa ALLAH da sana sayarak verir. İstifçilik yapma ki, ALLAH bereketten mahrum etmesin." buyurmuştur. ( Buhari, Hibe: 14, No: 2451, 2/915; Müslim, Zekat: 28, No: 1029, 2/713 )
Hiçbir dünyalık beklemeksizin var olandan vermek, amma muhakkak vermek İslâm'dan nasibi olmayanların anlayabileceği bir husus değildir. Hele her şeyin gelip maddeye dayandığı çağımızda, bunun mantığını yakalamak, bir nasib işidir. Öyle ya, sahiplendiklerinizi hiçbir zorlama olmadığı halde bazı insanlarla bölüşeceksiniz. Hatta vakıflar kurarak, yüzyıllar sonrasının insanlarına destek sağlayacak ve toplum düzeninin âhenginde hisse sahibi olacaksınız. Bu size zevk ve hazz verecek, şükredecek ve hatta şükür gözyaşları dökeceksiniz. Vermek, sizin için zevk olacak, verince ve cebiniz cüzdanınız boşalınca; hoşlanacaksınız.
"Bana kalacak mı?", "çoluk çocuğun taleplerine yetecek mi?", "dünyanın binbir hâli var, yarın âniden lazım olabilir" gibi endişeler taşımadan vereceksiniz. O kadar heyecanla vereceksiniz ki, bazan parayı dağıttığınız yerden eve dönmek için, gerekli yol parasını da farkında olmadan vermiş olacaksınız ve buna da hayıflanmayıp şükredeceksiniz. Burada ALLAH Teâlâ'nın; "verene verilir" teminatını hatırlayacaksınız ( Bkz: Sebe Suresi:39 ) vererek ALLAH Teâlâ ile alış-veriş yaptığınız ve bu yolla Cennet'i satın aldığınızı düşüneceksiniz. ( Bkz: Tevbe Sûresi:111 ) "Çok para" ile "bereketli para", "uzun ömür"le, "bereketli ömür" aynı şeyler değildir. İnsanın çok serveti olur, tadı tuzu, neşesi ve huzuru olmaz. İyi sayılacak geliri olur, geldiği gibi gider. Seksen sene yaşar, ortaya koyduğu bir şey yoktur. Beriki 40 yaşında pek çok hayra vesile olmuş olarak vefat eder. Onun için İslâm nazarında kütle ve hacim önemli değildir. ALLAH için ortaya konanlar ehemmiyet arz eder. Küçücük tencereden nice insanların karnı doyarken, koca koca kazanlarla bazan insanlar yediğinden bir şey anlamaz. Birisinin hacmi küçüktür amma bereket onun içerisindedir. Diğeri de kütle olarak göz doyursa da netice olarak karın doyurmamış olur. ALLAH Teâlâ'nın Resûlü bize; bol bol vermemizi öğütlüyor ki, "Rezzâk-ı Âlem" bütün âlemlerin gerçek rızık kaynağı olan Hak Teâlâ Hazretleri de, bize bolluk ve bereket ihsan buyursun.
Zekât, insandaki hasislik, pintilik ve cimrilik gibi kötü huyları gidererek yerlerine cömertlik, iyilik, yardım ve hayırseverlik gibi güzel huyları ikame eder. Eli sıkı insanı eli açık; tamahkâr kişiyi cömert yapar. İnsanı vermeye ve iyilik yapmaya alıştırır. Karşılıksız vermek ve cömert olmak ALLAH Teâlâ'nın, karşılık beklemek ve cimrilik nefsin sıfatıdır. Zekât veren bir kişi nefsin sıfatından uzaklaşır. ALLAH Teâlâ'nın sıfatına yaklaşa yaklaşa en sonunda "ALLAH Teâlâ'nın ahlakıyla ahlaklaşma" derecesine yükselir. Böylece yüksek bir ahlak sahibi olur. Maddeye mahkûm olmaz, tersine ona hâkim olur, menfaatinin uşağı, servetin hizmetkârı, malın kölesi ve dünyalığın esiri olmaktan kurtulur. Manevi ve ruhi hürriyete ve istiklale kavuşur, iyi ve güçlü bir şahsiyet kazanır, menfaatperest olmaktan kurtulup hakperest olur. Basit menfaatler karşısında eğilip bükülemez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.